Haberi duymuşsunuzdur. Norveç Başbakanı, 60. doğum gününü dağdaki bir restoranda 13 aile ferdi ile kutladı. Polis, salgın kuralına uymadığı için Norveç Başbakanına 20 bin Norveç kronu (yaklaşık 19 bin TL) ceza kesti. 

Norveç Başbakanı, cezaya itiraz etmedi. Kendisine ceza kesen polisi görevden almayı aklının ucundan geçirmedi. Halkından özür diledi…

Aynı Norveç, dünyada salgına karşı en iyi mücadele eden ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor.

Bizde ise başbakanı, bakanı geçtim. Geçmişte İstanbul İl Milli Eğitim Müdürüne, çakarlı araç kullandığı için ceza kesen polisin başına gelenleri hepimiz biliyoruz.

Asıl utandıran haber ise Osmaniye’den geldi…

Osmaniye Devlet Hastanesine giden savcı, iddiaya göre içerde hasta olduğu halde doktorun odasına girer. Doktordan kendisini muayene etmesini ister. Doktorun, içeride başka hasta olduğunu söylemesi, kendisinin daha önce muayene olduğu doktorun kontrol etmesi gerektiğini anlatması işe yaramaz…

Savcı, kendisini muayene etmeyen doktorun gözaltına alınması, hatta iddiaya göre ters kelepçe takılması için polise talimat verir.

Diğer doktorlar ve hastane yönetimi duruma tepki göstererek gözaltı işlemine engel olmak ister.

Hastanede nöbetçi olmasına rağmen doktor yine de adliyeye giderek ifade vermek zorunda kalır.

İnsandır, savcı da hata yapabilir diye düşünebilirsiniz. Ama asıl ürkütücü olan olaydan sonra Osmaniye Başsavcılığının yaptığı açıklamadır.

Açıklamada, doktorun savcıyı muayene etmekten kaçındığı ve hakaret ettiği, hakaret iddiası sebebiyle başlatılan soruşturma gerekçesiyle savcılık tarafından ifadesi alındığı söylendi.

Şimdi sormak lazım; savcının yaptıklarını normal bir vatandaş yapsa, aynı işlemler yapılacak mıydı? Yine doktor apar topar polis zoruyla ifadeye çağrılacak mıydı?

Sıradan bir vatandaş, doktorun odasına savcı gibi çat kapı girse, bağırıp çağırsa başına neler gelirdi?

Savcının veya diğer kamu çalışanlarının ne tür önceliği var?

Savcının yaptıklarını, bir avukat hastanede yapsa, başsavcılık avukatı mı ifadeye çağırırdı, yoksa doktoru mu?

İstediği kararları vermeyen hâkim ve savcıları akşamdan sabaha görevden alan Hâkimler ve Savcılar Kurulu, olayı unutturacak mı yoksa gerekeni yapacak mı?

Cevaplarını hepimizin biliyoruz.

Bizim temel sorunumuz güce tapmadır. Güç bende zihniyeti maalesef toplumun tamamına egemen oldu…

Şu veya bu şekilde elinde kamu gücünü bulunduran kendine ayrıcalık istiyor, ayrıcalık yapılmadığı zaman gücünü kullanarak insanlara zulmediyor.

Bu kafa değişmediği sürece torunlarımıza Norveç Başbakanının hikayesini anlatırız…

*****

Mantıklı mı yasal mı?

Bir öğrenci, lojistik ve organizasyon dersinin yazılı sınavından kalıyor. Öğrenci, hocası profesöre sitem eder:

- Siz beni cezalandırıyorsunuz. Bunun farkında mısınız?

- Evet tabi ki, yoksa nasıl profesör olabilirdim?

- İyi o zaman. Size bir şey sormak istiyorum. Eğer doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu alıyorum ve gidiyorum. Eğer cevabı bilemezseniz bana iyi not vereceksiniz.

- Anlaşıldı tamam, sor bakalım.

- Yasal olup da mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup da yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?

Profesör iyice düşündükten sonra hiçbir cevap veremiyor. O öğrenciye iyi not vererek onu geçiriyor. Daha sonra profesör en iyi öğrencisini çağırıyor ve aynı soruları ona soruyor.

Öğrenci hemen cevap veriyor:

- Siz 63 yaşındasınız ve 35 yaşındaki bir bayanla evlisiniz. Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir dostu var, bu gerçi mantıklı ama yasal değil. Siz, karınızın dostuna iyi bir not veriyor ve onu geçiriyorsunuz oysa ki o sınıfta kalmıştı. Bu ise ne mantıklı ne de yasal…

*****

TEBESSÜM

Uğursuz

Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken “av meraklısı ve zalim” olan bey, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyordu. Dervişle selamlaştılar. Aksilik bu ya o gün hiçbir şey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlenir:

- Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!

Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer:

- Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!

Derviş, beye şöyle der:

- Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry