Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı çıkmasıyla ilgili tartışmalar sürerken konuyla ilgili Beykent Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Kemal Olçar’dan açıklama geldi. Olçar, “Türkiye’nin güvenliğine tehdit olan yapılarla ittifak kuranlarla aynı çatı altında olmak, terörün dolaylı olarak tanınmasına ve yasallaşmasının kabulüne sebep olacaktır” dedi.

“TÜRKİYE İÇİN ANLAM İFADE ETMİYORLAR”

Kuruluşundan bu yana İsveç ve Finlandiya’nın hiçbir bedel ödemediğini ifade eden Olçar, “Bu iki ülkenin NATO’ya dahil olmaları konusu aslında Türkiye için çok bir anlam ifade etmemektedir” şeklinde konuştu.

“İKİ ÜLKE DE TÜRKİYE İÇİN HAYATİ DERECEDE GÜVENLİK SORUNU”

Olçar konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu iki ülkenin terör suçlularını iade etmemesi, PKK terör elebaşları ile üst düzeyde görüşmeler yapması, örgütün faaliyetlerini sürdürebileceği ofislere izin verilmesi, örgüt mensuplarının Türkiye aleyhinde gösteri, yürüyüş ve toplantı icra etmelerine izin vermeleri ve uyguladıkları ambargolar şeklindeki düşmanca tutumları ülkemiz için hayati derecede güvenlik sorunu ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca bu davranışları ittifaklık ruhuna ve TEK-NATO anlayışına aykırı bir durumdur. Bu iki ülkenin ittifaka girmesinin engellenmesi haklı bir direniştir ve diğer düşmanca tavır alan üyelere de önemli bir ikaz niteliği taşımaktadır.”

“NATO 8 DEFA GENİŞLEME DALGASI YAŞADI”

NATO’nun kuruluşundan bu yana toplam 8 defa genişleme dalgası yaşadığını söyleyen Beykent Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Kemal Olçar, “Buna göre; Kuzey Atlantik Örgütü genellikle doğuya doğru yayılarak başta Rusya Federasyonu olmak üzere Çin gibi diğer doğu bloğu ülkelerin sınırlarıyla komşu haline geldi. 18 Şubat 1952’de Türkiye (Kore Savaşında çok önemli bedeller ödeyerek) ve Yunanistan, 1955’te Almanya ve 1982’de İspanya İttifaka üye oldu. NATO, Soğuk Savaşın sona ermesini müteakip dört genişleme dalgası yaşadı: 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya, 2004’te Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, 2009’da Hırvatistan ve Arnavutluk, Haziran 2017’de ise Karadağ NATO’ya üye olmuşlardır. Kuzey Makedonya 2020 yılında 30’uncu Müttefik olarak İttifaka katıldı. Türkiye NATO’nun “Açık Kapı Politikasına” destek oldu” dedi.

2010 yılında Lizbon Zirvesi’nde NATO Devlet ve Hükümet Başkanlarınca kabul edilen mevcut Stratejik Konseptte İttifakın temel görevlerini hatırlatan Dr. Kemal Olçar, “Kollektif savunma (İttifak topraklarının savunulması), Kriz yönetimi (İttifak toprakları dışındaki misyon ve harekatlar), İşbirliğine dayalı güvenlik (ortaklıklar) ve Caydırıcılık (Konvansiyonel yetenekler, Balistik füze savunması sistemi, Nükleer yetenekler) bu temel görevlerdir” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’NİN NATO’YA KATKISI TAM”

Türkiye’nin NATO’nun bu temel görevlere katkısının tam olduğuna vurgu yapan Beykent Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Kemal Olçar, “Türkiye, Afganistan’daki Kararlı Destek Misyonu kapsamında Kabil’de Çerçeve Ülke olup aynı zamanda Hamid Karzai Uluslararası Havaalanının güvenlik ve işletme sorumluluğunu 2020 yılı sonuna kadar üstlenmiştir. KFOR Harekâtı kapsamında Kosova’da Türk birliği bulunmaktadır. Ege Denizi’ndeki düzensiz geçişlerin önlenmesine yönelik uluslararası gayretleri keşif, gözetleme ve denetim suretiyle desteklemek amacıyla başlatılan NATO faaliyetine daimî surette deniz unsuru katkısı sağlamıştır. NATO Irak Misyonuna, askeri eğitmen/danışman katkısı sağlamıştır. DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) kapsamında ülkemiz hava sahasında gerçekleştirilen NATO AWACS uçaklarının uçuşlarına havada yakıt ikmali desteği sağlamış ve ayrıca milli AWACS uçaklarıyla (E-7T) destek verilmiştir” dedi.

Olçar, Türkiye’nin üstlendiği görevleri şu şekilde sıraladı:

“Konya Hava Üssü, NATO Havadan Erken İhbar ve Uyarı Kuvvetinin (NAEW&C) iki ileri harekât üssünden biri olup, NATO AWACS uçaklarının kullanımına sunulmuştur. NATO Daimî Deniz Güçleri İkinci Grubuna (SNMG-2) ve NATO Daimi Mayın Karşı Tedbir Güçleri İkinci Grubuna (SNMCMG-2) daimi surette katkı sağlamıştır. İttifakın Komuta Yapısında yer alan NATO Kara Komutanlığı (LANDCOM) Türkiye’de bulunmaktadır. NATO Kuvvet Yapısındaki Yüksek Hazırlık Seviyeli dokuz kara kuvveti karargâhından biri olan NATO Hızlı Konuşlandırılabilir Kolordu Karargâhı (NRDC-TU) Türkiye tarafından sağlanmaktadır.  NATO Mukabele Kuvveti (NRF) kapsamındaki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Görev Gücüne Türkiye 2021 yılında liderlik etmiştir. NATO Balistik Füze Savunması mimarisi kapsamında tespit ve takip radarına (X-Band radar) ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’nin savunma harcamalarının gayrı safi yurt içi hasılasına oranı 2019 yılı itibariyle yüzde 1,89 olarak gerçekleşmiştir (Bu konudaki İttifak eşiği yüzde 2’dir). Sekizinci sıradadır. Savunma harcamalarının yüzde 38,6’sı temel silah ve teçhizat tedariki ile araştırma ve geliştirmeye ayrılmaktadır (Bu konudaki NATO eşiği yüzde 20’dir). Üçüncü sıradadır. Genel hatları itibariyle gayrisafi yurtiçi hasıla (GDP) temelinde hesaplanarak Müttefiklere paylaştırılan katkı payı ödemelerinde sekizinci sıradadır.”

Türkiye’nin tüm bu görevlerin tümünü toplam 11 noktada binlerce personeliyle yerine getirdiğini ve getirmeye devam ettiğini söyleyen Dr. Kemal Olçar, “Operasyonlara önemli katkılar sağlamış, terörle mücadelede hem AB hem de NATO topraklarını korumuş, YTS (Yabancı Terörist Savaşçılar) ile mücadele etmiş, deniz ve karayolunu kullanan düzensiz göçlerin yine AB topraklarına geçişini engellemiş ve Suriye ve Afganistan’dan gelen geçici koruma statüsündeki yabancılara ev sahipliği yapmıştır. Küresel güvenlik mimarisine bu kadar önemli katkılar sağlayan sadık bir Türkiye’nin güvenliğine tehdit olan yapılarla ittifak kuranlarla aynı çatı altında olma terörün dolaylı olarak tanınmasına ve yasallaşmasının kabulüne sebep olacaktır. Sadece bu sebep bile Nordik ülkelerinin NATO yapısına dahil olmaması için yeterlidir” şeklinde konuştu.