İlk kez kimin söylediği bilinmese de “Tarih tekerrür eder,” sözünü ilk defa İngiliz başbakanlarından Sir Winston Leonard Spencer Churchill'in söylediği belirtiliyor. Doğru mu? En güzel yanıtı Mehmet Akif Ersoy yazmıştı:
“Geçmişten adam hisse kaparmış... ne masal şey.
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi”
İki üç yıl önceydi. Orman yangınları karşısında “Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler, / Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler,” dizelerini “Ormanlar yanıyorken” diye tornistan yapma hevesine kapılmıştım. Ama başıma bir iş gelir mi, diye korkmadan edemiyordum. Bugün korkmuyor muyum?
Bu dizeleri, Antalya Bursa gibi illerde Muhasebe Müdürlüğü ve Defterdarlık gibi görevlerde bulunmuş olan Abdullah Çağlayan 1941 yılında yazmıştı. “Memur Andı” adlı destan şiirinin içinde yer alıyordu.
Şiir 1950 yılında Bursa’da yayınlanan beş on taşlama ile on beş yirmi kadar manzumeden oluşan “Devran” adlı kitabında yer alıyordu.
Seksen yıl önce yazılan bu taşlama için şairin başı belaya girmiş miydi? Evet, soruşturma açılmıştı ama, seksen yıl öncenin tek parti hükümetinin savcıları, bunun bir hiciv şiiri olduğunu ve soruşturmaya gerek olmadığına karar vermişlerdi.
Bugün böyle bir şiiri biri yazıp yayınlasa, hali nice olur bilemem ama, günümüz savcıları 1941’inkiler kadar hoşgörülü olmayabilirler.
İşte Abdullah Çağlayan’ın sözünü ettiğim ”Memur Andı” adını taşıyan şiirden kıtalar: :
MEMUR ANDI
Eyy! Çağlayan bulmuşsun şimdi kemal yaşını…
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını,
Yemelisin hakikat denen zehrin aşını,
Ne derlerse desinler, salla derhal başını,
El oğuştur, gerdan kır, versinler maaşını…
Tatar ağası gibi böyle dolaşma yaya,
El oğluna baksana ne ar kalmış ne haya..
Sen de bir dayı bulup sırtını ona daya,
Ne derse huuu!… diye hemen salla başını,
El oğuştur, gerdan kır, versinler maaşını….
Kör kadıya şehla de, incitme düz tabanı,
Düşküne nasihat ver, kodamana abanı,
Zengin ol, sen de aşır her dağdan arabanı,
Tekerine taş korlar sallamazsan başını,
Uslu otur, hoş geçin al gitsin maaşını….
…………
Bir haksızlık görünce, köpürme isyan etme,
Bir hak için kendine dik kafalı dedirtme,
Doğru yolu, düşene göster de kendin gitme,
Ne derlerse desinler, salla derhal başını,
El oğuştur, gerdan kır, versinler maaşını….
Diyorlar ki taç bile, baş eğilmezse konmaz,
Önünde eğilene kılıç dahi sokulmaz,
Dik durdukça başına devlet kuşu da konmaz,
Bu dünyada kaide sallamaktır başını,
El öpüp,etek öpüp almaktır maaşını…
Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler,
Hayadan eser yoktur, nafile bütün sözler,
Beyhude inat etme, salla hemen başını,
Gerdan kır, belini bük, al gitsin maaşını…
Abdullah Çağlayan (1941 Antalya)
Benzer bir taşlama 120 yıl önce yapılsa ne olurdu? Yazımın başında sözünü ettiğim Şair Eşref’ın taşlamaları oldukça sertti. Bakınız ne diyor:
«Ey pâdişâh-ı âlem, düşman mısın zekâya?
Erbâb-ı iktidarı gördün mü saldırırsın;
Asrında kaldı millet üstadsız, kitabsız,
Havf eylerim yakında Kur’ân’ı kaldırırsın.»
Şair Eşref bir taşlamasında şöyle yazmıştı:
“Besmele gûş eyleyen seytan gibi,
Korkuyorsun „höt“ dese bir ecnebî
Padisahım öyle alçaksın ki sen,
İzzet-i nefsin Arap İzzet gibi!”
Günümüzde böyle bir şey yazacak biri var mıdır diye sormuyorum.