Türk sinemasının büyük ustalarından Cüneyt Arkın da aramızdan ayrıldı…

Kimi zaman Bizans ordularına ve entrikalarına tek başına karşı koyan Kara Murat olarak, kimi zaman en romantik ve aşk dolu filmlerde, kimi zaman de babacan aile babası rolünde seyrettik.

Şu kesimin veya bu kesimin değil, Türk milletinin sevgilisiydi… Yediden yetmişe bir hayran kitlesi vardı.

Cüneyt Arkın’ın sanatından özel hayatına kadar birçok konu yazıldı, konuşuldu… Çok daha fazla şey yazılacak, konuşulacak.

Geride bıraktığı en büyük miras, sağcısı solcusu, genci yaşlısı, dindarı, liberali toplumun her kesimine hitap edebilmesi ve sevgisini kazanabilmesiydi…

Hiçbir zaman birilerinin, belli bir kesimin veya belli bir görüşün adamı olmadı… Halkın sanatçısı oldu, sanatını halk için yaptı…

Tabii ki sanatçılar da bir fikir savunmalı, ülke meseleleriyle yakından ilgilenmeli, halkın sorunlarıyla hem hal olmalı…

Cüneyt Arkın da öyleydi… Hatta bir dönem siyasete de girdi, milletvekili adayı oldu.

Hangi partiden aday olduğunu çoğu insan hatırlamaz bile…

Çünkü siyaseti ayrımcılık olarak görmedi, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı cephe almadı, hoşgörüyü eksik etmedi.

Aslında düne kadar sanatçıların büyük çoğunluğu öyleydi… Siyaseti ön plana çıkarmaz, halkın bütün kesimlerini kucaklarlardı…

Birilerine yaranmak, küçük siyasi hesaplar uğruna sanatını kullanmazlardı…

Günümüzde maalesef bazı sanatçı görünümlü kişilerin yaptığı gibi birilerine yaranmak, televizyon kanallarında yer bulabilmek veya birkaç dizide rol kapabilmek için elli takla atmazlardı…

Toplum içindeki bölünme, cepheleşme, farklı fikirlere hazımsızlık maalesef sanat camiasına da bulaştı.

Bazı sanatçılar, gerekli gereksiz siyasi çıkışlarla, toplumu ayrıştıracak ve kutuplaştıracak mesajlarla gündemde kalmaya çalışıyor.

Sanatlarından çok siyasi demeçleri konuşuluyor.

Bir nevi nabza göre şerbet vererek kendilerini gündemde tutmaya gayret ediyorlar.

Sanatla hayran değil, bir nevi düşman yaratıyorlar!

Siyasetle gündemde kalanların, günlük siyasi hesaplar peşinde koşanların; günlük siyaset kadar ömürleri olur…

Cüneyt Arkın hepimize örnek olsun…

Sanat; siyasetin emrinde değil, üstünde olursa güzeldir…

*****

20 centin değeri

New York yakınlarındaki camiye bir imam gönderilmiş. Yeni imam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı şoföre rastlıyormuş.

Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 cent fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine “20 centi geri versem mi?” diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki, “Çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten. Sadece 20 cent onlara bir şey yapmaz.”

Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allah’tan gelen bir hediye gibi... İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 centi geri vermiş ve demiş ki: “Paranın üstünü fazla verdiniz.”

Şoför gülümseyerek, “Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, İslamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim” demiş.

İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmış neredeyse… Bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek “Allah’ım az daha İslamı 20 cente satıyordum!” demiş.

*****

TEBESSÜM

Konser

Ünlü bir grubun konserine giden baba oğul ilgiyle konseri dinliyorlardı. Bir ara çocuk merakla babasına sordu:

- Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor?

- Korkutmuyor oğlum, yönetiyor!

- Peki o zaman kadın niye avazı çıktığı kadar bağırıyor!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kırk alimi bir delille yendim, bir cahili kırk delille yenemedim.

İmam Şafi