Balık ekmek denince akla tek bir yer gelir, Eminönü... Birçok insanın sadece balık-ekmek yemek için soluğu Eminönü'nde aldığını bilmeyen yoktur. Bu durum, bugün eski Yeşilçam filmlerinde görebileceğimiz, sırtında devasa yüklerle yürüyen hamallar, yerlere serdikleri tezgahlarıyla adım atacak yer bırakmayan, zabıta görünce koşturmaya başlayan işportacılar ve insanların "çarşı-pazar" deyince aklına gelen ilk yer olan Eminönü dönemlerinden bu yana değişmedi.

ZİYAFETE DAVET

Martın inadına güneş ışıl ışıl kendini göstermiş, baharın gelişini müjdeliyor.  Hafta sonunda çevre semtlerden çoluk çocuk Eminönü'ne akın eden insanların arasına ben de karışmış ve kendimi Eminönü sahilinde bulmuştum. Kuş cıvıltıları, insan uğultuları ve denizin kokusu birbirine geçmiş, etraftaki bir sürü ses sanki bir bütün haline gelerek tek bir şey diyordu burada, "Balık-ekmek var, geeel!"

Sahilde yan yana sıralanmış, üstünde dumanları tüten birçok tekne var. Bu, salına salına kıyıda duran teknelerin içinde pişen uskumruların cızırtılarını duymamaksa imkânsız. Neden mi uskumru?(bunlar ithal uskumrudur) Çünkü ekmeğin içinde en iyi o gidermiş, kimisi soğanlı kimisi soğansız yermiş.

Ben de uskumru yemek için bu teknelerin önünde oturacak bir yer arıyorum ama nafile. Balıkekmeğini eline alan kurulmuş bir iskemleye, hem güzel havanın hem de balık ekmek yemenin tadını çıkarıyor.  

60 SENELİK TEZGAH 

Kalabalığın inadına fazlasıyla davetkâr olan balık-ekmekçiler, teknelerin önünden geçerken hemen sizi çevirip buyur ederler, buranın âdeti budur. Yemek yiyesiniz yoksa bile pişmiş balığın kokusu sizi çeker ve bir balıkseverseniz bu davete asla hayır diyemezsiniz. Benim de kulağımda balık-ekmek satan Ercan Gündüz'ün sesi "Buyurun balık-ekmek 10 lira" diye çınladı. Hemen oturdum, bir yandan balık ekmeğimi yerken bir yandan da Ercan Gündüz'e ne zamanadır burada olduklarını sordum.

 ''Biz üçüncü kuşağız. Baba mesleği 60 senedir bu işle uğraşıyoruz.''

''Burayı kaçta açıyorsunuz?''

''Sabah 8'de işbaşı yapıyoruz.''

''O saatte bile balık yiyen var mı?''

''Tabii. Balığın seveni çok ayrıdır. Sabah bile alan olur.''

TEK BİR SIRRI VAR 

''Kaç kişi çalışıyor?''

''Burada 25-30 kişi varız.''

"Peki Eminönü'ndeki balık ekmeğin bu kadar lezzetli olmasının sırrı nedir?"

"Eminönü'ndeki balık ekmeğin tek sırrı yağda değil ızgarada kendi yağıyla pişmesidir."

TURŞULAR EV YAPIMI 

Ercan Ağabeyler turşularını kendi imalathanelerinde yapıyorlarmış. Balıklar sabah erkenden donmuş bir şekilde gelirmiş. Her gün taptaze pişirilip sonrasında da yanında turşuyla servis edilirmiş. Balık ekmek yenir de yanında turşu yenmez mi hiç? Hele bir de ev yapımıysa.

Turşucuların arabaları ayrıdır. Turşular ufak plastik bardaklarda, suyuyla birlikte servis edilir. Her masada hemen hemen bir turşu bardağı vardır. Balık ekmeğin usulü de budur. Balığın yanında o turşu yenir, suyu da güzelce içilir. Turşunun suyu pembemsi bir renktedir. Balık ekmeğin bir diğer ayrılmaz parçası  şalgam suyudur. Turşucu arabasında mutlaka şalgam suyu da bulunur, sıralı bir şekilde üst üste dizili turşuların yanında yerini alır.

Yediğim uskumruya şalgam suyu da eşlik etti. Yemek yemeyi seven biri olarak o an hiç bitmesin istedim. Bu lezzetin tadına varmak ve mutlu bir gün geçirmek isterseniz Eminönü sizi kucaklayacak, içine çekip bütün samimiyetini sunacak ve lezzetlerinden tattıracaktır.

Haber: Sebahat Çağla Kara(İAHA)
Fotoğraf: Dibanur Küfrevi(İAHA)