İnşaat mühendisi Sibel Yalçın, mesleğini bir süre Rusya'da yaptıktan sonra memleketi Sinop'a döndü. Aynı zamanda boks da yapan Sibel Yalçın'la, erkek egemen bir sektör olan inşaatçılığı ve boksu konuştuk. Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu toplumda erkek egemen bir meslek olarak bilinen inşaat mühendisliğini başarı ile yürüten Sibel Yalçın. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde başladığı eğitim hayatına,  İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayarak devam eden Yalçın, aynı zamanda doktora eğitimine de Boğaziçi Üniversitesi'nde yapmayı planlıyor. Boks sporu ile de yakından ilgilenen Yalçın'ın kendi kurduğu bir şirketi de bulunuyor. Bir dönem Moskova'da çalışan Yalçın, sonrasında doğduğu topraklar olan Sinop'ta yaşamını sürdürmeye karar vermiş. Yalçın ile şantiyelerdeki anılarından çok sevdiği boks sporuna, Rusya'nın inşaat sektöründen Sinop'a uzanan hikayesini konuştuk. 

- İnşaat mühendisliğine merakınız nereden geliyor? Hayallerinizin mi mesleği idi?

"Aslında çocukluğumdan beri hep hayalimde Hukuk okumak vardı. Siyah etek ve ceketimde adliye koridorlarında gezdiğimi hayal ederdim. Sonrasında Fizik dersim iyi olduğu için sayısala yönlendirdiler beni. Alan dışı tercih edince de puanım düşeceği için sayısal alandan ne yazsak diye düşündük. Ailemizde de inşaat ile uğraşanlar vardı, mimar olanlar vardı onların da etkisi ile inşaat mühendisliği yazdım ve KTÜ'ye yerleştim. Sonrasında da mesleğimi çok sevdim."

ŞANTİYEDE 'ABİ' DİYEN VAR

- Bize şantiye hayatından bahseder misiniz? Bir kadın olarak şantiyede ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?

"Şantiye hayatı tozun, toprağın, yeri gelince çamurun da olduğu bir alan. Orada bir kadın olarak çalışmak demek, konfor koşullarınızın değişmesi anlamına geliyor. Orada makyajı, eteği, ceketi unutuyorsunuz, dikkat çekmemeye çalışıyorsunuz. En önemlisi de şantiyenin kendine has argo bir üslubu var. İlk başta kadın olduğunuz için sizden biraz çekinseler de sonrasında sen de bizdensin diyerek argo konuşabiliyorlar.  Ya da yanlış yaptıkları bir iş ile ilgili bir kadından emir almak hoşlarına gitmeyebiliyor. 'Abla, biz bu işi yıllarca böyle yaptık' şeklinde size kendi doğrularını dayatabiliyorlar. Kabullenme sürecinde bunlar yaşansa da güzel anılar da birikiyor. Örneğin; üşüyorsun sana kendi ısıtıcısını getiriyorlar ya da yün çorap alıyorlar sana. Bazen de abi diye seslenenler de çıkabiliyor."

- İnşaat mühendisliği alanında verilen iş ilanlarının cinsiyetçi olduğunu düşünüyor musunuz?

"Tabi, ilanlara baktığımızda bu fark ediliyor. İşverenlerin eleman ararken ilanları sürekli bay eleman üzerinden vermelerini doğru bulmuyorum. Terfilerde de erkek çalışanlar kadınların önüne geçiyor. Bu cinsiyet ayrımcılığının aşılacağı günleri görmeyi temenni ediyorum."

- Şantiye alanındaki ilk işiniz neredeydi? O zamanlara dair neler anlatmak istersiniz?

"İlk şantiye deneyimim Moskova'da oldu. Bizim meslekte yurtdışı deneyimi çok önemli."

- Neden Rusya'yı tercih ettiniz?

"Çünkü, en iyi teklifi oradan almıştım ve yaşam tarzıma uygun bir ülke idi Rusya. Orada İnglizcemi ve Rusça'mı da geliştirmem bana büyük avantaj sağladı."

- Rusya'da inşaat sektörüne dair izlenimleriniz neler? 

"Rusya'da önlemler çok üst seviyede. Bize göre maaş az olsa da onlara göre oldukça iyi. Ayrıca, orada inanılmaz bir rüşvet ağı var. Polisler şantiyeye gelip içeceklerimizi bile isteyebiliyorlardı."

KUM TORBASI MUTLU EDİYOR

- İnşaat mühendisliğinin yanında boks sporu ile de ilgileniyorsunuz. Boksu neden seçtiniz?

"Lise zamanlarımdan itibaren spor ile aktif bir şekilde ilgileniyorum. Kürek, tenis, squash, badminton sporları ile ilgilendim. 5 yıl boyunca amatör lisanslı olarak spor hayatımı devam ettirdim. Abimler o dönem boksa gidiyor ama beni götürmüyorlardı. Ben de hem onlarla gidebilmek hem de kendimi koruma içgüdüsü ile boksa başladım. Kum torbası görünce mutlu olan bir insanım ben. Ben bunu dövebilirim hissi bana güven veriyor. Bütün kaslar aynı anda çalışıyor ve kişi deşarj olabiliyor. Ayrıca, hocam Murat  Arı ile birlikte Mor Çatı'daki kadınlara boks eğitimini ücretsiz vermek üzerine bir projemiz de bulunuyor. Bununla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor."

KADININ MESAİSİ HİÇ BİTMİYOR

- Ülkemizdeki kadına yönelik şiddete dair neler söylemek istersiniz?

"Kadına yönelik şiddetin temelinde erkeğin yetiştirilememesi olduğunu düşünüyorum. Ağam, paşam diye büyütülen erkek çocukları büyüdükleri zaman her şeyin hakimi olduklarını düşünüyorlar ve kendilerine aykırı hiçbir sese tahammülleri kalmıyor. Şiddet işte bu şekilde doğuyor. Toplumun da uzlaşmaya yönelik tahammülünün giderek azaldığını düşünüyorum."

- Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde yer alabilmeleri için neler yapılmalı?

"Kadınlar evde de iş yerinde de çalışıyor, mesaileri hiç bitmiyor. Eğer, işler kadın ve erkek arasında bölüşülürse kadının iş hayatına daha çok zaman kalır. İş başvurularında kadınların özel hayatının sorulmaması, yakın zamanda evlenip evlenmeyeceğinin öğrenilmeye çalışılması da hoş bir davranış değil. Kişinin özel yaşamına işverenler karışmamalı."