Gericilik ve Bursa Nutku

Görenleriniz olmuştur:  Bursa Nilüfer’de “Gençlik” ya da “Üç Fidan” parkında “Bursa Nutku Sonsuzluk Anıtı” bulunuyor. Rengin Solmaz Sönmez yapmış. ay ve yıldızla bütünleşmiş sonsuzluk sembolünü içeriyor. Türk Gençliği tarafından Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyet değerlerinin, sonsuza kadar yaşatılacağını çağrıştırıyor.

Abone Ol

Bursa Nutku, bir mayınlı tarlamı? Öyle ise ne işim var benim riskli bir alanda, demem mi gerekir? Susmaya ne vicdanım ne damarlarımda dolaşan kan izin vermez.

Cumhuriyet kadrosu, Osmanlı Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde başlayan ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi tartışma ve denemelerine sahip çıkmıştı. 1932 yılının Ramazan ayında Türkiye'de ezan Türkçe okunmaya başlamıştı.

Uygulama, 1933 yılında çeşitli kentlerde protesto edildi. İlk ciddi tepki ise Bursa'da görüldü. 

1 Şubat 1933'te Bursa Ulu Cami'de Türkçe ezan okumak istemeyen ve göreve gelmeyen müezzinin yerine gelen kişi, Arapça ezan okudu. Bir başkası Arapça kamet getirdi. Daha sonra, cemaatten bir grup sloganlar ve tekbir sesleri ile yürüyüşe geçti. Ezanın Arapça okunmasını istiyorlardı. Eylemlerine Vilayet önünde devam ettiler. Hakim ve savcıların gözaltına alınanları serbest bıraktığı görüldü.

Yurt gezisinde İzmir’de bulunan Mustafa Kemal, olayı 3 Şubat’ta öğrendi. 

4 Şubat'ta Afyonkarahisar'da İsmet Paşa ile buluştu. 5 Şubat sabaha karşı Bursa'ya ulaştı. 6 Şubat’ta Adalet Bakanı ile İçişleri Bakanı da Bursa'ya gelmişti. İncelemeler yapıldı. Olayın düşünüldüğü kadar büyük olmadığı anlaşıldı. Bakanlar aynı gün Ankara'ya döndüler.

O akşam, Çekirgede verilen akşam yemeğinde cemaatin yürüyüşü ile ilgili olarak "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü..." şeklinde bir söz söylenmesi üzerine Mustafa Kemal, sinirlendi. Konuşan kişinin sözünü kesti, "Bursa Nutku" diye anılan şu konuşmayı yaptı:

Türk genci inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı, bir hareket duydu mu: bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir ve kendisi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır, mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: demek adliyeyi de ıslâh etmek, rejime göre düzenlemek lâzım diyecek. Onu hapse atacaklar; kanun yolundan itirazını yapmakla beraber, meclise telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek, diyecek ki: ben iman ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız girmiş isem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amîlleri düzeltmek de benim vazifemdir.

İşte benim anladığım Türk genci...”

 Bu metin ilk defa, olaydan 14 yıl sonra yayınlandı. 1949 yılında Celal Bayar tarafından okutuldu. Daha sonra türlü tartışmalarla birlikte gündeme getirildi. Tartışmalar, gerçekte bu metin var mı yok mu, eksenindeydi.

Tartışmalar çoğalınca konu mahkemeye intikal etmiş ve Türk Tarih Kurumuna yapılan başvurudan, nutkun gerçek olduğu anlaşılmıştı. Kamuoyunun dikkatini çeken nutkun ilk cümlesi olan “Türk genci inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir” sözü  Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin cephesine yazılmış, önüne Atatürk büstü konulmuştu.

1975 yılında Kayseri’de yazılı metin olarak nutkun  halka dağıtılması üzerine konu tekrar gündeme geldi.

Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Halkı kanunlara itaatsizlik etmeye teşvik ettiği gerekçesiyle dava açıldı. Bilirkişiye başvuruldu. Dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Enver Ziya Karal ve Öğretim Üyesi Sami N. Özerdim mahkemeye Bursa Nutku metninin Atatürk'e ait olduğuna dair görüş ve belge sundu. Mahkeme, bu yönde karar aldı.