Yapılan kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan bazı gerçekler var. Bunlardan birisi ekonomi olarak ön plana çıkıyor. Bunun sonucu olarak da Türkiye'de parti sempatizanı olmadan, ekonomik verilere bakılarak oy veren % 40'larda olan bir seçmen kitlesinin varlığından söz ediliyor.

Nereden bakılacak olursa olsun, ortaya konulacak seçim sandığına ekonomideki gidişin damga vuracağı gün gibi açıktır.

Günümüzdeki ekonomik duruma baktığımızda önemli sıkıntıların varlığını görürüz. Bizi yönetenlerin bu konuda önlem alacak çalışmalar içinde olduğunu da söylemliyiz.

Özetle, seçime gidileceği anda ekonomide geçici de olsa bazı iyileştirmeler yapılabilir.

KONDA 'nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, İttifak tartışmalarının kişiler ve partiler üzerinden değil, ortak hayat, ortak kurallar ve birlikte yaşama gibi ilkeler üzerinden tartışılması gerektiğini söylüyor.

KONDA, konu ile ilgili yapılan son araştırmasında bazı verilere de ulaştı. Bunu da Genel Müdür Bekir Ağardır şöyle açıklıyor:

"Çekirdek seçmen modeli üzerinden bakalım. Türkiye'de hâlâ yüzde 40'lar seviyesinde bir seçmen, yani 57 milyon üzerinden bakınca 22 milyon seçmen herhangi bir partinin sadık seçmeni ya da sempatizan seçmeni değil. Dolayısıyla evet, 57 milyon seçmenin 35 milyonunun tercihleri kabaca belli, ama 22 milyon seçmenin tercihlerini belirleyecek şey kimlikleri, kutuplaşmanın içindeki pozisyonları ya da dindarlık seviyeleri değil. Bizim tespitimiz daha güncel meselelerden siyasete bakan, hatta daha çok ekonomik meseleden, yani hanenin geçiminden ve ülkedeki ekonomik durumdan meseleye bakan , ya da kendini herhangi bir partiye duygusal olarak bağlı hissetmeden vaatlere, adaya, lidere, konuşmalara bakan bir yüzde 40 var. Bu insanların ittifaklara ya da o partilere nasıl baktığı sadece ittifak üzerinden bakarak ya da bakmayarak tanımlanamaz. Ekonomik verilere, işsizlik oranına, enflasyon oranına, döviz kurlarına, aday listelerine, partilerin ekonomi konusunda ne söylediğine veya partilerin ortak hayata dair ne söylediğine bakarak daha aklı selim bir yerde duruyorlar. Bu nedenle kategorik olarak yeniden 61 olacak demek mümkün değil. Nitekim referandumda da gördük. Yüzde 50'nin sadece 35'i referandumun içeriğine evet demişti. Ama 15-16'sı kimliğinden ve kutuplaşmadaki pozisyonundan baktığı için o tarafa döndü, referandumun içeriğine ikna olduğu için değil. Bugün de bizim gördüğümüz hükümetin eğitim, sağlık, ekonomi gibi günlük politikalarından rahatsızlık duyan, yani AK Parti'nin ya da MHP'nin sadık ve hatta sempatizan seçmeni sayılamayacak çok büyük bir küme var dışarıda. Bugün 61 ya da 51 diye bakmıyoruz. Bu sadık seçmen kümesi büyüklüğünden bakıyoruz. Veya karşıt tarafa da öyle bakıyoruz. Gri alan hariç seçmen kümesi yüzde 60. O yüzde 60'ın 30'a 30 bölüşüldüğünü düşünmek mümkün. Onun için her iki taraf için de yüzde 51'e ulaşabilmek için yapılacak çok şey var. Durum "Tamam. İttifak oldu, tamam 51 çantada keklik" değil."

Burada şunu görmekteyiz:

İttifaklarla belirli bir yol alınabilir. Ancak, ekonomik göstergeler iyi değilse seçmenlerin önemli bölümü tercihlerini başka şekilde değerlendireceklerdir.

Zaten, geçmişteki seçimlere de baktığımızda ekonomik durumun sandıklara yansımış olduğunu görürüz.

Şu görüşleri de yansıtalım:

"Seçimler 2018 yılı içinde yapılabilir. Bunun hazırlıkları yapılıyor."

Olabilir mi? Olabilir.

Aynı çevrelerin bu konudaki görüşleri de şöyle:

"Erdoğan, ekonomideki durumu iyi görür, yaptırdığı anketlerde yükselişi yakalayabilirse seçimleri öne alabilir."

Dikkat edilecek olursa buradaki görüşlerde de ekonomiye vurgu yapılıyor.

Şimdi KONDA Genel Müdürü Bekir Ağardır'ı dinlemeye devam edelim:

Türkiye'de seçmenin üçte ikisinin tercihlerini kimlik gerilimiyle belirlediğini söyleyen Ağırdır, "İnsanlara bugün sorduğunuz zaman kimliklerinden, güncel iklimden, psikolojiden bir parça söylüyor ama herkes yastığa başını koyduğu zaman hanesinin geçimi, dirliği, düzeni üzerinden, sokaktaki huzur üzerinden bakıyor. Sadece oradaki kimlik geriliminin, Tayyip Bey'in belagatıyla söylediği bir sloganı tekrarlamasının akşam çocuklarının karnını doyurmaya yetmediğini de görüyor" diyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın muhalefet partisi karşısında sağ gelenekten gelen partileri bir çatı altında toplamak için Saadet Partisi'nin de ittifak yer almasını istediğini ifade eden Bekir Ağırdır, "MHP'nin duygusal ambargosu olmasaydı, Tayyip Bey İyi Parti'ye de ittifaka davet ederdi" diye görüşlerini yansıtıyor.