Eski ya da Yeni Foça, Ne fark eder?

Antik Çağ’da İyonya’nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Foça; taş evlerle süslü sokakları, mavi bayraklı koyu, balıkçı tekneleri ile süslü renkli limanı ve eşsiz gün batımları ile İzmir’den kısa sürede ulaşabileceğiniz en huzurlu tatil beldelerinden biri. Foça’nın İzmirliler’in en sevdiği kaçış noktalarından biri olması, aslında hiç de sürpriz değil; çünkü burası Ege sakinliğini, belki de biraz tembelliğini yaşayabileceğiniz en güzel yer. Ne Çeşme gibi aşırı popüler ve turistik, ne Alaçatı kadar kalabalık; Foça sanki Egeli yazlıkçılar için kurulmuş özerk bir bölge gibi.

Foça için kafa dinlemek isteyenlerin buluştuğu, gün batımlarıyla anınızı, sokakları ile gözlerinizi şenlendiren, mekanları ile Instagram’da ‘yaşıyosun bu hayatı’ dedirttiren ve pek tabii denizi ile ferahlatan gerçek anlamda bir kapı komşusu desek çok da yerinde olur. Kısadan hisse, beyaz yakalıların emeklilikte taşınmak istediği o Güney’deki sahil kasabasını hepimiz biliyoruz; peki ya onun Kuzey versiyonu? İşte orası da Foça.

Foça’yı Eski Foça ve Yeni Foça olarak iki bölüm şeklinde düşünebiliriz. Yeni Foça, adından da belli olduğu üzere, Eski Foça ile yakından uzaktan ilgisi olmayan ve genellikle modern tarzda evlerin, yazlıkların olduğu kesim. Foça’da yapılacak birçok aktivite, gezilecek yerlerin çok büyük bir kısmı Avrupa’daki old town’ları aratmayacak güzellikteki Eski Foça’da olduğu için biz 2 günümüzü de Eski Foça’da geçirdik.

Antalya’dan başlayıp Çanakkale’ye uzanan ve İzmir’in orta kesiminde yer alan Türk Rivierası’nın içinde bulunan Foça, MÖ: 9. yüzyıla dek uzanan tarihi ve hala daha korunan kasaba kimliği ile İzmir’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.

İyonların Ege sahillerinde kurduğu 12 kentten biri olan Foça; Antik Çağ’da denizcilikteki başarısı ve İyon medeniyetinin gelişimindeki katkıları nedeniyle İyonya’nın en önemli yerleşimlerinden biri olarak kabul ediliyor. O zamanlar bir koloni devleti olan Foça, elindeki deniz filosu ve gücü sayesinde geçmişte Korsika Adası ve İspanya’nın doğu kıyıları da dahil olmak üzere birçok yere kendi kolonilerini kurmuş ve bu gelişmelerin sonucunda da yükselme dönemine girmiş. Tabii, liman kenti olması zorlukları ve istilaları da beraberinde getirmiş; Foça bu sürede önce Pers’lerin, Büyük İskender’in ve Cenevizlilerin yönetimine ve gel zaman git zaman 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alındıktan sonra da 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in fethi ile Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmiş.

Ek olarak Foça; nesli tükenmekte olan Akdeniz fokları ile biliniyor. Kıyılardaki betonlaşma nedeniyle artık koloni halinde yaşayıp çoğalamayan ve kontrolsüz avlanma nedeniyle sayıları giderek azalan bu fokların evlerinden biri de Foça ve Foça’daki Siren Kayalıkları. Tatlı foklarımızı yaşatabilirsek, Foça onların dünyada yaşadığı 4 bölgeden birinin içinde olmaya devam edecek. Mini not; Foça’nın Antik Çağ’daki adı olan ‘Phokaia’ bu fok türünden geliyor. Haliyle, Akdeniz fokları Foça’nın da simgesi olmuş durumda.

Günümüzde ise Foça; taş evlerle dolu nostaljik sokakları, balıkçı teknelerinin tablo gibi dizildiği sahili ve insanı dinginleştiren manzarası ile İzmir’in en huzurlu rotalarından biri olarak öne çıkıyor. En güzel yanı; hiç yozlaşmamış, turist akınına uğramamış ve şükürler olsun ki ‘piyasa’ olmamış bir kasaba olması. Zaten Foça’nın ‘yazlıkçı kafası’ öyle net görülüyor ki piyasa olmaya da pek müsait değil açıkçası. Bu yüzden bize göre buraya gelip sevmemek pek mümkün değil. Yorgunluğa, sakinlemeye, biraz içe dönmeye, kısaca koşturmaya ‘mola vermeye’ gidecek bir yer arıyorsanız, Foça gelmeyi düşünebileceğiniz yerlerden biri. Bu kadar İzmirli her fırsatta buraya kaçıyorsa, bir bildikleri de vardır ayrıca.

Devamı yarın…