Duygularınıza yüz çevirmeden bakın

Abone Ol

“Sizi içeri kilitlemiş olan kapı aynı zamanda sizi dışarı bırakacak olan kapıdır.”

Bu cümleyi okur okumaz aklınıza gelen bir hatıra varsa, bu olayı derinlemesine düşünmenizi istiyorum. Duygularınıza yüz çevirmeden bakın...

Hatıra değilse de belki anımsadığınız bir insan, bir duygu, herhangi bir şey…

Başınızdan geçenlerin ne kadarını hatırlıyorsunuz? Ya da o insanın sesini, yüz hatlarını hatırlıyor musunuz? Hava nasıldı? Tam olarak neredeydiniz? Kaç yaşındaydınız…

Hatırlamaya çalışırken sizi saran duygular neler?

Mutlu mu hissediyorsunuz? Huzursuz mu? Hüzünlendiniz mi? Öfkelendiniz mi? Pişmanlık mı duyuyorsunuz? Özlem mi duyuyorsunuz, çaresizlik mi? Korktunuz mu yoksa arzu mu duydunuz?

Mutluluk içimiz ve dışımızın uyumundan başka nedir?

Huzursuzluk geçmiş, şimdi ve gelecek illüzyonlarının toplamından başka nedir?  Hüzün tüm haz arayışlarımızın zemini, mutluluk arayışının hazin sonundan başka nedir?

Çaresizlik başa çıkılamayan durumlar ve duygulardan başka nedir?

Pişmanlık ne yaptığını ya da yapılanı hatırlamaktan ve kızmaktan başka nedir?

Öfke arzuların ve korkuların çarpışmasından başka nedir?

Arzu kendimize duyduğumuz sevgiden başka nedir?

Korku ise kendimizi koruma dürtüsünden başka nedir?

“Duygular rüzgarlı bir gökyüzünde bulutlar gibi gelir ve giderler.”  Düşüncelerinin ve duygularının farkına varmak farkındalığın başladığını gösterir. Ve insanın tüm sıkıntısı güzel, ışıltılı görünen tarafı seçmek istemesidir; o arkasındaki karanlık bulutu bırakıp umut ışığını seçmek ister. Fakat o, umut ışıklarının karanlık bulutlar olmadan var olamayacağını bilmez.

“Hiçbir şey hissetmedim.” “Beni herhangi bir duygu sarmalamadı.”

Diyecekler var elbet. Onlar, yolun daha başında.

Henüz kendi benliklerini tanımaya, rüyadan uyanmaya hazır değiller maalesef. Aslında bırakılan izlerin farkındalar. Unutmamışlar belki, belki de unutmak için çabalıyorlar. Unutmanın mümkün olmadığının idrakında değiller. Hatırlamamayı, unutmak sanıyorlar. Ya da hatırladıkları şeyler onlarda, inkara itecek kadar güçlü izler bırakmış. Bu yüzden duygularıyla yüzleşmek yerine kaçmayı tercih etmişler. Bunları okurken bile rahatsız olmuş, hatta saçma bulmuş olabilirler. Oysa tüm bunlar sadece anlayış meselesi.

“Reddetmek zayıflıktandır; korkuyorsun. Güçlü insanlar hayatın verdiği her şeyi içine çekmek ister.”

Yineliyorum; “Sizi içeri kilitlemiş olan kapı aynı zamanda sizi dışarı bırakacak olan kapıdır.”

Bu cümleyi okurken aklına herhangi bir hatıra gelmeyen, sadece bir hisle dolan insanlar da var. Olayları anımsayamayan fakat bıraktığı duyguyu hissedebilen insanlar… Bulmak için çabalayan, bir yandan da ararken kendini kaybetmekten korkan. Neyi neden yaptığını bilmeyen. Bilmek isteyen. Nerede olduğunu bilmeyen fakat nereye gitmek istediğini bildiğini düşünen…Ağacı kurumuş, gövdesi kaybolmuş olan. Yeniden köklerini bulmak zorunda hisseden insanlar…

Şimdi seçme şansınız var.

Tüm sorumluluğunuz kendinize.

İsterseniz duygularınızı bulup dönüştürebilir, benliğinizin merkezine dönebilirsiniz. Böylece özgürleşirsiniz.

Şayet yeterince cesaretli davranmazsanız, kendinizi daha da bilinçsiz hale getirecek bir şeyler bulur, duyarsızlaştırmaya çalışırsınız.

Fakat öyle bir şey bulmalısınız ki sizi tüm huzursuzluğunuzdan, mutsuzluğunuzdan ve anlamsızlığınızdan zahmetsiz biçimde bilinçsizliğin içine kaçırsın. Kalıcı olarak duyarsızlaştırsın. Eğer mümkünse tabi...

Unutmayın; çoğu insan ölmek için yaşar fakat yaşamak için ölenler mutlu olanlardır. Seçim sizin.