16 yıldır yurt dışında yaşayan turizmci Yusuf Yaran (40), uyku apnesi nedeniyle 10 yıldır her gece "bir daha uyanamama korkusuyla" yatağa gitti. Uykuda 30'dan fazla kez nefesi durduğu için, Cpap adı verilen solunum maskesiyle uyuması gerekiyordu. Aksi taktirde yüzde 50 ölüm riski vardı. Malezya'da yaşayan Yaran, sık sık kısa iş seyahatlerine gidiyor, ona rağmen cihazını hiç yanından ayırmıyordu. Çünkü metrelerce uzunluktaki hortuma bağlı maske ve solunum cihazı olmadan uykuya dalarsa, bir gün hiç uyanamama riski vardı. Hong Kong'a gerçekleştirdiği iki günlük seyahatinde Cpap cihazını evde unutan Yaran, tam 2 geceyi hiç uyumadan geçirmek zorunda kaldı. Malezya, Avrupa, hatta Çin'de bile yıllarca hastalığına çare arayan genç adam, şifayı kendi memleketinde, Türkiye'de buldu. Robotik cerrahi ile Avrupa'da dahi yapılamayan uyku apnesi ameliyatını olmak için 13 bin kilometre uçarak ülkesine gelen Yaran, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan'ın robotla gerçekleştirdiği birkaç saatlik ameliyatla uykuda ölme korkusundan kurtuldu ve 10 yıldır hayatında ilk kez valizinde Cpap cihazı olmadan yaşadığı ülkeye geri döndü.

"ÇAREYİ 13 BİN KİLOMETRE ÖTEDEKİ VATANIMDA BULDUM"

Yusuf Yaran, "16 yıldır yurt dışında çalışıyorum. Otel yöneticisiyim. 15 yıldır benim bildiğim, uyku apnesiyle uğraşıyorum. Bunun son 10 yılı hastalığımın, Cpap cihazıyla yönetimiyle geçti. Yurt içinde ve yurt dışında birçok doktora, hastaneye gidip başvurduk. Robotik cerrahinin çözüm olabileceğini öğrendik. Bununla ilgili Malezya ve Singapur'da görüşmelerim oldu. Birden fazla doktorla görüştüm ama hiçbiri ameliyat tecrübesi açısından güven vermedi ve ben hayatımı cihazla geçirmeye karar vermiştim. Ta ki eşim, robotik cerrahide kullanılan makineyi dünyada, özellikle de Avrupa'da en iyi kullanan hekime ulaştığını bana söyleyene kadar. 'Hemen vize çalışmalarına başlayalım' dedim ama eşim bu hekimin aslında İstanbul'da olduğunu söyledi. Ben hastalığımın çözümünü yurt dışında ararken Türkiye'de, Malezya'dan tam 13 bin kilometre uzaklıktaki benim doğduğum topraklarda olduğunu öğrendim" dedi

"HER GECE YA ELEKTRİK KESİLİRSE KORKUSUYLA UYUYORDUM"

Uyku apne hastalığı olanların hayatındaki zorlukları en iyi hastalığı yaşayanların bildiğini kaydeden Yaran, "Gece uyuduğunuz zaman eğer yanınızda Cpap makineniz yoksa ya da elektrikler kesilirse ve jeneratör devreye girmezse, sabah uyanma ihtimaliniz sadece yüzde 50. Özellikle benim gibi çok sık seyahat eden biriyseniz, kısa süreli seyahatlerde bile makineyi yanınızda taşımak zorundasınız. Unuttuğunuz zaman o geceler kabus gibi geçiyor. Normalde insanlar yanlarına sadece laptop çantasını alır, benim her zaman iki çantam oldu. Hong Kong'a iki günlük seyahatimde Cpap cihazımı yanıma almayı unuttum. Bütün iş gezisini ayakta geçirdim. Ölüm korkusuyla uyuyamadım, gündüzleri kestirmeye çalıştım. Çünkü cihaz olmadan uyumanız demek, uyanmama riskini de göze almanız demek. Bunlar çok ciddi sorunlar. Cpap cihazıyla yaşıyor olmak hayatınızın konforunu çok kötü etkiliyor. Elektriğin kesilmesi ile ilgili sürekli endişe yaşıyorsunuz. O nedenle ameliyat günüm, yeni doğum tarihim gibi oldu. Yeniden doğmuş gibi hissediyorum çünkü artık cihazla beraber uyumak zorunda değilim. Hatta ilk kez cihaz olmadan bir yolculuk yapacağım, elektrikler kesilmesin diye dua etmek zorunda değilim" diyerek sözlerini noktaladı.

ÇOCUKLUK ÇAĞINDAKİ ÇENE YAPISI BOZUKLUKLARI RİSK

Kulak burun boğaz uzmanı Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan, uyku apnesinin en basit tanımıyla uykuda solunumun durması ya da tıkanıklıklara bağlı olarak çok yüzeyelleşmesi ile hava akımının azalması, bu nedenle de kan oksijen seviyesinin düşmesiyle seyreden bir hastalık olduğunu söyleyerek şu bilgileri verdi: "Nefes kesilmeleri 5-10 saniyeden fazlaysa önemli bir belirti. Çocuklarda ağız, çene yapısındaki bozukluklar, kubbe damak, dar alt ve üst çene yapısı tedavi edilmezse, ileriki yaşlarda ciddi ve cerrahisi güç derecedeki uyku apnelerine sebebiyet verebilir. Bilinenin tersi pek çok durum var bu hastalıkta. Örneğin uyku apnesinin kilo ile ilintili olduğu düşünülüyor. Hemen hastalara kilo vermesi söyleniyor. Oysa benim hasta grubumda kilolu hasta oranım yüzde 10'u geçmez. Anatomik yapı bozuklukları, farklılıkları, doku direncinin düşmesi, solunum merkezi ve buradaki bazı mekanizmaların doğru çalışmaması gibi çok karmaşık mekanizmalar var. Hatta tıbbi olarak da hepsini çok net bir şekilde bilemeyebiliyoruz"

"GECE UYKUDA ÖLME RİSKİ VAR"

İdeal kilonun her 10 kilo fazlasının dilde büyümeye sebep olduğunu anlatan Prof. Dr. Kayhan, "Üst solunum yolunun içerisindeki yumuşak dokunun artması ve bu dokunun kalitesinin bozularak daha gevşek bir hale gelmesi, uykuda nefes alırken oluşan negatif basınca direnç gösterememesi ve bu dokuların solunum yoluna doğru çökmesi sonucu havayolunun tıkanmasıyla apne ortaya çıkıyor. Erken yaşta kalp damar hastalıkları, aritmiler, kalp yetmezliğine kadar çok ciddi problemlere sebep olabiliyor. Hastalar kilo vermekte çok zorlanıyor, süreç kısır döngüye giriyor. Kilo artışları arttıkça apne artıyor, apne arttıkça kilo sorunu büyüyor. Burada cerrahi olarak devreye girmemiz gerekiyor. Zira şiddetli apnelerde hastalar konsantrasyon güçlüğü, konuşma yaparken uyuyakalma durumu yaşıyor. Hatta ben muayene yaparken uyuyakalan hastalarım var. Gece uykuda bir süre nefes alamama ve solunum kaybı ile ölümle sonuçlanma riski dahi var. Hasta, günlük hayatında araba kazası, tehlikeli iş kazalarına sebebiyet verebiliyor" dedi.

"AVRUPA'DA BU CERRAHİYİ YAPAN MERKEZ YOK"

Şiddetli uyku apnelerinde hastalığa sebep olan anatomik bölgede cerrahi yapmanın çok zor olduğunu da anlatan Prof. Dr. Kayhan, robotik cerrahinin bu nedenle en iyi seçenek olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ağır apnelerde, yani saatte 30'un üzerindeki apnelerde genellikle dil kökü ve gırtlak seviyelerinde kapanmalar oluyor. Robotik cerrahinin devreye girmesiyle birlikte, bu hastalarda üç boyutlu görüntüleme altında ameliyat gerçekleştiriyoruz. Kansız, bıçaksız, dışarıdan bir kesi olmadan ve boğazda trakeostomi olmadan bir ameliyat yapmayı sağlıyor. Hasta, bademcik ameliyatı olmuş gibi geçiriyor süreci. Bu cerrahiyi yapabilen dünyada çok az merkez var. Özellikle Avrupa'da hiç yapılmıyor. O yüzden Amerika'dan da gelen hastalarım var, Avrupa'dan, Kanada'dan gelen hastalarım da var"