Sevgili yolcu;

Bugünkü yolculuğumuzun ilk adımlarını atarken, Gandhi’nin ‘’Gelecek, bugün ne yaptığınıza göre şekillenir.’’  sözü aklıma geldi. Şöyle bir düşündürdü bu anlamlı söz seni değil mi? Öyleyse seninle biraz tembellik konusu üzerinde sohbet edelim.

Nedir bu tembellik? Bana göre, insanın büyük bir ustalıkla kendini kandırma sanatıdır. Yapman gerekenleri yapmaman için öne sürülen bahaneler kolyesinin adıdır. Takılır bu kolye ve aslında emanettir, kişiye ait bile değildir; o derece eğreti durur boynunda… Ta ki, aynaya bakıp da yaşam gerçeğiyle yüzleşinceye dek.

Yapman gerekenleri yapmayıp, geriye dönüp o geçen zamana baktığında; elinde kalan şey zaman kaybı ve pişmanlık oluyor. Bu pişmanlığı yaşamamak için, hayatta hak ettiğin konuma gelebilmek için bazı önerilerde bulunmak istiyorum.

Yapman gereken bir işi düşünürsek. Nedir bu? Mesela, eğitim içeriği planlayıp bunu bu eğitimi icraata dönüştürmen gerekiyor. Şimdi bütüne baktığımızda; bu eğitimde uzman olduğunu varsayarak, eğitimi yazıya dökmen varsa uygulamalarını süreleri dahilinde hazırlaman, bir sunum dosyası yapman gerekiyor. Böyle oturduğun yerden düşününce bütün ayrıntıyı bütün parçaları, birden bir tembellik içine düşebilir kişi. Yarın yaparım, bir sonraki gün yaparım, ya ne de olsa pazar günü boşum o gün hallederim gibi… Unutmayalım ki ertelediğin şeyi tekrar ertelersin. Yapman gereken işin bütününü düşünmek yerine eğitim planlamanın ilk adımı ne, oturup bilgisayar başına eğitim içeriğini yazıya dökmek. İlk adımını attığın zaman sonrası tıkır tıkır geliyor.

Kendimden de keşfettiğim tam olarak bu. O ilk adım. Harekete geçiren ilk adım. Sonrası zaten enerjisi ile geliyor. Boşuna denilmiyor ‘Hareket berekettir.’ diye. Örnekleri arttırabiliriz: Spor yapabilmek için eşofman giyip, enerji verecek müzik açmak olabilir. Ders çalışmak için, masaya oturmak olabilir. Temizlik için, suyu kovaya koymak olabilir. Bütünü değil, ilk adımı düşün ve ilk adımı yap. Sonrası zaten kendiliğinden gelecek.

Yarına yetiştirmen gereken bir görevin var diyelim. Bunu vaktinde yapmadığında bir kaygı hissedersin. Bilincin devreye girer bu kaygı esnasında ve der ki’’Yarın yaparsın, daha önce de öyle yapmadın mı sanki’’ öyle olunca ortaya çıkan kaygıyı, ortadan kaldırmış oluyorsun. Kendini ikna edip, rahatlattığında ortaya tembellik çıkmış olacak. Bu konuda kendine iyi davrandıkça rahatlıyorsun, gevşiyorsun… Bu konuda kendine iyi davranmaman gerekiyordur belki de…

İki omzunda iki seni düşünmeni istiyorum. Biri görev insanı olan sen bir omzunda, diğer omzunda da keyif insanı olan sen. Uzun zamandır keyif insanı modu hakimse o omuz aktifse; görev insanının üzeri toz toprak kaplamış olabilir. Keyif insanının sesi yavaş yavaş kısmaya başlayıp, hükümranlığına son verebilmek adına kendine küçük küçük görevler vererek, keyif insanını aniden fazla zorlamadan, görev insanı olan seni yavaş yavaş uyandırıp harekete geçirebilirsin. Ne olabilir bu görevler: Sabah erken uyanmaya başlamak, her gün on dakika kitap okumak, her gün on beş dakika yürüyüş yapmak gibi. Yavaş yavaş omuzlarındaki o iki kişinin dengesini kurabilirsin.

Kafanda yapman gereken iş varken ne yaşadığın şu andan keyif alabilirsin ne de işi yapmış olmanın keyfine varabilirsin. Az önce bahsettiğim o keyif insanı olan sene karşı koymanı istiyorum. Ona ‘HAYIR’ diyebilirsin. O güç sende var. Görev insanı olan kişi de sensin. Bir başkası değil. Keyif insanı olan sene hayır dedikçe ne kadar güçleneceğini deneyimlemek ister misin?

Sen, seni iyi hissettireni değil; seni harekete geçiren düşünce yapısını benimsemelisin. Geçmişine dönüp bir bak bakalım. Ne seni motive ediyor? Hangi durumlarda hangi düşünce yapısını kullandığında harekete geçiyorsun? Bunları kendine sormanı hatta bu soru ve yanıtları yazmanı istiyorum. Harekete geçip başardığında da başarmanın getirdiği motivasyon gelecek sana. Bunu hak ettiğini düşünüyorum. Peki ya sen sevgili yolcu?

Pişmanlık ağır bir yük. Yapmak istediklerini yapabildiğin bir hayat diliyorum sana. Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Faydalanmasını istediğin kişilerle yazımı paylaşarak; sen de insanların hayatına dokunabilirsin.                                                                                                                 

Sağlıcakla, huzurla, anda kal. Sevgilerimle.