HEY GİDİ KARADENİZ (4)

Abone Ol

SAMSUN’DA ’19 MAYIS 1919 RUHU’ YAŞIYOR

Samsun’daki ilk durağımız milli mücadelemizin en önemli seyahati olan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve 18 silah arkadaşını 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ulaştıran Bandırma Vapuru oluyor. Bandırma vapuru ve ilk adım anıtını gördükten sonra Doğupark içerisinden hareketle Samsun merkezde bulunan ve Eski Tütün İskelesinin bulunduğu yerde Atatürk henüz hayattayken yapılmış ve yapıldığı dönemde kendi sınıfında denge bakımından ikinci sırada olan, Samsun’un sembolü, Onur Anıtını görüyor ve grup fotoğrafı çektiriyoruz. Adına şarkılar yazılmış olan Ordu Boztepe’ye ulaşmak için Teleferiğe biniyoruz. Deniz seviyesinden 530 mt yükseklikteki Boztepe’nin büyüleyici manzarası eşiğinde fotoğraf çekebilmek için vereceğimiz serbest zamanın ardından sonra otelimize geçiyoruz.

MUSTAFA KEMAL PAŞA, SAMSUN POSTANESİ’NDE…

“Mustafa Kemal Paşa Samsun’da karaya çıkar çıkmaz hemen postaneye gitti.
Buradan, bazı illerle görüşme yapması gerekiyordu.
Geceydi ve yağmur yağıyordu. Bulutlar elektrik yüklüydü, şimşekler çakıyordu.
Paratoner bulunmadığı için, telgraf memuru tellerin ucunu toprağa sokmuştu.
Postaneyi bekleyen nöbetçi koşarak telgrafhaneye girdi; görevli memuru uyardı:
-Mustafa Kemal Paşa geliyor!
Memur o anda yerinden kalkarak Paşa’yı ayakta karşıladı:
Buyrun Paşam!
Amasya ve Havza ile hemen görüşmem gerekiyor.
Hava elektrik yüklü, telleri toprağa verdim, sizi görüştürmem imkansız!
Mustafa Kemal görüşmekte kararlıydı.
Muhakkak ki görüşeceğim! Vatanın kurtuluşu bu görüşmeye bağlı. Belki ölürüz, ama vatan kurtulur...
Ceketinin cebindeki ipek mendilini çıkarıp maniplenin üzerine koyunca, telgraf memuru çaresiz, tellerin ucunu topraktan aldı, devreye soktu.
Memuru yüreklendirmek için, manipleyi tutan elinin üstüne kendi elini koydu.
Sen ölürsen ben de ölürüm!... dedi.
Memur ısrarla elini bırakması için ricada bulundu; ama Paşa onun elini bırakmadı. Önce Havza arandı. Karşıdan yanıt geldi. Nöbetçi memur, Mustafa Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediğini belirtti. Paşa, karşı tarafa geçmesi için şifreli bir not verdi Memura. Memur bunu Havza’ya geçti. Karşıdan gelen şifreli yanıta bakarken, öteki eliyle hâlâ telgrafçının elini tutuyordu. Yine şifreli bir şeyler yazarak onu da memura verdi ve Havza’ya ilettiler.
Daha sonra da Amasya ile şifreli bir yazışma yapıldı.
Görüşmeler bitince, bir “Oh!” çekti Paşa. “Vatan kurtuldu, çok şükür!” dedi.
Postanede bekleyen maiyetiyle birlikte çıkıp gittiler.
Telgrafçı, olduğu yere çakılıp kalmıştı! Bir süre kendine gelemedi... O, adı efsane gibi dillerde dolaşan Mustafa Kemal Paşa’nın ölüme meydan okuyuşuna tanık olmuştu bu gece! Hâlâ inanamıyordu yaşadıklarına... Oysa kendi hayatını tehlikeye atmadan yalnızca emir vermesi yeterliydi... Öyle yapmamış, kendisiyle birlikte Paşa hayatını tehlikeye atmıştı!
Telgraf memuru bu gecenin anısını hiç unutmayacaktı…”

Devamı yarın…