İstanbul'da 17 Ağustos 1999 depreminin ardından 762 mahalle ve 173 köye yerleştirilen  turuncu renkli yaklaşık 2 bin konteynerin çoğu hırsızlar tarafından yağmalandı. İçerisinde seyyar lambadan jeneratöre, delici ve kırıcı aletlerden kürek, battaniye, tıbbi malzeme gibi 960 ayrı malzeme bulunan konteynerin bakımı ilçe belediyelerine devredildi.
Sayıları gittikçe azalan ve ilçenin kuytu köşesinde bulunan konteynerlerin kapılarında 4 ayrı kilit bulunuyor. Konteynerin anahtarı mahalle muhtarı ile belediye görevlilerinde ama nasıl kullanılacağı bilinmiyor. Uzmanlar, çok az sayıda konteynerin İstanbul'a yetmeyeceğini belirterek "Yıllarca duran kilitlerin olası bir afette açılıp açılmayacağı bile belli değil" dedi.

960 PARÇA MALZEME

İstanbul'da 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 19 yıl geçti. Büyük depremde, resmî raporlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. Depreminin ardından 2000'li yılların başında İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi tarafından 762 mahalle ve 173 köye yerleştirilen  turuncu renkli yaklaşık 2 bin konteynerin birçoğu zaman içinde hırsızların hedefi haline geldi. İçinde 960 parça malzeme bulunan konteynerlerden en çok jeneratör ve delici aletler gibi pahalı eşyalar çalındı. Hırsızlık olaylarının artması üzerine içinde 960 ayrı malzeme bulunan konteynerlerin yerleri değiştirildi. 2009 yılında deprem konteynerlerinin bakımı ve kontrolleri İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi tarafından ilçe belediyelerine devredildi.

KİMSENİN HABERİ YOK

İstanbul Valiliği'nin İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından İstanbul'da "Her Mahalleye Afet İstasyonu Projesi (AFİS)" kapsamında kaymakamlıklarca tespit edilen noktalara konuşlandırılan ve sorumluluğu ilçe belediyelerine devredilen konteynerlerin sayısı yılllar geçtikçe azaldı. Şu an kapılarında 4 ayrı kilit bulunan konteynerlerin anahtarları mahalle muhtarları ve belediye yetkililerinde bulunuyor. Üzerinde çok sayıda kilit bulunan konteynerlerin anahtarlarının yerlerini ve deprem anında nasıl kullanılacağına dair birçok kişinin bilgisi yok. Konteynerin içinde ne olduğunu ve ne amaçla kullanılacağını bilmediğini söyleyenler gerekli açıklamaların kendilerine yapılmadığını ifade ediyor. 

KONTEYNIRLAR YAĞMALANDI

İçinde seyyar aydınlatma lambası, jeneratör, delici ve kırıcı aletler, hidrolik kriko takımı, kürek, çapa, kazma, battaniye, enkaz eldiveni, ameliyat eldiveni, toz maskesi, lambalı baret, makara, emniyet şeridi, ikaz yeleği, katlanabilir sedye, su bidonu, matara ve iklim çadırı gibi yaklaşık 960 parça malzemenin bulunduğu konteynerlere dair konuşan Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp ise, "Depremden sonra konteynerler konuldu.  İçinde kurtarma ekipmanı vardı. Sonra o konteynerleri çaldılar ve kalktı" dedi. 

Bu kadar konteynır İstanbul'a yetmez
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ise, konteynerlerin zaman içinde kaybolduğuna vurgu yaparak, "2000'li yılların başında deprem konteynerleri, her mahallede kuruldu. Sorumluları da belirlendi. İl Afet Kurulu'ndan 1 kişiye veya mahalle muhtarlıklara anahtarlar verildi. Ancak şu an kenti dolaştığımızda bakıyoruz ki turuncu konteynerler çok azaldı. Olanların da zaten üzerinde kilitler var. Bunları kim açacak, kim kullanacak, içinde ne var hiç belli değil. Kenti araçla dolaştığınızda nadiren göze çarpıyor ama bu kente yetmez bunlar. İçinde bir afet durumuna müdahale edebileceğimiz aletlerin olması gerekiyordu. Biz onları oraya 2000'li yılların başında koyup, o yıldan beri kilidini açmadan onu tutarsak olası bir afette siz o kilidi bile açamazsınız. Bazı toplanma alanları imara açıldığı için o konteynerler kaldırıldı nereye gitti onu da bilmiyoruz" şeklinde konuştu.

PROF.DR.GÜNDOĞDU: MARMARA ÇOK HAREKETLİ 

Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Gündoğdu, Marmara'da hiçbir zaman görülmeyen bir hareketlilik yaşandığını, ancak buna rağmen yakın vadede bir deprem beklemediklerini dile getirdi. 

Yalova Belediyesi ve Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) tarafından oluşturulan "Deprem Öncesi Sıradışı Doğa Olayları Ulusal Gözlem Ağı İstasyonu" törenle açıldı. Belediye Başkanı vefa Salman fay hattı üzerinde bulunan Yalova'da 4 katın üzerinde imar izni vermeyeceğini dile getirdi. Törene Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Oğuz Gündoğdu, Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) Başkanı Fuat Agalday ve AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki de katıldı. Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Oğuz Gündoğdu, Marmara'da yaşanan hareketlenmeye dikkat çekerek, "Marmara'yı yakından izliyoruz. Haretlenme artmış durumda. Karşımızda eski Marmara yok. Aktivite sürekli aynı noktalarda oluyor. Ancak depremin ne zaman olacağına yönelik net bir işaret yok. Yani şu an için bir anomali yok. Biz beklenen depremin, 1966 yılında olan depremin bir benzeri olacağını düşünüyoruz. O da 7'nin üzerinde bir şiddet anlamına geliyor. İstanbul Marmara depreminde ağır hasarlı binaların yüzde 5'ini kaybetti. Bu çok büyük bir rakam. Şimdi binalar olduğu yerde yıkılıyor. Bu sistemlerden önceden bilgi almaya çalışıyoruz. Marmara'da ki bu aktivite artışı depremin yaklaştığını gösteriyor, ancak ne zaman olacağını halen bilemiyoruz. Bunu söyleyebileceğimiz bir işaret yok" dedi. 

'15 GÜN ÖNCEDEN BELİRLEYECEĞİZ'

Burada basın mensuplarına istasyonla ilgili açıklama yapan Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) Başkanı Fuat Agalday ise, "Önümüzdeki 1 haftayı, 15 günü çok rahat görebiliyoruz. Kısa vadede büyük bir Marmara depreminin yok olduğunu görüyoruz. Zira bu istasyonlar sadece 15 gün ötesini görebiliyorlar. Bu da demek oluyor ki biz Marmara'da meydana gelebilecek 7'den büyük yıkıcı bir depremin ayak seslerini en az 15 gün önceden bu istasyonlar sayesinde duyabileceğiz. Kısa vadede İstanbul'da bir deprem beklemiyoruz. Ama 30 yıl içerisinde böyle bir depremin gerçekleşeceğini aktivitenin artması bize gösteriyor" şeklinde konuştu. 

'AYNI MANZARA İLE KARŞILAŞACAKTIK'

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Vekili Prof. Dr. Ayfer Erken, 17 Ağustos 1999'da yaşanan büyük deprem için, "O deprem bugün yaşansa yine aynı sonuçlar ortaya çıkardı" dedi. Her depremde farklı bir şeyler öğrenildiğini ifade eden Prof. Dr. Erken, "Ortaya çıkan problemlere göre çalışmalarımızı şekillendiriyoruz. Dolayısıyla 17 Ağustos depremi olmamış olsaydı biz Adapazarı şehrinin derin bir vadi üzerinde olduğunu, zeminlerinin taşıma gücü kaybına uğradığını bilmeyecektik. Yani o deprem o gün değil bugün olsa biz yine benzer sonuçlarla karşılaşacaktık" dedi.

YUMUŞAK ZEMİN

Prof. Dr. Erken, "Deprem sonrasında Japon bilim adamlarıyla katıldığım bir çalışmada 'basen'i belirledik. Çünkü 'basen' etkisi deprem sürelerinin uzamasına, deprem kuvvetlerinin odaklanmasına ve deprem ivmelerinin büyümesine neden olduğu için son derece önemli. Bunlar da yapıları önemli şekilde etkileyen faktörler. Adapazarı'nın merkezi altındaki ana kaya derinliği ise 1100 metrelerde; ve 'V' şeklinde bir vadi üzerinde yer alıyor. Üstelik yıllar öncesinden kontrolsüz akan Sakarya Nehri'nin taşıdığı alüvyonlar üzerinde bulunuyor. Bu nedenle gevşek ve yumuşak zeminler üzerine kurulu. Tabi 17 Ağustos depreminde, deprem süresi çok uzundu. Ana kayada ölçülen süre 45 saniyeyken şehir içinde dakikalarca sürdü. Bu nedenle zeminde sıvılaşma, yumuşama ve taşıma gücü kayıpları oluştu. Sert zemin koşullarının hakim olduğu bölgelerde de büyümeler oluşmuştu. Elbette bilinmediği için bir takım yapısal kusurlar da vardır. Dolayısıyla eğer ki o deprem o gün olmasa ve biz bu verileri elde etmemiş olsaydık bugün de yine büyük bir deprem olsaydı benzer şeylerle karşılaşacaktık" diye konuştu.