Geçtiğimiz hafta, Bulgaristan'dan 1989 yılında Jivkov zulmünden kaçarak Türkiye'ye sığınan bir ailenin biricik oğlu olan ve 1999 yılında Elazığ'da şehit düşen Bülent Alkılıç'ın adına yapılan hayratın durumunu manşetimize taşıdık. Bu hafta başı da devamını getirdik. Kağıthane Belediyesi umursamasa da, orada aslında büyük bir rezalet ve saygısızlık vardı. Kısaca hatırlatalım.

Kağıthane Sadabad Sitesi, 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutulan ve "evladı Fatihan" için, İslam Kalkınma Fonu tarafından yaptırılan bir site. Buna rağmen, sitede oturanlar o evlerin bir miktar parasını ödedi, ardından Emlak Konut ile ibralaşıldı, borç kalmadı. Sitenin hemen yanına da bir çocuk parkı yapıldı. O parkta oynayarak büyüyen Bülent Alkılıç, 1999 yılında askere gitti ve Elazığ'da terör örgütü PKK ile çıkan çatışmada şehid oldu. Alkılıç, devlet töreniyle Edirnakapı Şehitliği'ne defnedildi. Dönemin Kağıthane Belediye Meclisi de, oturduğu sitenin bitişiğindeki parka Bülent Alkılıç'ın adını verdi. Şehidin babası Sabri Alkılıç da, yetkililerden izin alarak oğlunun adını yaşatmak için parkın içerisine bir hayrat yaptırdı. Babası ve annesi, her gün şehidin adının verildiği hayrata gelip, çevresini temizliyor, bir anlamda evlatlarıyla hasret gideriyordu. Sabri Alkılıç, "Oğlumla burada buluşuyor, sohbet ediyorum" diyordu.

Geçtiğimiz yıl, parkın içerisinden bir araç yolu geçirildi. Bir de kanalizasyon hattı. Parkın duvarları tahrip oldu, içerisi mezbeleliğe döndü. Sadabad Sitesi sakinleri, durumu komşuları ve hemşehrileri olan Kağıthane Belediye Başkan Yardımcısı Kemal Çavuş'a bildirdiler. Umursayan olmadı. Park ve Bahçeler Müdürlüğü'ne gittiler. "Osmanlı Arşivleri'nin olduğu bölüme bir cami yapılacak. Cami yapılana kadar park onarılmayacak" cevabını aldılar.

* * *

Bu arada, hiç beklenmedik bir gelişme daha oldu ve Sadabad Sitesi'nden Şehit Jandarma Komando Er Bülent Alkılıç Parkı'na geçen bölüme tel örgü çekildi. Neymiş efendim, sitede oturan bir kadın "Alt girişte güvenlik var, üst tarafta parkın olduğu bölgede neden yok?" diye şikayette bulunmuş. Kağıthane Belediyesi de zabıta göndererek Sadabad Sitesi yönetimine "Buraya tel örgü çekeceksiniz" talimatı iletmiş. Yönetim de, şehidin hayratı ile babasının arasına tel örgü çekmiş zabıta emriyle. Göçmenlerin klasik "devlete saygı" ya da "devlet korkusu" sonucu oluşan bir durum.

Bu saçmalığı haberleştirdik ve şehidin hayratının bulunduğu parkın içler acısı halini fotoğraflarıyla birlikte yansıttık. Kağıthane Belediyesi'nin bu tür konularda hassasiyetine inandığımız Başkanı Fazlı Kılıç'ın olaya anında el koyarak "Böyle saçmalık olmaz" diyeceğini umduk. Bu sonucu da haberleştirmek için tetikte bekledik. Ne oldu biliyor musunuz? Kağıthane Belediyesi, haberimize "Beyaz Masa'ya başvuru" muamelesi yaptı ve bize bir "başvuru numarası" ileterek "Sonuç size bildirilecektir" cevabını iletti sosyal medya üzerinden...

Demek ki, Kağıthane Belediyesi'nin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, sadece kendilerine abonelik sözleşmesi (!) yenilemek için "çakan"ları muhatap alıyormuş.

Durumu kabullenemeyen Sadabad Sitesi'nde oturan bir grup genç, olaya el koydu. Site yönetimine de bildirerek tel örgüyü el birliğiyle oradan kaldırdılar ve eski yerine çektiler. O gençleri tüm kalbimle kutluyor ve "Başımıza iş açacaksınız" diyerek kapı kısırığından bakanlara da "Bu gençlerin cesaretinden utanın" diyorum. 

Şimdi, Bulgaristan göçmenleri içerisinde Kağıthane Belediyesi'ne olan kırgınlığı umursamayan Belediye Başkan Yardımcısı Kemal Çavuş, "Tel örgüyü ben kaldırttım" propagandası yapmaya çalışıyor ama yemezler. Herkes, neyin ne olduğunu biliyor...

* * *

Bulgaristan göçmenleri adına kurulmuş dernekler de konuya duyarsız kaldı. Hiç şaşırmadık. Çünkü, o derneklerin çoğunun sadece Bulgaristan ve Türkiye'de yapılan seçim dönemlerinde boy gösterdiğini, siyasetçilerin desteğiyle geceler düzenleyip "oy pazarlığı" yaptıklarını, üç kuruşluk menfaat için kılıktan kılığa girdiğini hepimiz biliyoruz. Sadece Kağıthane'de değil, İstanbul'un birçok ilçesinde ve çevresinde bu tiplere çok rastladık, çoğunu yakından tanırız. Bizde "birikmiş anıları" vardır. Onlar da bizi tanır...

İşte bu dernekler, Bulgaristan göçmeni, çifte vatandaş Bülent Alkılıç'ın anısına sahip çıkmadı ama o hafta çok daha önemsedikleri bir davette bir araya geldi. 

Bulgaristan Konsolosluğu'nda düzenlenen, Ayestefanos Anlaşması'nın imzalanışının, yani Bulgaristan'ın Osmanlı'dan bağımsızlığını kazanmasının yıldönümü resepsiyonuna katıldılar.

600'e yakın davetlinin büyük bölümünü çifte vatandaş olan Bulgaristan Türkleri adına dernekçilik yapanlar oluşturuyordu. "Evladı fatihan"ız diye geçinenler, Rus-Bulgar işbirliği ile bir milyonu aşkın Türk'ün katledilmesinin yıldönümünü kutladı yani. Yunanistan'a mübadele dönemide göç etmiş Rumların, Yunan'ın İzmir'den denize dökülmesini kutlaması gibi bir olayla karşılaştık.

Türk katliamını kutlayan sözde Türk (!) dernekçiler, önümüzdeki seçim döneminde yine ortaya çıkacak ve "Bize Bulgar Türkü demeyin, biz evlad-ı fatihanız, öz be öz Türk'üz" falan diye gagara gugara yapacaklar. O zaman biz de, Osmanlı'ya karşı kazanılan zafer (!) için kadeh kaldırmalarını hatırlatacağız onlara.