Ortadoğu coğrafyasında meydan gelen olaylara şu anda Amerika damgasını vurmuş durumda. İsrail'in güvenliğini ön planda tutan Amerika'nın ana hedefi bölgede İran'ı kontrol altında tutmak ve bölge petrollerini sahiplenmektir. Bu konuda Peşmergebaşı Barzani'yi de kullanan Amerika, hedefleri doğrultusunda Kuzey Irak'taki hareketliliği de desteklemek durumunda kalıyor.

Aslına bakılacak olursa bölgede Amerika ve İsrail için "çıbanbaşı" olarak değerlendirilen İran var. ABD Başkanı Trump'un iş başı yapması ile İran, hedef tahtasına oturtuldu. Sürekli gözdağı veriliyor, tehdit ediliyor. Obama döneminde İran'a uygulanan ambargonun kaldırılmasından sonra Trump, tehditlerinde yeni ambargolardan da söz ediyor.

Emekli Büyükelçi Onur Öymen, konu ile ilgili yaptığı son açıklamada Amerika'nın ve Barzani'nin bölgede sergilemeye çalıştığı oyunları anlattı. Amerika'nın ana hedeflerinin neler olduğunu söyledi.

"Barzani, ilk aşamada Büyük Kürdistan demeyecek. Kendi sınırları içinde bir yönetim diyecek. Ancak nihai amacı önce Suriye'deki Kürtlerle birleşmek, ardından koşullar el verirse İran'daki Kürtlerle birleşmek isteyecektir. İleride zaman içinde uygun fırsat olursa Türkiye'deki Kürtlerle birleşmek"

Onur Öymen, bundan sonra Orta Doğu'da yaşanacak en önemli olayın, yayınlanan haritalar doğrultusunda meydana gelecek gelişmeler olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bunun ortaya çıkmasının stratejik sebepleri olduğunu da görmek gerekiyor. Bu stratejik sebeplerden bir tanesi İsrail'in güvenliği. Bu noktada sıkıntı kaynaklarından biri İran. İran İsrail'e karşı olan Hizbullah'ı ve Hamas'ı destekliyor, silahlandırıyor. Buna karşılık İran'a bir şey yapamıyorlar. Nedeni ise İran coğrafi olarak çok uzak İsrail'e ayrıca tesisleri dağılmış durumda. Bu nedenle İran'a karşı Irak'ın kuzeyinde bir bağımsız Kürt devleti olacak,  yani ikinci İsrail gibi olacak. ABD'nin de hem İran'ı kontrol altında tutmak, hem de bölge petrollerini kontrol etmek için bunu istiyor. İsrail ve ABD isteyince başındakiler de zeminini hazırlıyor"

Peki, bölgedeki bu gelişmeler karşısında Türkiye beklenen tepkilerini ortaya koyabiliyor mu? Örneğin, yanı başımızda bir Bağımsız Kürt Devleti kurulması çalışmaları yapılıyor. Türkiye'nin buna bakışı nasıl? Bu sorulara da yine Öymen şu açıklama ile yanıt veriyor:

"Biz de en başından beri bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunuyorduk. Ancak son zamanlarda Rant Corparation belgeler yayınladı. Bir Kürt devleti kurulursa 'bunun bölgeye etkileri ne olur' analizi yapıldı. Bu raporda bazı tespitler var. Örneğin. 'Türkiye başlangıçta bu devlete çok karşıydı, son zamanlarda bunu biraz sineye çekecek gibi gözüküyor, çünkü kuzey Irak'ta ticari menfaatleri var' tespiti yapılıyor. Olaylar bu şekilde devam ederken Türkiye'den ciddi bir tepki gelmedi. Siyasi iktidarın gösterdiği tepkiler ise zayıf. 'Uygun olmaz, olumsuz sonuçları olur' gibi cümleler kuruluyor. Açıkçası 'Ey Barzani' diyen yok. Tablo bu maalesef. Buna benzer haberlerin çıkmamasını yadırgamamak lazım."

Onur Öymen, yaptığı açıklamada ABD Başkanı Trump konusundaki görüşlerini dile getiriyor. "Trump'un ne yapacağı belli olmuyor. Ortadaki sorunlar konusunda verilebilcek kararların ne olabileceğini de kestirmekte güçlük çekiyoruz" diyor. Kendisini dinleyelim:

"ABD Başkanı Donald Trump'un belirsizliğinin sorun olduğunu görmekteyiz. Trump'a kadar ABD yönetiminin ve başkanlarının ne yapabileceği kestirilebiliyordu. Ancak Trump öngörülemeyecek bir başkan oldu. Yarın ne yapacağı belli değil. Kürt politikası ne olacak, başka politikaları ne olacak, Kuzey Kore politikası ne olacak, belirsiz, Türkiye'nin bu noktada kendi coğrafyasındaki bu şekillenmeye karşı güçlü bir kamuoyu oluşturması ve bütün bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunan görüşleri ön plana çıkarması gerekmektedir. Türkiye'deki muhalefet partilerinin de yüksek sesle bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünün Türkiye açısından önemini dile getirmeleri gerekiyor. İktidarın baskısıyla muhalefeti dar bir gündeme hapsettiler. Kendini savunma zorunda bıraktılar. Oysa muhalefet gündem oluşturabilmeli. Örneğin yine kimse Kerkük'ten bahsetmiyor. Oradaki Türkmenlerin Türkiye'den başka hiçbir güvenceleri yok. Telafer'de saldırılar oluyor, oradaki Türkmen sayısını kim biliyor. Burada neler olduğunu kim biliyor. Yani dış politikada Türkiye son zamanlarda eksen kaydırdı."  

Gerek Suriye'de, gerekse Kuzey Irak'taki hareketlilik ve gelişmelerin her geçen gün Türkiye'nin aleyhine geliştiğini görmekteyiz. Kaldı ki, Amerika ve AB ülkeleri ile olan gerginlik ve sıkıntılarımızı da bunlara eklediğimizde gelecekte bizi daha da sıkıntılı günlerin beklediğini söyleyebiliriz.

Barzani'nin Kuzey Irak'ta bağımsızlıktan ve referandumdan geri adım atmamakta direnmesinin arkasında İsrail ve Amerika'dan aldığı güç olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Kuzey Irak'ta çeşitli yardım kuruluşları adı altında faaliyet gösteren İsrailli uzmanların da Barzani'yi yönettiği konusunda ortaya atılan iddiaların da her geçen gün doğruluğu ortaya çıkıyor.