AK Parti İstanbul'da 16 Nisan sonrası yeniden yapılanma sürüyor. Nisan ayının ilk haftasında ilçe kongreleri tamamlanacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün il yöneticileri ile denetmen abileri İl Başkanlığı'nda toplayarak 3,5 saatlik bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede, değişecek 25 ilçe başkanının yerine kimlerin getirileceği, temayül yoklamalarının sonucu da görüşüldü. Elbette, hangi ilçe belediye başkanlarının değiştirilmesi gerektiği de konuşuldu. Ama dar bir ekip içinde... Yeni seçilecek 25 ilçe başkanının listesi şu anda İl Başkanı Bayram Şenocak'ın cebinde. İstanbul'da AK Parti İlçe Başkanlığı önemli bir makam. İktidar partisinin ilçe başkanı, ilçenin tüm mülki yapılanması üzerinde büyük etkiye ve yetkiye sahip. Hiç bir bürokrat, ilçe başkanıyla ters düşmeyi göze alamaz. Eğer belediye de AK Partili ise, ilçe başkanlığı çok daha önemli bir koltuk haline geliyor. Aynı zamanda önemli bir sorumluluk tabii...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu yanında İl Başkanı Selim Temurci'yi istifa ettirerek metal yorgunluğuna çözüm bulamadığının farkında. Ama tüm taşları birden yerinden oynatmak istemiyor. Beştepe'ye ayrı ayrı yerlerden raporlar, şikayetler de ulaşıyor. Ama Cumhurbaşkanı, gelen tüm bilgileri CİMER ve BİMER kayıtlarıyla karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan tabloya bakıyor. 

* * *

Her ne kadar adını "metal yorgunluğu" olarak koysa da Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin (İstanbul özelinde) en büyük sorunu yorgunluk ötesi, doymuşlukla alâkalı. Sadece ilçe başkanı değil, ilçe yöneticilerinin bile kullandığı araçların markalarına, yaşam tarzlarına, şatafat ve gösterişine bakınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Artık birçok ilçede "halkın içinde halktan birileri" olarak girmiyor ilçe başkanları. Tanımayanlar, gördüklerinde Etiler veya Bebek'ten gelmiş "dizi oyuncuları" gibi algılıyor birçok ilçe yöneticisini. Özellikle nüfusu yoğun, uzun yıllardır AK Parti'nin belediyeyi yönettiği ilçelerde iktidar gücüyle birlikte ekonomik güç kazananlar, sadece kılık, kıyafet ve yaşam tarzı değil, neredeyse her şeylerini değiştirdi ve git gide sokaktan uzaklaşıyor.

AK Parti, bu sorunu nasıl aşacak bilemem. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan itibaren "otorite"ye karşı en ufak bir itaatsizlik sözkonusu olmasa da, içten içe bir kaynama var. "Sıra bize ne zaman gelecek" kaynamasından öte şeyler bunlar. Verebileceğim onlarca örnek var ama sonuçlarını kestirebildiğim için susuyorum. Çünkü, AK Parti'nin bir yöneticisini eleştirmek, anında o çevrede "hainlik"le eş değer cümlelerle hedef olmana yolaçıyor. Onlar zaten birbirlerini biliyor ve ne demek istediğimi de çok iyi anlıyorlar.

* * *

İstanbul'da AK Parti'nin ikinci büyük sorunu da imar... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bazen koordineli, bazen de birbirleriyle çelişen imar düzenlemeleri yapıyor. İlçe belediyeleri de, ana imar planı çerçevesinde detay planlama yapıyor. "Ticaret alanı" veya "konut alanı" olarak tanımlanan bölgedeki yeşil alanın, sosyal donatı alanının, yolun, okulun nereye denk geleceğine ilçe belediyesi karar veriyor. İmar düzenlemesi birilerinin kesesini orantısız olarak doldururken, birilerini de "kamulaştırma mağduru"na dönüştürüyor. 

Riskli bölge, rezerv konut alanı gibi kararlar çok kişinin canını yakıyor. Belki kaçınılmaz bir karar ama bunu; yıllardır dişinden tırnağından artırarak bir arsa veya bir daire almış vatandaşa kimse düzgünce anlatmıyor. Bazen "kılçık gibi batmasın" diye bu konular dar çerçevede konuşuluyor. Dolayısıyla "arazimiz, evimiz gasp edildi" gibi bir düşünce doğuyor. Manzaraya bakınca bunu söyleyenler haksız da sayılmaz.

Buraya bir şerh daha koyalım. İmar düzenlemesi konusunda, CHP'li belediyelerin bazıları da çok farklı bir durumda değil. Ama onların "İstanbul Büyükşehir Belediyesi böyle dayatıyor, imar planını ona göre yapmak zorunda kalıyoruz" gibi bir bahanesi var. Ama AK Parti'nin "bahane" üretme şansı yok. Her türlü mühür onların elinde çünkü. İlçe belediye başkanı, Büyükşehir'e veya bakanlığa derdini anlatamıyorsa, bu da ayrı bir sorun tabii...

* * *

Bir de Büyükşehir Belediyesi'nin hizmetlerinin aksaması var. İBB Başkanı Mevlüt Uysal, "Nereden çok oy alırsak oralara metro götüreceğiz" tarzı açıklaması, aslında fiili durumun itirafı gibiydi. Sonradan düzeltmeye, farklı şekilde örneklendirerek tevil etmeye kalktığı sözlerinin gerçek hayatta örnekleri olduğunu kendisi de biliyor zaten. Belki de bu rahatlıkla o sözü söyledi. Böyle bir gaf yapması normal. Medyadan uzak bir köşede, muhatap almadığı yerel gazetecilerin bulunduğu ortamlarda dilediği gibi konuşma lüksüne sahipti Mevlüt Uysal. Ama artık durum öyle değil. Sonradan "öyle demek istemedim, böyle demek istedim" dememek için bundan sonra daha dikkatli olacaktır. Ama sırf rakip partililere değil, parti içerisindeki rakiplerine de önemli kozlar veriyor Uysal.

Otobüs eylemlerinin, tramvayın birer gün arayla raydan çıkıp, üçüncü günde 14 kişinin yaralandığı bir "imkansız" kaza yapmasının, İBB'nin halka dokunan bazı hizmetlerinde tuhaf aksaklıklar yaşanmasının başka sebepleri de olmalı mutlaka.
Özetlersek, imar düzenlemeleri birilerinin cebini dolduruyor, birilerini de evinden, arazisinden ediyor. AK Parti içerisinde bu işin kaymağından pay alanların olması ve onların debdebeli, şaşaalı yaşamları hiç hoş durmuyor. Benden söylemesi.