Ukrayna’nın kısa vadede tam bağımsızlığını elde etme ihtimali olmadığını söyleyen Olçar, “Ukrayna, Rusya tarafından yapılan müdahaleler karşısında önce milli birliğini sağlamaya, ulusal güç unsurlarını güçlendirmeye, bölgesel ve milli güvenlik mimarisini Batı ile entegre etmeye çalışmaktadır. Kısa vadede kendi güç unsurlarıyla tam bağımsızlığını elde edebilmesi ihtimali gözükmediğinden başta ABD, AB ve NATO olmak üzere dış desteğe ihtiyaç duymaktadır.”

“RUSYA SERT GÜÇ UNSURLARINI KULLANMAKTAN ÇEKİNMİYOR”

“Rusya için NATO’nun Doğu Avrupa’da yayılması ve genişlemesi “hayati (vital) ulusal çıkar” niteliği taşımaktadır” diyen Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Kemal Olçar, “Bu yüzden Rusya sert güç unsurlarını kullanmaktan çekinmemektedir. Ancak Rusya Kırım’ın ilhakı, Donbas’ın ayrılması, Kerç Boğazı krizi ve Suriye harekâtında “hibrid” savaş modelini kullandığı gibi yine benzer bir yaklaşım sergilemektedir. Bunun için siber müdahaleler, yoğunlaştırılmış propaganda girişimleri, tarafgir kamuoyu oluşturma, konvansiyonel kuvvetlerin kullanımı dahil karma operatif usullerle politik amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Nitekim bazı siyasi hedefler kuvvet kullanımından önce yığınaklanma esnasında ve sonrasında elde edilebilmiştir” şeklinde konuştu.

“RUSYA’NIN EN KIRILGAN NOKTASI ENERJİ”

Rusya’nın kurduğu ilişkiler hakkında açıklamalarda bulunan Olçar, “Çin ile yapılan çeşitli anlaşma ve birliktelikler, İran ile kurulan ortaklıklar, Güney Kafkas ülkeleri ile olan tek taraflı bağımlılık ilişkileri, Kazakistan’da bulundurduğu Rus müdahale kuvvetleri gibi politik girişimlerle tüm gücünü batı cephesine yansıtmayı başarabilmiş ve tek cepheli bir sürdürülebilir harbi göze alabilmiştir. Ancak Rusya’nın en kırılgan noktası ise enerji arzında ve talebinde meydana gelebilecek dalgalanmalar ve gerçekleşirse işgal sonrası sürdürülebilir bir Ukrayna yönetiminin inşası olacaktır” dedi.

“ABD, ÇİNLE MEŞGUL OLMAKTAN RUSYA’YI ALGILAYAMADI”

ABD ve NATO açısından bakıldığında ise iki ana eksenin büyük bir sınav verdiğini ifade eden Olçar, “Özellikle NATO’nun 1991 sonrası içine düştüğü açmaza benzer bir dar boğazı yaşayabileceği öngörülebilir. Dolayısıyla BM için yapılan eleştiriler NATO için de yapılabilecektir. (Verimsizliği, etkisizliği, temsil sorunları, karar alma süreçlerindeki tıkanıklık ve kilitlenmeler, yetersiz güç bulundurma ve mobilize etme yeteneğinden yoksunluk vb.) ABD ise son zamanlarda Çin ile öylesine meşgul olmuştur ki Rusya’nın son dönemdeki hazırlık ve niyetlerini tam olarak algılayamamıştır. Çin’e uyguladığı “zorlayıcı diplomasi” yöntemlerini (ambargo, ekonomik yaptırımlar, ültimatom, gümrük kota ve tarifelerin arttırılması, akıllı güç kullanımı vs.) bu kez gecikmeli olarak Rusya için uygulamaya çalışmış ve Rusya’nın oynadığı her hamleden sonra sadece söylem düzeyinde bazı taahhütlerden öteye geçememiştir. Batı bloğunun en zorlandığı konulardan birisi Ukrayna’da Suriye’deki savaşta olduğu gibi uygun bir “vekalet savaşçısı” (Proxy Warrior) örgütü bulamamış olmasıdır” diye konuştu.

Siyaset Bilimci Dr. Kemal Olçar konuşmasını şöyle sonlandırdı:

“Son tahlilde Rusya Güney Osetya, Abhazya, Dağlık Karabağ, Kazakistan, Kırım, Kerç Boğazı, Donbas ve Suriye krizlerinde en karlı politik kazanımlar elde etmeyi başardığı gibi Ukrayna krizinin de kısa ve orta vadeli kazananı olacağı değerlendirilmektedir.”