Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Program Başkanı ve Aile Danışmanı Barış Tuncer, Amerikalı bir e-ticaret sitesine yönelik iddialarla yeniden gündeme gelen çocuk kaçakçılığıyla ilgili güncel verileri paylaştı ve önerilerde bulundu. Dünyadaki insan ticareti mağdurlarının yaklaşık yüzde 28’ini çocukların oluşturduğunu belirten Öğr. Gör. Barış Tuncer, Avrupa Birliği ülkelerinde yılda ortalama 250 bin çocuğun kaybolduğunu kaydetti. Tuncer, Türkiye’deki durum ile ilgili ise şu bilgileri verdi:

“Türkiye’de kaçırılan çocuk sayısı son 9 yılda üç kat arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye'de son 9 yılda kaybolan çocuk sayısı toplam 104 bin 531’dir. Yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuk kaybolmaktadır.”

Çocuklar sömürüye daha açık hale geliyor”

Mülteci, göçmen ve yerlerinden edilmiş çocukların insan ticaretinde özellikle hedef durumunda olduğunu ifade eden Tuncer, şunları söyledi:

“Savaştan ve şiddetten kaçan veya daha iyi eğitim ve geçim imkânı gibi daha iyi yaşam şartları için bulundukları yerleri terk eden çocukların büyük bir bölümü, aileleriyle birlikte başka yerlere gitme imkânları bulamamaktadır. Bunun sonucunda bu çocuklar insan ticareti yapanların şiddetine, istismarına ve sömürüsüne daha açık hale gelmektedir. İnsan tacirleri psikolojik baskı, tehdit ve borç esareti yöntemlerini daha fazla kullanmaktadır. Özellikle kız çocuklarının bir başka kente veya ülkeye götürülerek orada seks işçisi olarak çalışmaya zorlandığı bilinmektedir.”

Sözleşmeler daha etkin uygulanmalı”

Çocukların her türlü sömürüden korunmasına yönelik hakları içeren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 1990’da yürürlüğe girdiğini ve tüm ülkeler tarafından kabul edildiğini hatırlatan Barış Tuncer, bu sözleşmeye ek olarak 2002 yılında yürürlüğe giren “Çocuk Satışı, Çocuk Fuhuşu ve Pornografisi Hakkında İhtiyari Protokol’ün de özel olarak çocuklara yönelik ticari cinsel sömürüyü ele aldığını belirtti.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ve diğer protokollerin ülkeler tarafından daha etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Tuncer, şu önerileri yaptı:

“Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 35. maddesi ‘Taraf devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri alırlar’, sözleşmenin 36. Maddesi ise ‘Taraf devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar’ şeklindedir. Bu maddelerin taraf devletler tarafından tüm çocukları kapsayacak şekilde uygulanması ve daha etkili önlemlerin alınması gerekmektedir.”

İnternet şirketleri görev üstlenmeli”

İnternet şirketlerinin çocuk ticareti ve cinsel sömürüyü önlemede etkin rol almasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Tuncer, “İnternet şirketleri ve bilişim endüstrisinin; etik ilkeleri benimsemesi, çocuk pornografisine yer vermeyi reddetmesi, vakaların belirlenmesi ve bildirilmesi için yardım hatları kurması, yasa uygulayıcılarla iş birliği yapması gerekmektedir” diye konuştu.

Tuncer, anne-babalara ise şu uyarılarda bulundu:

“Çocuğa ev adresinin ve ebeveynlerin telefon numaralarının öğretilmesi gereklidir. Çocuğun umumi yerlerde tek başına tuvalete gönderilmemesi, küçük bebek arabasında tek başına kalmasına müsaade etmemek de önemlidir. Çocuğa yabancı insanlarla ilişkinin sınırları da öğretilmeli. Özel, kişisel bilgilerin çevrimiçi ortama aktarılmaması, gerçek hayatta tanınmayan kişilere isim, soy isim, adres, telefon numarası gibi bilgilerin verilmemesi konusunda çocuklar bilgilendirilmelidir. Ailelerinin veya güvenilir yetişkinlerin onayı olmadan çocuklar kimseyle yüz yüze tanışmaya gitmemeli.”

Ebeveynlerin çocuklarının sosyal medya paylaşımlarını kontrol etmesinin de şart olduğunu belirten Öğr. Gör. Tuncer, “Aileler çocuklarının uzun süre internette vakit geçirmelerine engel olmalıdır.  Çocuklarının fotoğrafları, kimlik bilgileri, okul isimleri gibi özel bilgileri kesinlikle internet ortamında, sosyal medyada paylaşmamalı ve çocuklarına internet ortamının, sosyal medyanın taşıdığı riskleri, getirebileceği tehlikeleri anlatmalıdır” ifadelerini kullandı.