Evim güvenli mi ve konut seçerken nelere dikkat etmeliyim?

Abone Ol

Görünen o ki deprem ve konut güvenliği konusu uzunca bir süre gündem olmaya devam edecek. Sadece deprem kuşağı üzerinde yer alanlarda değil, hemen her şehirde tedirginlik hakim ve cevaplanmamış sorular mevcut. Evlerinin güvenliğinden emin olamayanlar, “güvenli” olduğu söylense dahi “daha güvenli” seçeneklere yönelmek isteyenler… Zihinler soru işaretleri ile dolu ve ilk iki sırada “konutum güvenli mi” ile “konut alırken nelere dikkat etmeliyim” yer alıyor.

Konutunuzun güvenliğinden şüphe duyuyorsanız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans verilen kuruluşlar ve belediyeler eliyle riskli yapı tespiti yaptırabilirsiniz. Bu tespit uzmanlık, tecrübe ve detaylı analiz gerektirir. Mühendis dahi olsa tek bir kişinin el ve göz yordamıyla yaptığı incelemeye güvenmemelisiniz. Ayrıca her türlü sonuca karşı hazırlıklı ve planlı olmalısınız. Analiz sonucunda evinizin güvenli bulunmaması, yıkılması veya güçlendirme yapılması olasılıklarına ve bu işlemler yapılana kadar oturuma kapatılmasına karşı tedbir almalısınız. Yani analize başlamadan önce “eğer evim güvenli değilse ne yapacağım” sorusunun cevabını bulmuş ve alternatif planınızı hazırlamış olmalısınız. Aksi halde aynı evde hiçbir önlem almadan ve güvenli olmadığını bilerek yıllarca yaşamak zorunda kalabileceğiniz gibi evsiz de kalabilirsiniz.

Eğer satın alma veya kiralama yoluyla bir konut seçmeniz gerekirse yapabileceğiniz şeyler sınırlıdır. Aslında hiçbir senaryoda ve sektörde tüketiciler ürünün güvenliğinden sorumlu değildir ve basiretli tacirin sağlam ürün teslim etmesi esastır. Ancak söz konusu konut ve can güvenliği olduğunda işler değişiyor. Ülkemizdeki tacirlerin ve denetim mekanizmasının basireti düşünüldüğünde ise korkumuz artıyor. Kahramanmaraş depremi bize bir kez daha gösterdi ki hukuka uygunluk ile teknik uygunluk aynı şeyler değil. On binlerce canımıza mezar olan konutların birçoğu yasal açıdan mevzuata uygun ve ilgili idarece belgelendirilmiş yapılardı. Kağıt üzerinde hiçbiri güvensiz değildi ama kağıt gibi katlanarak yok oldular ve yok ettiler. Tüketicinin bir konutun sağlamlığını test etmesi, kusurunu tespit etmesi ve güçlendirmesi teknik ve ekonomik açıdan oldukça zordur. Hukuki, teknik ve sosyoekonomik unsurların eşgüdümünü gerektiren bu konu sivil girişimlerden ziyade etkin bir devlet politikası ve merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin güçlü işbirliği ile çözümlenebilir. Ancak bunca yaşanmışlığa rağmen çözüm üretilemediğini en acı şekilde gören bizler, yapabileceklerimiz sınırlı olsa da, ailemizin can güvenliği için kendi önlemlerimizi almak zorunda hissediyoruz.

Türkiye’de inşaatlar projenin çizilmesi, çizimin uygulanması ve uygulamanın denetlenmesi yoluyla yapılır. Bir konutun alabileceği son belge ise “Yapı Kullanım Belgesi” yani iskandır. Ülkemizdeki yapıların % 40’tan fazlası kaçak (ilgili idareye haber bile verilmemiş), %60’dan fazlası ise iskansızdır. Burada çok önemli bir soru akla geliyor ve cevabı çarpıklığı tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. İskan belgesi bir binanın güvenli olduğu yahut diğer bir ifade ile iskan olmaması binanın güvensiz olduğu anlamına geliyorsa, depremde bir tek iskanlı binanın dahi yıkılmaması ve bir tek iskansız binanın bile ayakta kalmaması gerekmez miydi? Cevap net; iskan dediğimiz şey bir binanın güvenli olduğunu göstermez. Bir konutun alabileceği son belge bile güvenli olduğunu göstermiyorsa biz ne yapabiliriz?

Yapabileceklerinizin sınırlı olduğunu bilerek: Tecrübeli ve güvenilir bir inşaat mühendisi ile birlikte konutun projesini, yapı denetim dosyasını ve iş bitirme belgelerini inceleyip fenni mesuller ile görüşmeniz projenin genel kalitesi hakkında fikir sahibi olmanızı sağlayacaktır. Ancak en güvenilir yöntem uzmanlarca risk analizi yapılması ve yapının mevcut durumunun bilimsel yöntemlerle raporlanması, hatta bunun devlet eliyle zorunlu hale getirilmesidir. Tabi bu da kağıt üzerinde kalmayacaksa.