Katar, İngilizlerin kurduğu, ABD-İsrail ekseninde varlığını sürdüren Vahhabi çetesinin dayattığı 13 maddelik "teslimiyet" listesini reddetti. Lawrence'nin “kral”laştırdığı sülalenin yönettiği devletlerin diktatör Sisi'yi de yanlarına alarak Trump’un emriyle dayattığı şartların içinde en dikkat çekeni, "Katar'daki Türk askeri üssünün kapatılması"ydı. Üsle ilgili en önemli açıklamayı, Almanya ziyareti öncesi yabancı basına bir dizi röportaj veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptı: "Katar'ın istemesi halinde üssü kapatabiliriz..." Bu, Katar'ın elini de rahatlatacak, manevra sahasını genişletecek bir açıklama. Katar Dışişleri Bakanı Al Sani’nin, 4'lü çetenin şartlarına uymayacaklarını açıklarken sarf ettiği "ABD ve İngiltere'nin bu taleplerin mantıklı olmasını istediklerini" sözleri de önemli. Vahhabi çetesine "Oyunu kuran büyük aktörlerle konuşun, sonra gelin" anlamına gelen sözlerdi. Muhatabın, piyon krallar değil, ABD ve İngiltere olduğunu da açıkça ifade etmiş oldu Al Sani… 

Katar, daha doğrusu Müslüman Kardeşler'in özne yapıldığı "yapay kriz"in, Trump'un iktidara gelişinden önce planlanan bir stratejinin ürünü olduğunu bilenler, gelişmelere hiç şaşırmıyor. Elbette ben de şaşırmıyorum. "Müneccimliğe" soyunanlar arasında yer aldığım için değil, "şartlanmadan ve duygusallığa kapılmadan" projeksiyon cihazı gibi gözüne yansıtılanları yeterli bulmayıp araştırdığım için...

* * *

"Katar krizi" ya da "Müslüman Kardeşler teşkilatının akıbeti", Virginia'da yapılan Bilderberg toplantısında da tartışıldı. Gündeme çok daha sıcak konular oturmazsa, önümüzdeki hafta ilk kez farklı yöntemlerin uygulandığı Bilderberg toplantısında dair ayrıntıları aktardığımda, sizin için de fotoğraf netleşecek. 

Önce puzzleyi doğru birleştirmek için hangi parçadan başlayacağımıza karar verelim. Oyunun kurucuları; parayı yöneten ile silahı üretenler. Hedef; sahip oldukları enerji kaynakları ve nakil hatlarını korumak için daha fazla silah almak zorunda bırakılanlar...

Yöntem; Mahalleye bir deli salınır. (Bunun adı bazen El Kaide, bazen IŞİD olur ve kralların camdan sarayları tehlikeye girer.) Ardından mahalleye deliyi salanlar, "kurtarıcı"lığa soyunur, saray ve koltuk yönetimi kralda, mahallenin kaynakları "kurtarıcı"nın hakimiyetinde kalır... 

Ortadoğu'daki "Arap baharı" afişli “dünya krallığı” üretimi filmin ana kurgusu bu. Senaryonun ilk bölümünde “kötü adam” rolü yüklenen Saddam ve Kaddafi yok ikinci bölümde. Mahallenin delisi IŞİD, kurtarıcı yancısı Barzani ve PKK güzellemesi var. Irak, çatır çatır bölünüyor, Libya benzer bir akıbete doğru gidiyor, Suriye için de farklı bir sonuç ihtimali git gide zayıflıyor. 

* * * 

Şimdi İran ve Türkiye hedefte. Katar’ı köşeye sıkıştırma sebepleri de İran ve Türkiye ile olan ilişkilerini sürdürme kararlılığı… Ahtapotun kollarının, her yandan kuşatarak içe doğru sıkıştırdığı ve toplumun etnik, mezhepsel ve düşünsel tüm farklılıklarını "fay hattı"na dönüştürdüğü bir kuşatma uygulanıyor bize karşı. AB’nin “ilişkileri dondurma” kararı da bunun bir parçası. Kimse bana "karamsar" demesin, tablo karanlık çünkü. Acılarda ve sevinçlerde ortaklaşamayan bir hale gelişimiz bile sevindiriyor emperyalizmi. Sivas'a ağıt yakarken, Başbağlar'ı görmezden gelmek, Halepçe'ye gözyaşı dökerken, Srebrenitza'ya, Hocali'ye şaşı bakmak, Miammar için feryat ederken, Madımak'ı yok saymak başka nasıl izah edilebilir ki... 

Bu acıların hepsini bu coğrafyanın insanlarına büyük güç, şu an Ortadoğu'da yeni acılar üzerine kuracağı binanın harcını, aynı halkın kanlarıyla karmayı sürdürüyor. 

* * *

ABD'nin Irak'ı işgal ettikten sonra kurduğu "hapishane" görünümlü laboratuvarda ürettiği IŞİD canavarı, yine ABD'nin "çete"den "düzenli kara ordusu" haline dönüştürdüğü PKK, "petrol nöbetinde" devir teslim yaşıyor Rakka'da... Şehrin kurtuluşu tiyatrosu gibi bir savaş eşliğinde... İşte tam bu dönemde patlak verdi Katar krizi ve tüm gözler Vahhabi sülalesinde çıkan kavgaya çevrildi. Katar üzerinden Türkiye'yi de baskı altına alarak, bize de izlettirdiler aynı tiyatroyu. 
Türkiye, oyunun bir bölümünü boşa çıkarmak için Azez kartını ileri sürdü. Cumhuriyet'in kuruluşunun ardından savaşmadan, "halk oylaması" ile toprağımıza kattığımız için emperyalizm açısından çok özel bir simge olan Hatay'da zoraki komşumuz yapılan PKK'nın o bölgeyi terk etmesini istiyoruz. Haklıyız ama çok geciktiğimiz için derdimizi anlatamıyoruz.

ABD, Azez'e kara harekatı yapmamızdan endişeli ve vazgeçmemiz için çaba harcıyor. Resmi açıklamaların ötesinde "beşinci kol" faaliyetlerini de devreye sokup, bizi iç gündeme hapsetmek için yapacağı hamleler üzerine kafa yormak zorundayız. 

Suriye Ulusal Uzlaşı Bakanı Ali Haydar da, ülkesinde yapay devletler kuran IŞİD ve PKK yerine Türkiye'den endişelendiğini açıklayınca doğru yolda olduğumuz bir kez daha netleşti. Ali Haydar, Astana zirvesinde kararlaştırılan "güvenli bölgelerin", Türkiye ve Katar tarafından dış müdahale amacıyla kullanılması tehlikesinden söz ediyor. Devamında, Azez hamlesinin, PKK'nın kamuflajı olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından IŞİD'e karşı verilen savaşı zayıflatacağını gerekçesiyle... Özetle; Türkiye'ye karşı ABD ve Şam aynı eksende buluşmuş oldu. Daha dün İslam Ordusu kurmak için ortak tatbikat yaptığımız Vahhabi çetesi de Türkiye'ye karşı ABD ekseninde 
hamleler yaptığına göre, "Washington, Şam, Riyad, Kandil cephesi" var karşımızda.

Bu sütunda yaklaşık bir yıl önce "Hatay'a dikkat" uyarısı yaptığım yazılar duruyor. O zaman "erken öten horoz" muamelesi görsek de, bugünkü gelişmeler doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.

Parayı yönetenlerle silahı üretenlerin "orta oyunu"nun perde arkasını anlatmaya devam edeceğiz.... Sırada, Rusya-ABD krizinin yapay olduğunun belgeleri var. Meraklılarına duyurulur...