İYGAD'ın Gecesi Ve Mesleğin Çilesi

Abone Ol


Koltuğu bırakanlar, kendilerinin yapamadığını derneğin yeni yönetiminin yapmamasından suçlayıp dernekten uzak duruyorlarsa, ayıp ediyorlar. Başka sebepler varsa, bunun da açıkça konuşulması, tartışılması ve derneğin yaşatılması için herkesin elini taşın altına koyması şart. Çünkü bu savrukluk, korsan gazeteciliğin mantar gibi yayılmasına yol açıyor. Yakında "deniz bitti" denildiğinde karaya vuracak olanların bugünden etik sınırların iyi çizilmesi için çaba göstermesi gerekir.

* * *

Dernek Başkanı Mehmet Mert, "biz bize eğlenmeyi arzuladık" diyerek, hiç bir siyasiye davet göndermediklerini açıkladı. Eminim ki, referandum ortamında davet gidecek siyasetçilerin büyük bölümü kısa süreliğine de olsa gecenin yapıldığı Küçükçekmece Gölbaşı Restaurant'ın yolunu tutacak, mikrofonu alıp kısa (!) bir şekilde nutuk atacaktı. İsabetli bir karar olmuş "siyasetsiz" kutlama.

İYGAD gecesinin dikkat çeken sürprizi, DİSK Genel Başkanı Kani Beko'nun "yerel gazetelere abone olma" kararını duyurmasıydı. Bu desteğin nasıl yürüyeceğini, detaylarının ne olacağını ilerleyen günlerde İYGAD yönetimi açıklayacaktır elbette.

* * *

Gece her ne kadar "Çalışan Gazeteciler Günü"ni kutlamak için yapıldıysa da, dernek üyelerinin ve geceye katılanların çoğunluğu "çalışan" değil, gazete sahibiydi maalesef. Benimle birlikte birkaç tane "çalışan" gazeteci vardı gecede. Büyükçekmece Belediye Başkanı'nın basın bilgilendirme toplantısına katılan 38 gazetecinin hepsinin gazete sahibi olduğunu hatırlayınca, gecedeki nadir "çalışan gazeteci"ler arasında yer almamı yadırgamadım.

Bölgedeki gazetelerde "çalışan"lar ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Gece boyunca bulabildiğim "çalışan gazeteciler"den aldığım bilgiler içimi kararttı. Çalıştırdığı kişilerin maaşını vermeyen, sigortasını yapmayan yerel medya patronları da varmış. Bu konu İYGAD yönetiminin önüne de şikayet olarak gelmiş. Haftalık, aylık veya "denk geldikçe" gazete çıkaran gazete patronlarının, çalıştırdığı kişilere maaşlarını ödememesi kabul edilecek bir davranış değil. "Maaş ödeyemedim" diyerek belediye başkanlarının kapısını aşındıracak, abonelik ve ilan parasını tahsil edeceksin, sonra da çalışanın üç kuruş ekmek parasını ödemeyeceksin. Gerçekten büyük ayıp. Bu utançla nasıl yaşıyorlar anlamıyorum.

* * *

İYGAD gecesinde bir dikkat çeken şey de "üyelik aidatlarınızı ödeyin" diye yapılan çağrılardı. Ulusal basına yıllarını vermiş, emektar gazeteci Mustafa Dolu, Dernekler Kanunu çerçevesinde nazik bir dille hatırlattı konuyu. "Dernek yönetimi bu aidatları toplamakla yükümlü. Toplayamadığı taktirde her yönetim kurulu üyesine 900 lira idari para cezası sözkonusu" diyerek işin vehametini anlattı. Aidatını ödemeyen İYGAD üyesi sayısı hayli fazlaymış. Dernek yöneticileri sayı vermekten kaçındı ama kulağıma geldiğine göre aidat ödeyenlerin sayısı o kadar azmış ki, bir kongre yapılsa ve aidatını ödeyenler oy kullanabileceği için "seçilen" kişiler kadar bile katılım çok zor olacak.

İYGAD yönetiminin, aidatını ödemeyen üyeler için Dernekler Kanunu çerçevesinde "üyeliğin düşürülmesi" kararını hızla uygulamaya koyması gerekiyor. İl Dernekler Müdürlüğü, bir denetim yapsa, geçmiş yönetimleri de hayli terletecek bir manzara var çünkü ortada.

* * *

İYGAD'ın bir dönem ben de yönetiminde bulundum. Güzel ideallerimiz vardı ancak "kumpas yılları" olarak adlandırılan yıllarda yaşadığım sıkıntılı dönem nedeniyle uzaklaşmak zorunda kaldım.

Eğer dernek yönetimi "aidatını ödemeyen" ama derneğe dönük her türlü acımasız eleştiriyi yapan, mesleği de, sahip oldukları tek dayanışma örgütünü de sorumsuz ve sorunlu bir şekilde yıpratanları ayıklamayı başarırsa tekrar üyeliğimi tazeleme sözü verdim. Elimi taşın altına koyup "mesleğin itibarı için" ter akıtmaya da...

Yerel siyasetçilerin "tek kişilik gazeteler"den pek şikayetçi olmadığını biliyorum. Tek kişilik gazetelerin, yerel siyasetçinin yanlışı, eksiği ile uğraşmak yerine onun ilanını alabilmek için "bülten" çıkaracağından eminler çünkü. Bu "yamuk çarkları" tersine çevirmek mümkün. Yeter ki, gerçek gazeteciler "evet yapabiliriz" diyerek o kirli çarka çomak sokmayı göze alsın. "Ben feleğin tekerine çomak sokarım" diyenleri bir görelim, sonrası çok kolay...