Eğitim-Bir-Sen tarafından hazırlanan ve 5'incisi yayınlanan 'Eğitime Bakış 2020: İzleme ve Değerlendirme' raporunu açıklayan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ülkelerin eğitime yapılan yatırımların ne kadar etkili ve verimli sonuçlar verdiğini görmek için politikalarını ve uygulamalarını sürekli olarak izlediklerini ve değerlendirdiklerini söyledi. Eğitim sisteminin eksiklerini tespit ederek iyileştirmek, zayıf yanlarını ortaya çıkararak geliştirmek ve istikrarını sağlamak adına veri temelli bu çalışmaların büyük önem arz ettiğini belirten Yalçın, "Covid-19 salgını, ülkelerin bir kriz karşısında ne kadar hazırlıklı olduklarını, sorunları çözme becerilerini test etmiş ve bütün boyutlarıyla sürdürülebilir bir eğitim sistemini tesis etmenin önemini göstermiştir. Hem ülkemizin hem de diğer ülkelerin eğitim sistemlerinin beşeri, fiziki ve teknolojik nitelikleri, yeni durumlara hazır olma ve çözüm geliştirme becerileri çok net bir şekilde görülmüştür" dedi.

Atama bekleyen öğretmen adayı sorunu

Türkiye'de 5 yıllık süreçte 197 bin civarında sözleşmeli öğretmenin kamu okullarına atandığını belirten Yalçın, "2020 yılının verilerine göre yeni atanan her beş sözleşmeli öğretmenden ikisi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne atanmıştır. Öğretmenlik kaynağını oluşturan fakültelerin 2019-2020 öğretim yılında yeni kayıt sayısı yaklaşık 55 bin olup 2018-2019 öğretim yılı sonunda mezun olanların sayısı ise 53 bindir. 2020 KPSS eğitim bilimleri testine 440 bin kişi girmiştir. Öğretmen atama sayıları ve öğretmen adayı sayıları dikkate alındığında ‘atama bekleyen öğretmen adayı’ sorununun önümüzdeki yıllarda da devam edeceği görülmektedir. Öğretmen maaşlarına bakıldığında OECD ülkelerinde genel olarak okul öncesinden ortaöğretime doğru kademeler ilerledikçe öğretmen maaşları da artmaktadır. Türkiye'de ise, öğretmen maaşları OECD ortalamalarından oldukça düşüktür" diye konuştu.

'Okul öncesi eğitime katılımlar artırılmalı'

Okul öncesi kademesindeki okullaşma oranının son yıllarda artmasına rağmen, halen ulusal hedefler ve OECD ortalamasından düşük olduğunu anımsatan Yalçın, şunları kaydetti:

"Bu kapsamda özellikle okul öncesi eğitim kurumlarının az olduğu yerlerde yeni okul öncesi kurumların açılmasına öncelik verilmeli ve sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı ailelerin çocuklarının okul öncesi eğitime katılımını artırmak için bu çocuklardan ücret alınmayan bir mekanizma tesis edilmelidir. Ayrıca eğitimde yatırım yaparken ihtiyacın olduğu yeri düzgün belirlemek ve eğitimlerin yatırım boyutu bir strateji üzerinden yürümek zorundadır. Dengeli bir dağılıma ve yatırım politikasına ihtiyaç var. Bunun da en önemli yükümlülüğü ve sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı’nın sırtındadır" dedi.

'Öğrenme kayıplarının üzerinde durulmalı'

Yalçın, Türkiye'de üniversiteye giriş sınavına başvuran ve yerleşen aday sayısı arasındaki makasın gittikçe açıldığını belirterek, şöyle konuştu:

"Son sınıf düzeyinde başvuran adayların ancak 3'te 1'inin bir programa yerleştiği, her 6 adaydan ancak 1'inin bir lisans programına yerleştiği, yükseköğretime yerleşmedeki sorunlu arz talep dengesinin ciddi oranda bozulduğu dikkate alınarak, yükseköğretim programları toplumsal talebi karşılayacak şekilde hazırlanmalı, özellikle lisans programlarına ayrılan kontenjanlar daha da artırılmalıdır. Özellikle Covid-19 pandemisiyle insanlığın imtihan olduğu bu süreçte öğrenme kayıplarının üzerinde çok daha fazla durmak gerekiyor. Bu süreçte eğitime erişim ve fırsat eşitliği boyutuyla tartışmalar hala devam ediyor. Bu süreçte öğrenme kayıpları oluşacak ve bu öğrenme kayıplarıyla beraber aynı zamanda eğitime erişimdeki adaletsizlikten dolayı fırsat eşitliği tartışması devam edecek."