Özellikle cenazelerde söylenir ve duyduğunuzda hafifçe idrak yollarınızda bir kıpırdanma yaratır. Denir ki ölümün ne zaman geleceği belli değil ve sonuna ya da başına birkaç aaahhh aaaahhh nidası eklenir.

İçimizde bir yerler cız etmiş olsa da çabuk geçer. Çünkü hepimiz ölümsüz olduğumuzu düşünürüz. Daha doğrusu ölümlü olduğumuzu unutmaya çalışırız. Kandırırız kendimizi. Unutmazsak yaşayamayız.

Şu kısacık hayatımızda çoğu zaman neleri kaçırdığımızın farkına varmayız. Kısacık zamanımızı saçma sapan işlerle, saçma sapan alışkanlıklarla, saçma sapan insanlarla harcarız. Oysa harcanan zaman geri döndürülemez. Ömrümüzden kopan her saniye, her dakika harcadığımız, geriye döndüremediğimiz hayat parçalarımızdır.

İşte hepimiz hayatı farkında olmadan böyle böyle harcar ve bitiririz.

Harcanmayan anlarımız ise bizlere kalan, aklımıza, kanımıza karışanlardır. Örneğin okuduğunuz her kitap sizi geliştirir. Ruhunuzda izler bırakır. Okuduğunuz her şiir, her dize kanınıza karışır. Sizi geliştiren ne varsa harcadığınız değil kazandığınız hayat parçalarıdır.

En korkuncu da çevremizde ruhumuzu bir sülük gibi emen gereksiz, faydasız insanlar olmasıdır. İşte onlar şu kısacık zamanımızı hunharca harcayan, tüketen vahşi organizmalarıdır. İçinde yaşadığımız dünyanın en vahşi, en acımasız, en korkunç canlısı yarı cahil bu sürüdür. Bu vahşi sürünün şartlanmış ve cahil bireyleri sizi;i ruhunuzu emerek, boğazınızı keserek, başınızı taşla ezerek öldürebilir. Beş bin yıllık insanlık tarihinde bu insanlar bir adım ilerlememiştir. Bir önceki cümlemde geçen “insan” sözcüğü yanlışlıkla kullanılmış olup lütfen yerine “yaratık” sözcüğünü koyun.

Ruhunuzu doyuran ne varsa onun peşinden gidin. Ruhunuzu doyuran insanlarla arkadaş olun. Mutlaka ömrünüzden ayırmayacağınız kitaplarınız olsun. Mutlaka bir iki dize siz nereye giderseniz sizinle gelsin. Ömrünüzde çok sevdiğiniz kitaplar, şiirler, filmler varsa o tutkularınız sizi her gün geliştirmeye devam edecektir.

Bakışlarınızı harcamayın. Bakacağınız gözler olacak emin olun. Gözleriniz doğru denize, doğru gökyüzüne, doğru insana baksın.

Zamanınızı harcamayın. Akıp giden yıldızlara karışmayı öğrenin. Akıp giden ırmaklara karışmayı deneyin.

Kalbinizi harcamayın. Hiç kimsenin kalbinizi harcamasına izin vermeyin. En çok kırılacağınız yerdir kalbiniz.

Ruhunuzu harcamayın. Ruhunuz sizin son sığınağınızdır. Ruhunuz; kırılan kalbinizin bir gün dönüp geleceği evidir.

İnceliklerinizi harcamayın. Saçlarını okşayacağınız çocuklar var. Bir de saçları okşanmadan büyümüş insanlar. Şefkatinizle sarıp sarmalayın herkesi.

Sesinizi harcamayın. Daha söylenmemiş sözcükler var. Bir gün mutlaka sesinizin yanına başka bir ses gelecek. Aynı şarkılara, aynı şiirlere karışacak sesleriniz. Harcamayın sesinizi.

Şiirlerinizi harcamayın. Sizin sözcüklerinizle biri sevgisini anlatacak başka birine emin olun. Sırf bu yüzden işte şiirlerinizi kirletmeyin.

Kendinizi harcamayın. Yan yana durduğunuz insanlar, yan yana durduğunuz yer doğru olsun. Bir gün herkes gidebilir eğer doğru yerde ve kendi çabalarınızla ayakta duruyorsanız belki biraz canınız yanar ama etkilenmezsiniz. Yalnızlık bile bir şey yapamaz size.

Sevginizi harcamayın. Sevgi hayatın yapı taşıdır. Sevginizi harcarsanız hayatı da harcamış olursunuz.