Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından, Vodafone Business’in ana sponsorluğunda hibrit (fiziksel ve online) olarak gerçekleştirilen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ilk paneli ‘Kamuda Değişim Ajandası’ başlığıyla yapıldı.
Vodafone Business sponsorluğunda gerçekleşen ‘Kamuda Değişim Ajandası’ oturumunda pandemiyle yaşanan benzeri görülmemiş dönüşüm ve bunun sektörler ile kamunun yeniden organize olmasındaki etkisi konuşuldu. Panelde, değişimin kamudaki önemi masaya yatırıldı.
Moderatörlüğünü Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy’un yaptığı panele Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Doç. Dr. Salim Atay ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç katıldı.
Panelde ilk konuşmayı yapan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, kamu verisinden değer üretmek istediklerini belirterek şunları söyledi:
“Kömür bile doğru değerlendirildiğinde elmasa dönüşüyor. Bizler de kamu verilerini elmasa çevirmek üzere özel sektöre açmak istiyoruz. Ayrıca yeni eğitim sürecinde de dijital teknolojilere daha fazla yer vereceğiz. Siber güvenlik konusunda da Milli Eğitim Bakanlığı ile Siber Güvenlik Lisesi’ni açtık. Dijitalleşmenin en büyük faydası, gelişmekte olan ülkelerin de artık ürün geliştirebilir hale gelmesidir.”
Kamu tarafında dijitalleşmeden bahsedildiğinde hep salt teknoloji olarak bakıldığını ama asıl 3 önemli unsur olduğunu belirten Dr. Koç, “Bunlar, insan, iş süreçleri ve dijital okuryazarlık. Yeni projemizle e-devleti evlere taşıyoruz. Örneğin 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız e-devlet için evlerinde destek alabiliyorlar. EBA ile de Çin’den sonra eğitimi online ortama en verimli taşıyan ülke olduk. Kamudaki projelerimize baktığımızda ürünleşemediğimizi görüyoruz. Her vatandaşın kullanabileceği ürün ve hizmetler sunsak da bunların uygulama sürecinde özel sektörü kullanmamız gerektiğinin farkındayız. Destek ve bakım anlamında da kamu tarafında yeterli akreditasyona sahip olmadığımızı gördük ve STK’larla bu konuda da yol haritası belirledik. 2008’de kurulan e-devlet bugün 5 binin üzerinde içeriğe sahip ve 53,9 milyon insan tarafından kullanılıyor. Vatandaşın devlete değil, devletin vatandaşa gitmesi hedefimiz vardı ve e-devlet bunun en doğru yolu oldu” dedi.
 ‘E-devlet artık Dijital Türkiye portalı olacak’ diyen Dr. Koç, e-devletin kullanımıyla ilgili olarak da şunları söyledi:
“Kullanımı kolaylaştırmak için e-devlette konu bazlı bütünleşik hizmetler konsepti oluşturduk. İlk olarak sahip olunan araçla başladık. Şimdi faturalar ve çalışma hayatı ile devam ediyoruz. Tek bir başlık altında ilgili tüm hizmetlere hızlıca ulaşılabiliyor. Veriden değer üretmek üzere de yapay zeka kullanmaya başlayacağız. Devasa veri setlerimiz var ve yapay zeka ile bunları bir değere dönüştürmek istiyoruz.”
 Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur ise “2019 zaten zor bir yıldı ama 2020 bize çabuk unutturdu. Ticaret savaşları vardı ve devletlerin korumacılık yaklaşımlarını görmüştük. Tüm dünyada ekonomik anlamda bir daralma yaşandı. OECD’ye göre 2019’da yüzde 2,7 büyüyen dünya ekonomisi 2020’de 3,4 daraldı. Buna rağmen Türkiye, yılı büyüme ile kapatabilen bir ülke oldu. Yine OECD’ye göre 2021’de Türkiye için yüzde 5,9’luk ekonomik büyüme bekleniyor” dedi.
AB pazarının Türkiye için çok önemli olmasına karşın burada daralma olduğunu hatırlatan Batur, “Artık hiçbir ülkenin bir ada gibi bağımsız hareket edemeyeceğini gördük. Hem yakın hem uzak pazarlarda gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Dünyanın birlikte hareket etmeden iyileşme sürecine giremeyeceği açıkça görüldü. Pandemi sonrasında bütünleşmiş ticaret ekosistemi olacak ve pazarlar da bugün buna göre şekilleniyor. Bölgesel anlaşmalar da çok büyük öneme sahip artık. Biz bu açıdan pozitif bir durumdayız ve bunları artırmak üzere kurgular yapmaya devam ediyoruz. Diğer taraftan bakanlık olarak hem iç hem dış hem de gümrükler konusunda sorumluluklarımız var. Amacımız da Türkiye’yi en kolay ve hızlı ticaret yapılabilen ülke yapmak. Bunun önemli parçası da dijitalleşme. Pek çok farklı noktada dijitalleşme süreçlerimizi tamamladık. Tüm uygulamalarımız AB normlarıyla paralel dijitalleşme sürecinden geçti. Bana göre salgının tek olumlu yanı, normalde 10 yılda hayata geçecek dijitalleşme süreçlerinin, toplumun tamamı etkilendiği için olağanüstü bir hızla tamamlanması oldu. Bu yılki en önemli gündemimiz, AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi olacak” diye konuştu.
 Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan da Türkiye'nin finans sistemindeki güçlü ve zayıf yanlarına ve İstanbul Finans Merkezi'ne ilişkin soru üzerine, Türkiye'nin bankacılık sektöründeki kurumsal yapının çok ciddi sigorta görevi gördüğünü söyledi.
Türkiye'nin çok büyük ekonomiye sahip olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aşan, etki ettiği coğrafya ile çok ciddi bir potansiyeli barındırdığının altını çizdi. Prof. Dr. Aşan, Türkiye'nin henüz 2,5 yıllık yeni bir sisteme sahip olduğunu, bu sistemin zamanla çok daha iyi işler hale geleceğini kaydederek, tasarruf oranındaki düşüklüğün ise dezavantaj olduğunu, bir şekilde tasarruf oranının artırılması gerektiğini anlattı.
Türkiye'nin şu anda yaşadığı türbülansı aşacağını, sakinleşeceğini ve yoluna devam edeceğini vurgulayan Prof. Dr. Aşan, sözlerini şöyle tamamladı:
"İstanbul Finans Merkezi gibi daha büyük ve uzun dönemli, geleceğe dair projeleri kurban etmemeliyiz. 2022'nin ortasında İstanbul Finans Merkezini faal hale getireceğiz. TBMM'de bir kanun var. O da önümüzdeki günlerde Genel Kurul’a inecek. Kanun onaylanınca zaten Resmi Gazete'de yayımlanacak. Birtakım istisnalar var ancak bu istisnalar tamamen belirli, spesifik işlem bazında istisnalar. Onun bir formülasyonu var. Bu kanun çıktıktan sonra da hemen lansmana da başlayacağız. Tabi yabancıların gelmesini çok istiyoruz. Ortamı da biraz onlara uygun hale getirmemiz gerekiyor. Ben bunların küçük sancılar olduğu kanaatimdeyim. Bunlar aşılacak. Etkinliğini de dikkate aldığımızda inanılmaz bir potansiyelden bahsediyoruz Türkiye'yi ve İstanbul'u konuştuğumuz. Bu işlere daha uzun dönemli bakmamız lazım. O açıdan çok ümitliyim.”
Dijital dönüşümün en büyük unsurun insan olduğunun devlet nezdinde iyi anlaşıldığını söyleyen Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Doç. Dr. Salim Atay ise “Hem kamu hem de özel sektörde bu böyledir. Tarihten bugüne hep bir dönüşüm ve verimlilik odaklı çalışma denenmiş ama başarılı olunamamış. Devlet bunun farkında ve her kalkınma programında mutlaka yer alıyor. Peki neden başarılı olunamıyor? diye sorduğumuzda, insanın her daim istediği davranışı sergileyebilen bir varlık olduğu gerçeğiyle karşı karşıya geliniyor. İnsan yönetimi, makine yönetmek gibi kolay değil. İnsanı iyi yönetebilen devlet ve işletmeler başarıya ulaşabiliyor. İnsan yönetimi modeline ihtiyacımız vardı ve biz de bu konuda çok iyi olan diğer devletler gibi bir üst kurul kurduk. Ayrıca devlet olarak veriye dayalı iş yapacağız, şeffaf olacağız, fırsat eşitliği sunacağız ve Liyakat ile verimlilik esaslı çalışacağız” dedi.
Bir çatı kurum olarak operasyonel süreçlere çok müdahil olmadıklarını hatırlatan Atay, “Ama temel değerleri ve aksiyon planlarını ilgili birimlere yönlendiriyoruz. Türkiye’de İK Yönetimi ortak bir sorun. Türkiye’de hem özel hem kamuda insanı nasıl etkin yönetebileceğimizin modelini oluşturduk ve ilk kendi ofisimizde uyguladık. Büyük ülke grubundayız ve çok geniş bir insan kaynağı envanterine sahibiz. Teknoloji sayesinde artık her bakanlığımız hem şehir hem de taşrada kendi insan kaynağı envanterini görür hale geldi” diye konuştu.