Çalışmalarda sona gelindiğini söyleyen İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Eriş, "Bu çalışmayla ne kadar sıklıkta yıkıcı olabilecek veya büyük hasar verebilecek depremleri, geçmişte meydana gelen bu depremleri tarihlendirmiş olacağız. Dolayısıyla da gelecek için de bir depremsellik tahmini yürütebileceğiz" dedi.

Elazığ'ın Sivrice ilçesinde 24 Ocak'ta meydana gelen, 41 kişinin yaşamını yitirdiği 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi, TÜBİTAK iş birliğiyle Hazar Gölü'nde kapsamlı deprem araştırması yaptı. Hazar gölünden alınan çamur karotlar İstanbul Teknik Üniversitesi Doğu Akdeniz Oşinografi ve Limnoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde inceleniyor. İncelemeler sonucunda bu bölgede daha önce oluşmuş depremlerin izleri ilk defa ortaya çıkarılmaya başlandı. Böylece gelecek için depremsellik tahminleri yürütülebilecek.

"Çamur karottan depremlerin izlerini ortaya çıkartmaya çalışıyoruz"

Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Eriş, "Bu gördüğünüz göl tabanından alınan sondaj karotları. Bu karotlar boyunca gözlemlediğimiz çamur numunelerinde çeşitli fiziksel ve jeokimyasal analizler yaparak bunlar içerisindeki tarihsel depremlerin izlerini ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Bu çalışmaları biz Marmara Denizi'nde de benzer göllerde de yıllardır devam ettiriyoruz. Özellikle Marmara Denizi'nde de önemli sonuçlarımız var. Bunu biz göl çalışmalarına da taşımak istedik. Son 5-6 yıldır da bu göllerde araştırmaları sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.

"Gelecek depremler için tahmin yürütebileceğiz"

Çalışmalarda sona yaklaşıldığını söyleyen Prof. Dr. Eriş, "Bu çalışmada şunu görmüş olacağız. Özellikle Hazar Gölü ve çevresinde meydana gelmiş orta ve büyük şiddetlerdeki depremlerin kayıtlarını ortaya çıkaracağız. Biz bunları yaşlandıracağız ve dolayısıyla ne kadar sıklıkta yıkıcı olabilecek veya büyük hasar verebilecek depremleri, geçmişte meydana gelen bu depremleri tarihlendirmiş olacağız. Dolayısıyla da gelecek için de bir depremsellik riski öne sürebileceğiz. Yani tahmin yürütebileceğiz" dedi.

"Geçmişte ne kadar sıklıkta deprem yarattığını bilirseniz, gelecekte de ne kadar sıklıkta deprem gerçekleşebileceğini bilebilirsiniz"

Gelecek depremleri tahmin edebilmek için geçmiş depremlerin incelenmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Eriş, "Eskiden meydana gelen depremlerin bir bölgede ne kadar sıklıkta meydana geldiğini bilmiyorsanız, geleceğe yönelik bir perspektif çizmeniz çok zor. Dolayısıyla bir fayın deprem üretmesi, fayın aslında kendi özelliği ile ilgili. Yani geçmişte ne kadar sıklıkta deprem yarattığını bilirseniz, gelecekte de ne kadar sıklıkta deprem gerçekleşebileceğini bilebilirsiniz" diye konuştu.

"Denizde ve göllerde yapılan araştırmanın, karadakine göre avantajı yüksektir"

Deprem tahmini çalışmalarında, deniz ve göllerde yapılan çalışmaların daha avantajlı olduğunu belirten İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Eriş, "Deprem tahmini çalışmalarında özellikle bu su altı paleosismolojisi dediğimiz bu çalışmalar çok önemli ve hassasiyet derecesi çok yüksek karadaki çalışmalara göre. Bu yüzden de özellikle Marmara Denizi'nde meydana gelebilecek depremler için Uluslararası ekiplerin en çok yoğunlaştığı yer Marmara Denizi olmuştur. Dolayısıyla denizde ve göllerde bu araştırmaların karadaki çalışmalara göre çok daha avantajı vardır. Muhtemelen birkaç ay içerisinde bu karotlarda, sondajlarda belirlediğimiz tarihsel depremleri yaşlandırdıktan sonra bu bölgedeki bir deprem periyodu ortaya çıkacak. Dolayısıyla bu bölgenin depremsellik riski adına çok daha hassas ve doğru bir şekilde bilgilendirme yapabileceğiz" şeklinde konuştu.