İşaret Dili Eğitmeni Esin Güney, yaklaşık 3 milyon işitme engellinin yaşadığı ülkemizde pek çok kişinin hayatına dokunarak sessizlerin dünyasına iletişim kapısı açıyor. İşaret dilini öğrenen duyamayanların ruhuna dokunabiliyor.

Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu, İşaret Dili Eğitmeni Esin Güney. 3 milyonun üzerinde işitme engelli kişinin yaşadığı ülkemizde, her gün farkındalık çalışmaları üreten, yaptığı işler ile bugüne dek pek çok insanın hayatına dokunan Güney, mesleğini tutku ile yapıyor. İşaret dili ile konuşabilmenin, yabancı bir dil konuşmak gibi olduğunu söyleyen Güney, onların sadece toplumda görünür olmak istediklerinin altını ısrarla çiziyor. İşitme engellilerin sorunlarından, istihdam edilme durumlarına kadar her konuyu konuştuğumuz söyleşimiz sizlerle.

- İşaret dili eğitimi ülkemizde yeni yeni duyulmaya başlanmış bir alan. Bu alanda eğitim vermeye nasıl karar verdiniz?

"Uzun bir süredir içimdeki eksik kısmın ne olduğunu arıyordum. 30 yaşından sonra, ben neredeyim amacım ne diye sorgularken, kendimi sosyal projelerin içinde buldum. Düşler Akademisi ve Körler Kütüphanesi'nde kitap seslendirmeye başladım. Her gün geçtiğim bir metrobüs durağında sağır çocuklar görünce, bir gün orada indim ve İşitme Engelliler Okulu'nun orada olduğunu öğrendim ve bu şekilde merak salarak işaret dilini öğrendim."

ELLERİNİZİN BİR ANLAM İFADE ETMESİ ÇOK ÖNEMLİ

- Elleriniz ile konuşabilmek nasıl bir duygu?

"Yabancı bir dil öğrenmek gibi hissediyorum. Aslında biz el kol hareketleri ile konuşmayı çok seven bir milletiz. Burada yapmış olduğunuz bir işaretin karşılığı olması çok güzel. Sağır bir kişi ile iletişime geçtiğiniz zaman, insana dokunabildiğinizi hissediyorsunuz."

- Merak edilen bir konuya gelmek istiyorum. Duymayan kişiler için işitme engelli ifadesini mi yoksa sağır ifadesini mi kullanmak daha doğru olur?

"Sağır ifadesini kullanmak daha yerinde olur çünkü onlar işitme engelli ifadesini sevmiyorlar. Kendilerine ait, bir gramerleri, özel bir kültürleri var ve onlar buna sağır kültürü diyorlar."

- İşitme engellilerin belli başlı sorunları neler?

"İşitme engellilerin en büyük sorunlarının başında eğitim geliyor, bu alan ile ilgili çok fazla yapısal boşluk bulunuyor. İşaret dili eğitimine küçük yaşlarda başlamak gerekiyor. Bizim kolayca ulaşabildiğimiz her yerde sağırlar büyük zorluklar yaşayabiliyor. Yanlarında bir tercüman ya da karşılarında bu dili bilen bir kişi olmadan işlerini yürütebilmeleri çok zor olabiliyor. Hırsızlığa uğruyorlar, dertlerini anlatamıyorlar. Bu yüzden her kamu ve özel dairesinde işaret dilini bilen bir personelin istihdam edilmesi çok önemli."

SADECE GÖRÜNÜR OLMAK İSTİYORLAR

- Bazı haber kanallarının işitme engelli kişiler için özel olarak hazırladığı, ekranın bir köşesinde beliren bir görsel sayesinde haberin anlatıldığı özel alanları bulunuyor. Böyle bir adımın atılmış olması, umut verici bir gelişme mi?

"Aslında hem evet, hem de hayır. Evet, çünkü bu onların toplumda daha görünür olduklarının bir ispatı şeklindedir. Ama sağır kişilere bu uygulamadan memnun olup olmadıklarını sorduğum zaman, hayır cevabını alıyorum. Çünkü, ekrandaki görselin çok küçük olduğunu ve el hareketlerini göremediklerini söylüyorlar. Bu durum bile, onların hayatlarını asıl zorlaştıranın bizler olduğunu gösteriyor. Engellilik kavramını artık ötekileştirmeden bizimle aynı platformda tartışabilmeliyiz ve sorunlarına ortak çareler üretmeliyiz."

- İşaret dili eğitiminin temeli ne zamana dayanıyor?

"Çoğu kişi bilmese de işaret dilinin temeli Osmanlı'ya kadar dayanıyor. Birçok Osmanlı padişahının işaret dili bildiğini biliyoruz. Örneğin; Topkapı Sarayı'nda padişahın halk ile görüştüğü arz odasındaki görevli kişi, sağır ve dilsiz olurmuş. Konuşulanı duymasın, duyarsa anlatamasın diye. Yine 2. Abdülhamit Dönemi'nde Yıldız Sağırlar Okulu açılmıştı ama değişen müfredatlar ve yasaklamalar neticesinde okul eski değerini kaybetmiştir."

- İşitme engellilerin istihdam edilmelerine yönelik neler söylemek istersiniz? Oranlar nasıl?

"Oranlar düşük çünkü Türkiye'de mükemmel engelli arayışı var. İstiyorlar ki, gelen engelli her işi yapabilecek bir kapasitede olsun. İstihdam edilseler dahi, ya bir bankanın arşiv odasında ya da bir depoda yaz kış demeden insanlardan izole bir iş hayatına mahkum olsunlar. Bu yüzden istihdam edilme esas amacın ulaşamıyor ve bu kişiler sosyalleşemiyor. Çünkü, onlar normalleşmek istiyorlar, görünür olmak istiyorlar."

- İşaret dili dünyanın her yerinde aynı mı?

"Parmaklar aynı olsa da işaret diii dünyanın her yerinde farklılıklar gösterebiliyor. Bu yüzden uluslararası işaret dili eğitimleri veriliyor."

ORTADA ÇOK FAZLA BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR

- İşaret dilinin yaygınlaştırılması için neler yapılmalı?

İşaret dili ile ilgili ortada çok fazla bilgi kirliliği var. Onun için bu işin denetimli bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Yaygınlaşması için de ilkokullardan başlayarak eğitimler verilmeli ve farkındalık yaratılması sağlanmalı. İşaret dili sorununa sadece bu dili bilen insanlar ile çözüm bulamazsınız bu tek kanat ile uçmaya benzer ve tek kanat ile uçamazsınız."

- Endonezya ile ilgili bir projeniz olduğunu duyduk. Bu proje hakkında da bilgi alabilir miyiz?

"Projenin ismi İnci ile işaret dili. İnci dünyalar tatlısı, Darülacezeden bir bebek. Endonezya'da bir okulda uluslararası işaret dili konuşuluyor ve ben oraya giderek oradaki çocuklara bu dili geliştirmelerini sağlayacağım. 6 ay sürecek bu proje için şu anda sponsor arayışı içerisindeyiz. Atatürk, tüm dünya çocuklarını kucaklardı ve ben de onun izinden tüm dünya çocuklarına ulaşmak istiyorum. Her zaman derim, 1981'de doğdum ama 2014 yılında işaret dili öğrenince yaşamaya başladım. Standart bir hayatım varken, şu anda içerisinde bütün renklerin olduğu bir hayatım var."

KADINLAR ÇİÇEKTİR ALGISI YIKILMALI

- Ülkemizdeki kadına yönelik artan şiddet olaylarının temelinde sizce ne bulunuyor, çözüm önerileriniz nelerdir?

"Öncelikle kadınlar çiçektir algısının yıkılması gerekiyor, kadınlar çiçek değildir. Dünya üzerinde göreceğiniz en güçlü varlıklardan biridir. Kadına yönelik şiddetin temelinde erkeğin yetiştirilme tarzı yatıyor. Anneler, oğullarına senin her şeye hakkın yok diyerek sınırlarını çizmeyi öğretmeliler. Kız çocuklarına bu evden gelinliğinle çıktın kefeninle girersin algısını dayatmamalılar.  Cinsiyetçi kavramlar kullanılmamalı. Toplumda güçlü kadın imajı artık oturmalı."