Şans akıllıların oyuncağı, aptallar ise şansın oyuncaklarıdır der Mirdad ve devam eder;

Hiçbir şeyden şikayet etmeyin.

Bir şeyden şikayet etmek, onu şikayet edenin başına bela yapar. Ama onu iyi anlamak, ondan sadık bir hizmetkar yaratmaktır.

Bir karacayı nişan alan avcı, karacayı şaşırıp da varlığından hiç haberdar olmadığı bir tavşanı vurabilir. “Zaten tavşanı nişan almıştım, karacayı değil. Vurdum ben avımı,” diyecektir akıllı bir avcı böyle bir durumda.

İyi nişan alın, iyi olacaktır her aldığınız sonuç.

Size gelen sizindir.

Gelmekte geciken ise değmez beklemeye. Bırakın, o sizi beklesin. Asla şaşmazsınız hedefinizden, eğer hedefiniz de sizi hedeflemişse.

Kaçan bir hedef, erişemediğinizdir her zaman.

Bırakın, gönlünüz Hayal kırıklığı-sızdırmaz olsun.

Hayal kırıklığı güçsüz yüreklerin imzaladığı karşılıksız senetlere benzer, çünkü onları boş umutlar üzerine tutmuşlardır hep.

Gerçeğe dönen bir umut, henüz doğmamış umutların anası olur. Şayet onların mezarlara dönüşmesini arzulamıyorsanız, dikkatli olun yüreğinizi umutla evlendirirken.

Bir balığın yüz yumurtasından sadece biri bile ürese, israf olmamıştır diğer doksan dokuzu. Doğa öyle tutumludur ve öyle fark gözetmez ki ayırt ederken. Siz de yüreklerinizi diğer insanların akıl ve gönüllerine ekerken, böyle tutumlu ve ayırt ederken fark gözetmeyen olun.

Ödül beklemeyin yaptığınız işler için. Yapılan işin kendisi, işini severek yapana ödüldür zaten.

Aşağıdakini görmek için yukarı, yukarıdakini görmek için aşağı bakın. Yükseldiğiniz kadar alçalın, aksi takdirde kaybedersiniz dengenizi.

Kötülüğü dünyadan defetmek için uğraşmayınız. Bazen iyi gübre olur kötülüklerden. Yanlış bir çaba, fazla olanı da yok eder.

Heybetli ve uzun ağaçlardan orman. Onların diplerinde biten otlar ve gövdelerine sarılan sarmaşıklardır ormanı orman yapan.

Riyakarlık belli bir süre gizlenebilir belki, ama orada kalmaz sonsuza kadar, ne kökü kazınabilir, ne de o açığa vurulabilir.

Yükseğe koyun yol gösterici levhanızı ve çağırmayın insanları onu görsünler diye.

Işığa ihtiyacı olanlar, davetiye beklemezler ışığa koşmak için...

Aptallığın aptala yük olması gibi akıl da yarım akıllıya yüktür. Yardım edin yarım akıllıya yükünü taşıması için ve yalnız bırakın aptalı; çünkü yarım akıllı, aptala sizden daha fazlasını öğretebilir.

Yolunuzun engebeli, sıkıntılı, yalnız olduğunu düşünebilirsiniz zaman zaman. İradenize güvenin ve azimle ilerleyin; her dönemeçte yeni bir arkadaş bulacaksınız.

“Bana yol göster” diyecektir, pek çok kişi. Ama pek azı, hatta daha da azı yalvarır, “Yolumda bana rehber ol,” diye. Rehber olun isteyene.

Kendini aşma yolunda az olan, çok olandan fazladır.

Sürünün yürüyemediğiniz yerde. Yürüyün koşamadığınızda. Koşun uçamadığınızda. Uçun içinizde kainatı durduramadığınız yere.

Bir değil, iki değil, yüzlerce kez kaldırmalısınız yerden, sizi takip ederken tökezleyen adamı. Artık hiç sendelemeyeceği yere kadar kaldırın onu, sizin de bir zamanlar tökezlediğinizi unutmadan.

Aklınızı ve gönlünüzü bağışlamanın kendisiyle donatın ki donatılmış rüyalar görebilesiniz.

Yaşam, her insanın tutkusuna göre farklı türde ve şiddetteki beden ateşine benzer ve insanlar hep hezeyan içindedir.

Sevinin, kutsal anlayışın meyvesi olan kutsal özgürlükle delirenlere.

Dönüştürülebilir insanların ateşleri. Savaşın ateşi, barışınkine dönüşür bazen. Varlığı biriktirmenin ateşi ise sevgiyi biriktirmenin ateşine.

Dünya kadar fark vardır “tutmak” ve “tutulmak” arasında. Sadece sevdiğinizi tutarsınız. Nefret ise sizi tutar. Tutulmaktan kaçının.

Başka dünyalar da dönüyor zamanın ve boşluğun yörüngesinde.

Unutmayın, ailenin en küçük bebeğidir sizinki...