Tilki, ormanda dolaşırken karşılaştığı çakala "Bu yıl bir üzüm olacak, bir üzüm olacak, millet koymaya küfe bulamayacak" demiş. Çakal şaşırmış ve dönüp "Nerden biliyorsun?" deyince tilki "Canım öyle üzüm istiyor ki!.." demiş.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in istifasının istendiği haberi net bir şekilde yalanlanmayınca, siyaset gündemi papatya falında tarz değiştirdi. "Gidecek, gidecek" diyerek koparıyor her yorumcu papatyanın yapraklarını. "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" sözü burada da geçerli. Eğer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Şimdilik böyle bir şey yok, olmayacağı anlamına gelmez" dediyse zaten iş bitmiştir.

CHP cephesi bir yandan avuçlarını ovuşturuyor, diğer taraftan da siyaseten AK Parti'yi köşeye sıkıştırmak için "Hani seçimle gelen seçimle giderdi" diyerek istifayı eleştiriyor. Bir yandan da, Melih Gökçek'in Bülent Arınç'la yaşadığı kavgaya benzer kavgalar bekliyor. Boşuna umutlanmasınlar. Koltuk devrildiğinde altından fışkıracaklardan endişesi olanların tamamı usulca kalkar oradan. Çünkü, AK Parti seçmeninde Erdoğan'a karşı bırakın rüzgar estirmeyi, "püf" diyenin siyaseten biteceğini herkes bilir...

* * *

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'dan dönerken net mesajlar verdi. "Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamın boşaltılmasını istemem niye yadırganıyor?" dedi. "Benim şanım var, şerefim var dersen, kusura bakma ama partinin şerefi herkesin şerefinin şanının çok daha önündedir" cümlesini sarfettikten sonra Cumhurbaşkanı çok daha kritik bir mesaj verdi:

"Allah göstermesin çok daha kötü şeyler de olabilir. Sadece bizim partimizle değil diğer siyasi partilerle ilgili de içişleri bakanlığımıza şikayetler geliyor. Basın olarak size de geliyordur..." Bir "operasyon" hazırlığı olduğu daha nasıl açık açık ifade edilebilir ki!.. 

Erdoğan'ın "metal yorgunluğu" diyerek yumuşattığı ama aslında "metal doygunluğu" yaşayan belediye başkanlarının tümüne dönük bir mesaj bu. 

Bu yönde bir hazırlık olduğunu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Trabzon'da ima etmiş, yaylalara yapılan kaçak yapılardan söz ederken "İçişleri Bakanı olarak terörle mücadeleye odaklanıp bazı şeyleri ihmal ettik galiba" demişti...

İstenildiği zaman hakkında soruşturma konusu bulunamayacak belediye başkanı çok azdır Türkiye'de. Hiç bir şey çıkmasa, İmar Kanunu'ndaki "otopark hesabı" kurcalansa kimin başı ağrımaz ki!..

* * *

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla, uzun süredir CİMER ve BİMER'e gelen şikayetlerin istatistik dökümü yapılıyor ve rapor ediliyor. En çok şikayet hangi konuda, vatandaşın tepkili olduğu konular nelerdir bu şikayetler üzerinden de araştırılıyor. TEOG da bunlardan biriydi ve "kaldırdım" dedi, oldu bitti. Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı bürokratları boşalan yeri doldurmak için harıl harıl çalışıyor. 

İşte o BİMER ve CİMER'e gelen şikayetler yanında vatandaşın tepkisini çeken olaylarla ilgili de hazırlığı var Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın. Motorlu Taşıtlar Vergisi'ndeki yüzde 40 artışa müdahale ettiği gibi "anlık" hamleleri de olacak, önceden planladığı ve "şimdilik kalsın" dediği büyük adımları da...

Bunlardan birisi de, siyaset üstü bir ilgi gören futbol...

Türkiye'de futbol uzun süredir iyi yönetilemiyor. Aklımızda "3 Temmuz süreci" olarak kalan, Fenerbahçe'ye kurulan kumpasın sanıkları yargılanıyor. Hasan Doğan'dan sonra federasyon başkanlığına gelenler "emanetçi" olarak oturdu o koltuğa ve geçici çözümlerle işi götürmeye çalıştı. Mehmet Ali Aydınlar, "kaosu yönetmek" üzere geldi göreve ve yönetemeden gitti. Aynı dönemde Federasyon Başkanı olmak isteyen Mehmet Atalay'a "bu ortamda olmaz, kenara çekil" denildiği için aday olmadı. 

* * *

Yıldırım Demirören, "Beşiktaş'ı batıran, borçlandıran başkan" olarak anılmasına rağmen, Türkiye Futbol Federasyonu'nun patronu oldu ne hikmetse. TFF imparatorluğunun nimetlerine ihtiyacı yok. Ama babasının şirketlerinde alamayacağı kadar cesur kararlar aldı. Fatih Terim'in "servet" karşılığı "Türkiye Futbol Direktörü" yapılmasından tutun da, milli takımda çıkan krizlerin yönetilememesine kadar bir yığın vukuat birikti heybesinde. 

Terim'le yolların ayrılması ve Lucescu'nun getirilmesi, Yıldırım Demirören'in "akıbet geciktirici" hamlesiydi. O dönemde, Başakşehir'i kurup şampiyonluk adayı yapmayı başaran Göksel Gümüşdağ'ın Kulüpler Birliği Başkanlığı'ndan istifa etmesi boşuna değildi. Bunu Demirören de biliyor. 

Milli Takım, 2018 Dünya Kupası yolunda bugün ve pazartesi iki önemli karşılaşma oynayacak. Eğer milli takım 2018'e gidemezse, Demirören zaten önümüzdeki hafta sonuna kadar koltuğu boşaltmış olur. Fakat milliler 2 karşılaşmayı kazansa da o koltukta nöbet değişimi yaşanacak. Sporun içinden bir Gençlik ve Spor Bakanı'nın koltuğa oturmasıyla başlayan süreç, tüm kurullarıyla tartışılan ve tepki çeken TFF'de köklü değişikliklerle sürecek.

Hatırlayın. Türkiye olimpiyatlara aday olmuş ve çok umutlanmıştı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, "olimpiyatı getireceğim" diyerek Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı'ndan bu yana "spor" kurmaylığını yapanları Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nden tasfiye edip yeni ekip kurmuştu. Erdoğan'ın olimpiyat oylamasının kaybedilmesine tepkisi de çok şiddetli olmuştu.

Sizce Gökçek mi önce bırakacak Demirören mi? Hafta sonu sohbetlerinize güzel bir malzeme olsun istedim...