Sinema, reklam ve televizyon dünyasının renkli yaşantısının arka planında kimlerin olduğunu hiç merak ettiniz mi? Sizler sıcacık koltuğunuzda oturup filmin tadını çıkartırken arka plandaki isimsiz kahramanları ya da... İşte o isimsiz kahramanlardan birisi de makyaj artisti Eva Uzungör. Kendisi sektörün aranılan isimlerinden. En güzel makyajın gülümseme olduğuna inananlardan Eva Uzungör hobi olarak başlamış olduğu mesleğine şimdilerde profesyonel olarak devam ediyor. Çocukluğunda daldan dala atladığını ve yaramaz bir çocuk olduğunu da gülerek anlatan Eva Uzungör, mesleğini tutku ile yaptığını söylüyor. Çocukluğundan beri hayatının her alanında mücadele eden ve her daim aykırıya meftun olduğunu belirten Eva Uzungör'le yaptığımız söyleşiden işte kalemimize yansıyanlar...

Güzellik sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz?

"1999 yılında hobi olarak LCC Güzellik Uzmanlığı Kursu'na gittim. Orayı bitirdikten sonra makyaj üstadı olan hocalardan ders aldım. Onlarla birlikte sinema ve reklam projeleri yapmaya başladık. Sonra ben bireysel çalışmaya başladım. Çeşitli tiyatro projelerinde yer aldım. Bir süre sonra profesyonel olarak bu işi yapmaya başladım ve makyaj eğitimleri verdim. Öğrencilerim oldu. İstanbul, Beykent, Marmara, Haliç ve Kadir Has Üniversitesi gibi köklü üniversitelerde seminerler de verdim."

Bu sektöre girmek isteyen Radyo, Sinema ve Televizyon öğrencilerine neler önerirsiniz?

"Gittiğim üniversitelerde de her zaman söylediğim bir söz vardır. Gençlerin mutlaka bir B planı olmalı. Ellerinde her zaman ikinci bir altın bilezikleri olmalı. İletişim Fakülteleri'nde öğrenci olan gençler bu sektörde istihdam edilecekleri için makyaj sanatını da öğrenmeli. Özellikle RTS öğrencilerinin mezun olduktan sonra çalışacakları alan dizi ve sinema setleri. Kamera arkasında set ekibi ile çalışacakları için mutlaka makyaj bilmeleri gerekiyor."

Peki, bugüne dek hangi isimlerle çalıştınız?

"Zeki Alasya, Nurseli İdiz, Halit Ergenç, Levent Öktem, Serkan Altınorak. Ve ismini sayamayacağım kadar çok tiyatrocu. En çok tiyatrocular ile çalışmak bana keyif verdi. Sektöre ilk atıldığım zaman çalıştığım ilk film Oğuz Eruzun'un yönetmenliğini yaptığı 'Can' filmiydi. 'Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu', 'Rosewater', 'Kaybolmayan Çocuklar', 'HTR2B' gibi filmlerin makyajlarını yaptım. 1999 yılından beri, çok saydı farklı projeler ile mesleğimi icra ediyorum.

Merak edenler için soralım. Bu sezon hangi makyaj moda?

"Öncelikle modası hiç eskimeyecek olan doğal makyaj moda. Gizli makyaj da denilen pastel ve açık tonlarda, makyaj yokmuş gibi kişinin kendi güzelliğini öne çıkaran makyajlar moda. Gündüz için doğal makyajı öneriyorum ama gece dışarı çıkacaksanız kostümünüze göre abartabilirsiniz. Nereye gideceğinize de bağlı. Mesela kadın kırmızı giymişse, tek bir renk kullanmamalı, kırmızı-bordo arasında geçiş kullanmalı. Makyaj da moda gibidir, moda nasıl kişinin kendisine yakışanı giymesi ise, makyajda da kendi yüz anatomisine uygun olanı yapmalıdır. Yüzünü iyi tanımalıdır."

Eva hanım, çalıştığınız bir sinema filmi için bir adli tıp uzmanından anatomi dersleri aldığınız biliyoruz. Bu sizin için nasıl bir deneyim oldu?

"Evet, benim için harika bir deneyim oldu. Kanın hangi damardan fışkırdığını, usturalı bir bıçağın darbesi ile normal bir bıçak kesiği makyajı arasında ne gibi farklar olduğunu, bir yanığın aşamalarının hepsini öğrendim. Makyaj çok yönlüdür. Asla sınırı yoktur. Bazen korku filmleri setine de gidiyorum. Yeri geliyor yönetmen beyni parçalanmış bir insan kafası da isteyebiliyor. Bu durumda bilginin yanında hayal gücü de çok önem arz ediyor. Benden parçalanmış bir kafa isteyen yönetmene, o anki koşullarda bir kafanın içine karpuz ve ekmek doğrayarak parçalanmış beyin görüntüsü vermiştim. Bu anım da benim için çok özeldir."

Bir kadının güzel gözükebilmesi için makyaja ihtiyacı olduğuna inananlardan mısınız?

"Makyaj değil ama bakım çok önemli. Unutulmamalıdır ki kadınlar başkaları için makyaj yapmaz. Kendileri için makyaj yaparlar. Çok makyaj yapılması bir güzellik ölçütü asla olamaz. Bir kadın aynaya baktığı zaman, kendisini nasıl güzel görüyorsa o şekilde makyaj yapmalıdır."

Setlerde başınıza gelen ilginç bir olay var mı?

"Belgrad Ormanları'nda gece ve gündüz çalışarak korku filmi çekiyorduk. Set, iki ev arasına kurulmuştu. Evlerin arasında da epey mesafe vardı. Zaten ormanlık alan, korku filmi çekiyorsun. Üstüne de yılan mı çıkacak, böcek mi ısıracak öyle bir durumda çalışıyoruz. Karşı evden bir şey almam gerekti. Ben de o korku ile o kadar çok koşmuşum ki kendimi birden çıkış kapısında buldum. (gülüşmeler)

Ülkemizin sorunlarına değinmek istiyorum. Biliyorsunuz ülkemizde kadın olmak zor. Erkek egemen bir zihniyet anlayışımız var. Kadın erkek ayrımcılığına her alanda rastlamak mümkün. Kadına yönelik var olan bu baskı kültürünün aşılması için neler yapılmalı?

"Evet, ülkemizde var olan bu baskı kültürünün aşılması gerekiyor. Artık, ne giyeceğimize, nerede ne yapacağımıza dahi karışılıyor. Bir eğlence mekanına gönül rahatlığıyla gidemiyoruz. Sektörümüz erkek egemen bir sektör olmadığı için kadın erkek ayrımcılığına maruz kalmadım. En azından bu konuda rahatım.

Ancak özellikle son zamanlarda yaşanılanlar akıl alır gibi değil. Kadınlar yeri geliyor mini etek giydiği için saldırıya uğrayabiliyor, yeri geliyor başörtüsü olduğu için. Her durumda kadın mağdur. İnsanların düşünce yapılarını bilemiyoruz. Biz olduğumuz gibiyiz. Kimsenin de gelip bizi değiştirmesini istemiyoruz. Toplumumuzun aykırı olanları, kendisi gibi düşünmeyenleri kabul etmesi lazım. Bence, bizim en önemli sorunumuz bu."

Ülkemizin kanayan yarası kadına şiddet ile ilgili ne mesaj vermek istersiniz?

"Şiddet, acizliktir. Kişinin ruhsal durumu ile alakalı. Erkek kendi acizliğinin ortaya çıkmaması için şiddet uyguluyor."

Peki, bu şiddeti uygulayan erkekleri de yetiştiren kadınlar değil mi? Nerede hata yapıyoruz?

"Şiddet gösteren bir erkek, mutlaka çocukluğunda bir şiddete maruz kalmıştır. Psikologlar da der bunu, çocukluğuna inilmesi gerekir kişinin. Ve ülkemizin şöyle de bir gerçeği var. Erkek çocuk paşa gibi yetiştirilirken, kız çocuğu geri planda bırakılıyor. Erkek, büyüdüğü zaman her dediği yapıldığı için, kendini kral gibi hissederken, kız çocuğu da hep arka planda bırakıldığı için kendini değersiz hissediyor. İşte bu yüzden bu kadar çok sorunlu ve mutsuz insan var. Sorun temelden, yetiştiriliş biçiminden kaynaklanıyor."

Kadınların çalışma hayatında daha aktif olarak yer alabilmesi için neler yapılmalı?

"Kadınların kendini her alanda yetiştirmeleri gerekiyor. Sürekli çay, çorba sohbeti nereye kadar? Mutlaka eğitim almaları gerekiyor. Hayat, herkese altın bir tepside güzel şeyler sunmuyor. Zamanın ne getireceği hiç belli değil. Bu yüzden her kadının mutlaka bir altın bileziği olmalı. Kendi ayakları üzerine sağlam basabilmeli.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

"İşimi severek yapıyorum. Dünyaya bir kez daha gelsem, yine bu işi yapmak isterdim.