Dizi filmler...

Abone Ol

Pandemiydi, ekonomik koşullardı derken insanlar vakitlerinin çoğunu evlerinde geçirmeye başladılar.

Dışarıda yemek yiyemeyen, eğlenceye, sinemaya, tiyatroya gidemeyen günümüz insanının tek vakit geçirme şekli evindeki televizyon oldu. Gün içerisinde çalışmak zorunda olanlar akşam saatlerinde televizyonlarda oynayan dizi filmlere bağlandı.

Dizilerde Türk örf ve adetlerine uymayan ilişkiler ile gençleri şiddete yönlendiren mafyatik sahneleri RTÜK'ün görev alanı içerisinde bırakalım.

Dizi filmlere bağımlılık ile ilgili söylenen çok şey var. Bu konuyu da uzmanlarına bırakalım.

Ben dizilerde rastladığım daha spesifik konuları irdelemek istiyorum. Bunlar sırasıyla;

1. Fazla reyting almayan diziler ilk 4 ya da 8 bölüm sonunda final yapıyorlar. Tabi senaryo dizinin devam edeceği düşünülerek yazıldığı için finalde, hikayedeki hiçbir soru cevabını bulamamış oluyor. Her şey havada kalmış bir şekilde biten dizinin karşısında sadık seyircisi boş boş bakışlarla kalıyor. Yani tutmayan dizinin günahını seyretmeyenler değil, seyredenler çekiyor. En azından sizi seyredene saygı açısından bunu yapmayın. Bunu hem televizyon kanalı hem de yapımcı firma için söylüyorum. Dizinin bitirilmesine son anda bile karar verildiyse senaryonun sonuna 5-10 dakikaya sığacak gerçek bir final eklersiniz, ek çekim olarak yapar ve seyircinizin karşısına, onlara saygı duyan kanal yönetimi olarak çıkarsınız. Bunun çözümü de çok basit, yapımcı firmayla yapılan sözleşmeye beklenilmeyen final durumunda ne istendiğini şart koşmak.

2. Mekan-zaman dengesine dikkat edilmemesi de dizi filmlerde sık yaşanan bir durum. Örneğin tarihi bir dizi çekiminde, günümüz koşullarında arabayla hatta bazen uçakla bile gidilecek sürenin altında bir zamanda koşarak ya da at ile bir şehirden diğerine ulaşıldığına rastlayabiliyoruz. Yetmiyor bir de geri dönüyorlar. Film yapımcıları, seyirciyi bir yerde "aptal" yerine koyup, bunun sorgulanmayacağını düşünüyorlar. Bunun yerine senaryoyu mantık çerçevesi içinde yazmaları en azından bu tip çekimleri sorgulayanlar için olumlu bir adım olur.

3. Bazı dizilerdeki hikayeler, yeni bir hikaye bulunamazmışcasına sürekli tekrar ediyor... aldatmalar, küslükler, kavgalar, aşık olmalar v.b. Hiç konu bulamıyorsanız, yeni karakterler sokun ve onlara bağlı senaryolar yazın, temcit pilavı gibi kendinizi tekrar etmek yerine. Aslında en iyisi dizilerin 12, bilemediniz 24 bölümde final yapması. Böylece her şeyi tadında bırakırlar.

4. Kapı sorunu. Çekimlerde sık rastlanılan bu konuya nedense bir çözüm bulunamıyor. Kapıların hepsi mi baraka kapısı mübarek. Ya kapı tam kapanmaz ya geri açılır ya oyuncu kapıyla didişir... Bunun ön çekimi yok mu, bir marangoz ya da teknik işlerden anlayan bir usta bulundurmak sette çok mu maliyetli anlamadım.

5. Dizi filmler ve reklamlar arasındaki ses farklılığı. Reklama geçildiğinde desibel birdenbire yükseliyor. İzleyici açısından rahatsız edici bu durumu, kanalların, dikkati televizyonlara çekerek reklam izlenirliğini arttırmak için yaptığını düşünüyorum. Tam tersine reklam nefreti oluşturan bu durumun çözümü için RTÜK devreye girmeli. Reklamlar ile diğer programların desibel seviyesinin eşit olmasını zorunlu tutmalı. Yoksa elimizde kumanda ses düzeyi ile oynamaya devam edeceğiz.

Dizi filmlerle ilgili söylenecek bir köşe yazısına sığmayacak kadar çok konu var. Belli başlılarını sıraladım. Şimdilik bunlara bile çözüm bulunsa yeter. En azından daha az sorgulayarak, dizinin hikayesine kendimizi kaptırırız.