Bütün hüznü ve güzelliğiyle Eylül yeniden çaldı kapımızı. Eylül sanırım insanların hepsinde benzer duygular uyandırıyor. Döngüsel olarak bir dönemin bittiğini yeni bir döneme geçiş yapıldığını hissediyoruz.

Binlerce yıl boyunca aktarılan bir duygu Eylül’ün gelişi. Atalarımızın duyguları olduğu gibi bize geçmiş. Eylül yaz aylarının bitip kış aylarına girişimizin başlangıcı. Bağ bozumları bu günlerde oluyor. Bağ bozumu şenlikleri de. İnsan bir yıl boyunca çalışmasının karşılığını alıp ambarına bu aylarda kaldırıyor. Kışlık yiyeceğini hazırlamanın; bunu başarmış olmanın huzuru ve mutluluğuyla uzun kış gecelerinde anlatılacak masallara hazırlanıyor.

Bu seneki Eylül ayı sanki biraz farklı geldi. İnsanlar  tedirgin. Ekonomik krizle birleşen salgın ve kapanma dönemi birçok insanı işinden etti. Bununla beraber yaşamını sürdürmeye çalışan insanlar korku içinde her an kötü bir şeyler olacakmış hissinden bir türlü kendini kurtaramıyor.

Bu ülkenin insanları belki de ömürlerinin hiçbir döneminde kendilerini hiç bu kadar güvensiz hissetmemişti.

Bu durum içinde yaşadığımız darboğazın dışında Dünya’nın diğer ülkelerinde olanlarla da ilintili. İçimizdeki binlerce kaygıyla mücadele ederken insanlığın düşürüldüğü durumu Afganistan’dan canlı olarak izledik. Biraz daha karardı içimiz, biraz daha arttı korkularımız, biraz daha kırıldı umutlarımız.

Tarihin hiçbir döneminde bunca cinayet canlı olarak izletilmemişti insanlara. İnsanları güldürüyor; insanın gülmesi günahtır diye Khasha Jawan adlı sanatçı ‘’aşağılanarak’’, işkence görerek infaz edildi. Steyşın bir arabanın arkasına uzatılmış cesedinin yanında üç kızı oturuyordu. Benim aklımda asla silinmeyecek izler bıraktı; sizlerde nasıl oldu bilmem.

Kendinize hiç sordunuz mu belki de hissettiğiniz huzursuzluğun nedeni sizlere izletilen bu görüntülerdir.

Peki farkında mısınız koca koca devletlerin aslında sorunu bilip de bu yönde hiç çözüm üretmeye çalışmadığını? O devletlerin hepsi biliyor bunca acının altında yatan nedeni ama asla çözmek için çabalamıyor. Onlar kendi ülkelerinin refahı için ne gerekirse yapmaya devam ediyor. Hatta gizli gizli ‘’sorunları’’ körüklemeyi sürdürüyor.

Nerede bir çatışma olursa orada  ‘’büyük’’ devletlerin işin içinde olduğunu görüyorsunuz. ‘’Paralı’’ askerleriyle her yerdeler. Askerlik zorunlu olmayıp maaşlı bir iş kolu olunca savaşlarda ölen insanlar için halka hesap vermekte gerekmiyor. Ortaçağda soyluları korumak için paralı askerlik yapan şövalyelerin yerini çoktan bu askerler aldı. Bitti sandığımız sömürgecilik başka başka şatafatlı isimlerle yaşamaya devam ediyor.

Sonbahar geldi. Kestaneciler kısa bir zamanda yerlerini alırlar sokaklarda. Camların arkası yağacak yağmurları seyretmek için hazırlanıyor. Benim yaşımdaki insanların aklına sobanın üzerinde demlenen çayın ve ıhlamurun kokusu çoktan dağıldı. Sonbaharda dışarıdan eve gelen insanlar yağmur kokardı. Sonbahar sanattır diğerleri mevsim demişti biri. Müthiş renkleriyle sonbahar hep sanat olarak yerleşecek içimize.

Uzun gecelerimiz olacak ama onlarda artık masallar anlatılmayacak. Çünkü hiç birimizin hayal gücü 21. Yüzyılın canavarlarını tasvir etmeye yetmeyecek.

Hepimiz ruhumuzdan sızan kan bir gün durur umuduyla beklemeye devam edeceğiz.