Tahran’da gezilecek yerler

Gülistan Sarayı: Gözlerimiz güzelliği karşısında eridi, kalmadı. Müthiş göz kamaştırıcı bir yer. Gülistan Sarayı (Golestan Palace) UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde ve Kaçar Hanedanlığı’nın Tahran’a kazandırdığı en güzel miras. Mimarlık ve el sanatları alanlarındaki köklü Pers kültürünün Batı tekniği ve mimarisi ile birleştiği bir başyapıt. Havuzlarla dolu bahçesi, içinde ve dış cephesindeki zengin 19. yüzyıl el işçiliği ve ihtişamıyla ünlü galerileriyle burası Doğu’nun Versay Sarayı. Ulusal Mücevher Müzesi, Niavaran Sarayı, Tahran Çarşısı (Tehran Bazaar) – Tecriş Çarşısı (Tajrish Bazaar), İran Ulusal Müzesi, Sadabad Müze Kompleksi, Azadi Kulesi (Özgürlük Kulesi),1971’de Fars İmparatorluğu’nun 2500. yılını kutlamak için yapılan Shah-En-Shah kulesi, bugün Azadi Kulesi, yani Özgürlük Kulesi olarak biliniyor. Batı Kapısı niteliğindeki bir anıt yapı Tahran’ın en önemli sembollerinden. Tahran Çağdaş Sanat Müzesi, İran Halı Müzesi, Darakeh ve Darband (Derbent) Mesire Alanı Vadisi: Burası Tahranlılar için şehirden kaçıp biraz oksijen soluma noktası. Güneşli güzel bir günü Elbruz Dağları’nın eteklerindeki koruluk alanda şelalelerin arasından geçerek yürüyüş yaparak değerlendirebiliyorlar. İran’ın hafta sonu olan Perşembe akşam üzeri ve Cuma günleri burasının en kalabalık zamanları. Aşağılara doğru birçok çay bahçesi tadında mekan var. Tahran gezinizde, sevdiklerinizle tatlı sohbet ve kaçamak yapmak için: Çay, kahve, tatlı, gözleme ve doğal-organik kahvaltı keyfi yapmak için, Derbent Vadisini seçin...

İsfahan, İran’da İsfahan Eyaleti’nin yönetim merkezi olan şehir. Aynı zamanda ülkenin üçüncü büyük şehridir. Bu şehir Safavi döneminde başkent idi, bu nedenle söz konusu şehirde çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır.

İsfahan, İran’ın kavşak noktalarından biridir ve dünyanın en büyük şehirlerinden biriydi. Şehir, 1050 ile 1722 yılları arasında, özellikle de Safeviler altında 16. yüzyılda Pers İmparatorluğu’nun tarihte ikinci kez başkenti olduğu zaman çok gelişti. Bugün bile, geçmişteki o ihtişamını korumaktadır. Şehir, birçok güzel bulvarıyla, köprüleriyle, saraylarıyla, camileriyle ve minareleriyle İslami mimariyi yansıtmasından dolayı meşhurdur.

İsfahan, Yontma Taş Devri’ne kadar dayanır. İranlı Medler buraya yerleşince, Aspandana adı altında Medler’in en önemli şehirlerinden biri olmuştur. M.S. 642’de Müslümanlar’ın eline geçti. Selçuklu hanedanının kurucusu Tuğrul Bey de 11. yüzyılın ortalarında İsfahan’ı başkent yaptı. Onun torunu Melikşah yönetiminde kent büyüyüp zenginleşti. Ünlü İsfahan Mescid-i Cuma’sının yapımına bu dönemde başlandı. Selçuklu hanedanının yıkılışından sonra İsfahan gerilemeye başladı.

13. yüzyılda kent, önce Moğollar, ardından da 1387 yılında Timur tarafından yağmalandı ve birçok insan katledildi. Coğrafi konumunun sonucu olarak, İsfahan şehri özellikle Safeviler altında tekrar gelişmeye başladı. Şah I. Abbas İsfahan’ı başkent yaptı ve 17. yüzyılın en büyük ve en güzel kentlerinden biri olarak yeniden inşa etti (1598). O dönemde birçok park, kütüphane ve cami inşa edildi. 1722’de Gılzailer (Peştunlar) uzun bir kuşatmanın ardından şehri ele geçirdi. Uzun yıllar bir harabe görünümünde kalan İsfahan’ın nüfusu da iyice azaldı. Rıza Şah Pehlevi döneminde (1925-1941) yeniden imarına başlanan kentte bir sanayi bölgesi oluşturuldu ve tarihsel yapıların birçoğu onarıldı.

Devamı yarın…