Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Yeniocak, Erzincan olayında bahsi geçen siyanürün suya ve/veya toprağa karışması ya da işletmenin altın arama faaliyetleri sebebiyle suyun, toprağın, havanın kirlenmesi sebebiyle o çevrede malvarlıkları ve/veya bedensel sağlıkları zarar gören insanların zararlarının tazmin edilmesi talebiyle dava açma hakları bulunduğunu hatırlattı.

“TEHLİKE SORUMLULUĞU” MADDESİ MAĞDURLARIN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR

Doç. Dr. Umut Yeniocak, 2012 yılında kabul edilen Türk Borçlar Kanunu’nda bu hususla ilgili özel bir maddeye yer verildiğini dile getirdi. Türk Borçlar Kanunu’nun 71. maddesine göre, önemli ölçüde tehlike arz eden işletmelerin faaliyetlerinden dolayı zarar gören kişilere, bu işletmelerden tazminat talep etme hakkı tanındığına işaret etti. Bu tip tazminat davalarında, diğerlerinden farklı olarak, zarara sebep olan işletme tarafından, her tür önlem alınmış olsa ve zararın oluşmasında işletmenin hiç kusuru olmasa bile işletmeyi işleten kişilerin, zarar görenlere karşı sorumlulukları bulunduğunu hatırlattı.

“PETROL İSTASYONLARI, KİMYASAL MADDE ÜRETEN FİRMALAR, DOĞRUDAN DOĞAYA VE İNSANA KARŞI SORUMLUDUR”

Özellikle, petrol istasyonları, elektrik iletim hatları, nükleer santraller, kimyasal madde üretim tesisleri ve altın ya da benzeri maden arama işletmelerin, kanunun tarif ettiği ‘önemli ölçüde tehlike arz eden işletme’ tarifine uyduğunu belirten Umut Yeniocak, “Bu işletmeler, faaliyetleri sırasında her tür önlemi almış olsalar dahi Erzincan olayında olduğu gibi, sonuçları ağır olan zararlara sebep olma potansiyeli barındırırlar” diye konuştu. Yenioca, bu nedenle, maden arama faaliyetini yürüten şirketlerin, bu faaliyetlerine yetkili merciler tarafından izin verilmiş olsa dahi, toprağa, suya, havaya ya da doğrudan insanlara verdikleri zararlardan dolayı tazminat ödemekle sorumlu olduklarının altını çizdi.

MADEN ŞİRKETLERİ, TAZMİNAT ÖDEME SORUMLULUĞUNDAN KURTULAMAZLAR!

Umut Yeniocak yaptığı değerlendirmede, kanunun adına “tehlike sorumluluğu” dediği bu sorumluluk türünün önemli bir özelliği olduğunu dile getirerek, “Bu davada maden şirketi, zararın oluşmaması için her tür önlemi aldığını, herhangi bir ihmallerinin olmadığını ispat etse dahi tazminat sorumluluğundan kurtulamayacaktır. Önemli olan, maden arama faaliyeti ile oluşan zarar arasında sebep sonuç ilişkisinin (illiyet bağının) varlığıdır. Bu ilişki ispat edildiğinde tazminat sorumluluğu doğar” diye açıkladı.

Yeniocak konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Erzincan olayında da bahsi geçen siyanürün suya ve/veya toprağa karışması ya da işletmenin altın arama faaliyetleri sebebiyle suyun, toprağın, havanın kirlenmesi sebebiyle o çevrede malvarlıkları ve/veya bedensel sağlıkları zarar gören insanların zararlarının tazmin edilmesi talebiyle dava açma hakları bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.