Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde bulunan Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde firma sahibi olan 3 çocuk babası iş adamı Şeref Karakaya, hobi olarak 10 yıldır eski malzemeleri ve antika eşyaları biriktiriyor. Karakaya’nın, kağıt para biriktirerek başladığı koleksiyonu yıllar içerisinde evine sığmamaya başladı. Bunun üzerine Karakaya, yeni gelen malzemelerini firmasının yazıhanesine taşıdı. Bu sayede Karakaya, sanayinin göbeğinde kendi imkanlarıyla adeta bir müze kurdu. Karakaya’nın kurduğu müzede 80 yıllık malzemeden, 10 bin yıllık olduğu düşünülen bir fosile kadar çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların yanı sıra, ‘Sanat Güneşi’ Zeki Müren’in, sahne almaya başladığı zaman kullandığı ilk mikrofon da Karakaya’nın müzesinde sergileniyor. Bu malzemelerin maddi değerinden çok manevi değerinin bulunduğunu dile getiren Karakaya, bütün malzemelere gözü gibi bakıyor. Öyle ki, müzesinde sergilediği ürünlere kendisinden başkasının dokunmaması için bu ürünleri, anahtarlarının sadece kendisinde olduğu kilitli camekanlarda muhafaza ediyor. Ayrıca Karakaya, biriktirdiği malzemeleri herkesin randevu dahi almadan gelip görebileceğini söylüyor.

“Buradaki koleksiyon çok değişik”
1976 yılında İstanbul’a gelirken ayağımda bir kara lastik olduğunu ve o kara lastiklerini hiç unutamadığını söyleyen iş adamı Şeref Karakaya, “Hatta devamlı yanımda gezdiriyorum. Bu kara lastiklerle gelmiş olduğum ve bu işlerimi kurarken, içinde bir de müze kurmak istedik. Minyatür bir müze oldu. Burada 10 senelik bir birikim var. Müzedeki antikaları tek tek köylerden, ilçelerden kendim alarak bu vaziyete getirdim. Tabii ki burası halka açık, herkes gelebilir. Hatta çoğu kişi de ziyaretime geliyor sağ olsunlar. Buradaki koleksiyon çok değişik. Bazıları araba koleksiyonu yapar ama bizim ki değişik. İçinde tüfek var, kama, kılıç var, toplu tabanca var, eski telefonlarımız var, saatlerimiz var, okul zilimiz var, daktilomuz var, Osmanlı terazilerimiz var, fotoğraf albümüm var, tespih koleksiyonumuz var. Olmazsa olmaz, babamın eliyle yapmış olduğu ve babamın kullanıldığı ürünler var. Babamın elinin değdiği her şeyi camekan içine aldım. Ben ölsem dahi benim çoluğum, çocuğum, neslimiz buna devam edecek. Herkes babasının, annesinin, dedesinin aletlerine sahip çıksın. Burada bağışlar da var. Bağış yapan insanların isimleri yazıyor. Bağış yapanlara çok teşekkür ediyorum. Onların da ürünlerini camekan içine alıp burada sergiliyoruz” dedi.

“Kendi müzemi kendi şirketime kurdum”
Eşyaları sergilenmesi için bir müze girişiminde bulunduğunu ancak sonuç alamadığını söyleyen Karakaya, bunun ardından kendi müzesini kendi şirketine kurduğunu vurguladı. Karakaya, “10 senelik böyle bir birikimde evde başlamıştım. Eve sığmadı, bürolarıma getirdim. Bürolara da sığmayınca camekan içine almaya başladım. Benim kendi şahsi, hobim bu. İlk önce kağıt para biriktirerek başladım. Ondan sonraki süreçte kağıt paralar yaklaşık 3 bin, 4 bin tane oldu. Ondan sonra demir para biriktirmeye başladım. Daha sonra ise, bir sürü kama, kılıç, tüfekler, saatler, telefonlar, Osmanlı terazisi, daktilolar, radyolar birikmeye başladı. 10 yılda kaç parça biriktirdiğimi saymadım. Saymak çok zaman alır. Baya bir ürün var. Buraya belki ilerleyen zamanlarda birkaç oda daha yapabilirim. Ben müze girişiminde bulundum. Karabük’te belediye başkanımıza söylemiştim. Ama maalesef bize bir yer gösterilmedi. Ben bu ürünlerin hepsini bağışlamayı düşünüyordum. Eflanimize, memleketimize bir müze olsun diye. Tabii oradan haber gelmeyince kendi müzemi kendi şirketime kurdum” diye konuştu.



“Elimde Safranbolu’dan çıkan 10 bin yıllık fosil var”
Müzesinde çok eski ürünlerin de yer aldığını kaydeden Karakaya, “Tabii bunların maddi değeri fazla yok. Elimde Safranbolu’dan çıkan 10 bin yıllık fosil var. Bu fosil denizde zamanla aşınmış. Bu bana hediye geldi. Herhangi bir maddi değeri yok. Bir de Mali’den çıkardığım bir lav parçası var. Bu lav parçası 30 kilometre sıçramış. Ben bundan birkaç parça getirdim, hoşuma gitti, getirdim ve saklıyorum. Bunun gibi 3 bin yıllık bir malzeme var, 100 yıllık var, 80 yıllık var. Mesela tüfeklerin hepsi dolma tüfek. Bunlar da 80-100 senelik tüfekler. Bunların hepsini aldım. Babamdan, dedemden kalma değil bunlar. Bu şekilde hobilerim var” şeklinde konuştu.

“Ben bunların hepsine çocuğum gibi, torunum gibi, evladım gibi bakıyorum”
Müzesini gören vatandaşların çok duygulandığını söyleyen Karakaya, “Burayı gelip gören herkes duygulanıyor. Ağlayacak moda geliyorlar. Çünkü ‘Ben 80-100 sene geriye gittim’ diyorlar. Onlar öyle konuşurken ben de duygulanıyorum. Bu güzel bir şey. Çünkü dokunuşlar çok güzel bir şey. Biz bir yerlere dokunuyoruz. ‘Okul zilinin ne işi var?’ dersin. Okul zilini ben saklamışım. Benim için ufacık şeyler çok önemli bizim neslimize kalacağı için. Maddi değeri belki çok yoktur ama manevi değeri çok. Onun için ben bunların hepsine çocuğum gibi, torunum gibi, evladım gibi bakıyorum. Devamlı temizliyoruz” ifadelerini kullandı.