Sevgili yolcu;

Güneşli bir gün. Mavi masmavi bir gökyüzü altında yürüdüm ormanda. Saat sabahın yedisi. Kuşlar cıvıl cıvıl sohbetteydi, daldan dala neşeyle oyun oynuyordu. O oyunu gördüm. İnsanı anımsadım sonra. Nedir? Dedim. İnsanın insanla derdi nedir? İnsanın kendiyle derdi nedir? Diye sesli düşündüm. Yürüyorum da bir yandan. Karıncaları gördüm. Selam durdum. Yol verdim onlara. Havalar ısınıyor tabi… Çıktınız demek toprak üzerine. İyi haber diye düşündüm. Soruyorum bir yandan da… Bu nizami yürüyüş nedir? Var mı bir eğitiminiz diye sordum onlara. Ağır mı yükünüz? Taşıyorlar. Ekmek kırıntısı taşıyorlar. Yardım edesim geliyor. Onlar da benim yardıma ihtiyacım olduğunu düşündü belki de diye düşünüp, gülümsedim. Karşılıklı gülümsedik ve yolumuza devam ettik. Gördüm. O nizamı gördüm.

Ağaç. O kadar çok ağaç var ki. Şükrettim. Genç, çocuk, yaşlı boy boy ağaçlar. Ebeveyn onlar da. Komşu. Akraba. Gördüm. Birbirlerine şifa olduklarını gördüm. Dokundum tek tek. Avucumda hissettim şifalandığımı. Annemi düşündüm. Babamı. Eşimi. Kızımı. Köklerimi düşündüm. Nasıl kök saldığımı, çiçek açtığımı gördüm. Sonra büyükbabam geldi aklıma. Ağacın gölgesine atmışız bir masa iki tabure, portakallı oraletimi karıştırıyordu. Orada işte, tam karşımda gülüyordu gözlerimizin içi. Gördüm. Kaşığın cam bardakta çıkardığı sesi de gördüm. Özlemle, hasretle nasıl da burnumda tütüyormuş meğer. Gözlerimde o buğuyu gördüm.

Yürüyorum. Caddeye çıktım. Ağaç içine karışmıştım. Biraz da insan içine karışayım dedim. Çok ses var, çok insan. İşe, okula, hastaneye yetişme telaşı sardı etrafımı. Taktım kulaklığımı, açtım bir radyo frekansını. Taş plak şarkılar çalıyordu. Ah nasıl güzel plağın cızırtısının verdiği huzur. Müzeyyen Senar, elbet bir gün buluşacağız, diyordu. Kulağıma dolduruyordum şarkıyı. Babamı gördüm. Sanki kulağımda olan ta kendisi idi. Kasetleri vardı. Çalıştığı çay ocağındaki taş plaktan, kasetlere kayıt alırdı. Gördüm.  Panjurlu penceremizde yağmur, açık pencereden gelen yağmur sesi… Babam taktı kaseti teybine. Çalıyor aynı şarkı. Babam atmış ayak ayak üstüne, elinde bulmacası… Yanıtını bildiği soruları soruyor bana arada. Dahil ediyor beni de zihin yolculuğuna. Üf baba, diyorum. Hep aynı soruları soruyorsun. Sonra hastane odasındaymış meğer. Bir başına kaldığı yoğun bakım odası. Bir başına teslim ediyor ruhunu. Gördüm. Kulağında aynı plak cızırtısı aynı şarkı. Ruhu tebessüm ediyordu. ‘’Elbet bir gün buluşacağız. Bu böyle yarım kalmayacak.’’ Çok yarım vardı. Onu da gördüm.

Bugün böyle bir yolculuk oldu. Mazi yolculuğu… Yoldaşlık edip, dinlediğin için teşekkür ediyorum sevgili yolcu. Seni de mazine götürebilmişimdir belki de. Bahsetmek istersen dinlerim seni.

Haydi kal sağlıcakla.

#demetlemotivasyon