Son yıllarda en çok duyduğumuz söz; dış güçler…

Başarısız olduğumuz her şeyi dış güçlere bağlama hastalığımız var…

Çok olmuyor ama binde bir doğru iş yapıldığında tabii ki etkili ve yetkili olanlar başarıyı sahipleniyor.

Çok inanan olmazsa bile tüm başarısızlık ve kötü gidişat dış güçlere fatura edildiğinde, asıl sebepler araştırılmaz ve durum her geçen gün daha da kötüye gider…

Bir yandan tüm dünyanın bizi kıskandığı övünülerek anlatılıyor, diğer yandan ABD Başkanı ile bir toplantı sebebiyle yapılacak kısa bir görüşme ülkemiz için neredeyse ölüm kalım meselesi gibi gösteriliyor…

Dünyanın başarılarımızı kıskandığına inanılıyor, aynı zamanda dış güçlerin ülkemizde cirit attığı ısrarla anlatılıyor.

Hiç kimse çıkıp sormuyor; bu kadar güçlü isek, dünya bizi kıskanıyorsa, dış güçler nasıl oluyor da her şeyi bozabiliyorlar?

Dış güçler denilen şey, son yirmi yılda mı ortaya çıktı; öncesinde hepsi bizim dostumuz muydu?

Öyle anlatılıyor ki, Türk tarihi boyunca bütün dünya bizim dostumuz, hatta emrimizde hareket ediyor. Son 20 yılda bir anda tavır değiştirdiler ve bize düşman oldular…

Çok geriye gitmeye gerek yok; Kurtuluş Savaşında biz yedi düvelle savaşmadık mı? Bütün dünya Türk milletini yok etmek için birlik olmadı mı?

Atatürk döneminde Hitler’inden Stalin’ine kadar gücüne güvenen herkes Türkiye’ye kafa tutmaya kalkmadı mı? Tabii ki karşılarında Atatürk olduğu için cevabını aldılar.

Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Amerika bize gül mü uzattı, yoksa her şeye ambargo mu koydu?

70 sente muhtaç olduğumuz sürekli hatırlatılıp duruluyor, o tarihte ambargo ile mücadele etmiyor muyduk?

Türk ve Türkiye düşmanları her zaman vardı, maalesef her zaman da olacak...

Türkiye’yi adam gibi yönetirseniz, düşmanlara hak ettikleri şekilde cevap verirseniz, ekonomide, demokraside, hukukta herkesin örnek göstereceği bir ülke olursanız dış güçler avucunu yalar…

Ekonomik bağımsızlığınız yoksa, demokrasi ve hukukta tökezliyorsanız, istihbaratınız başarısızsa, dış güçler istediği gibi at koşturur…

Ekonomide dünya devi olmanız şart değildir; nitekim Çin ekonomik olarak çok ilerledi ama demokrasi ve insan haklarında geri olduğu için hâlâ yalpalıyor.

Dış güçlerin etkisizleşmesini istiyorsanız; ekonomide, eğitimde, istihdamda, demokraside, hukukta sözle değil gerçekte herkesin kıskanacağı bir noktaya gelmelisiniz…

Fırsat bulanın terk etmek istediği, işsizliğin zirve yaptığı, herkesin yarından umudunu kestiği bir ülkede dış güçlerin etkili olmasından daha doğal ne olabilir…

ABD Başkanının ağzından çıkacak sözlerin Türkiye’nin geleceğini etkileyeceği düşünülüyorsa, kafa olarak bile tam bağımsız olamadık demektir.

*****

Biraz gülme zamanı

  • Ölü şüpheliye tebligat çıkaran zabıt kâtibini, bu tebligatı muhtarın beyanına istinaden, mezarlıkta mezarını görüp teyit ederek, tebligata şerh düşen postacıyı alkışlıyorum.

  • Tutuklu dosyasını çöp tenekesinin üzerine bırakınca, temizlikçi tarafından çöp sanılıp götürüldükten sonra, fellik fellik çöpte dosya arayan zabıt kâtibine alkış istiyorum.

  • Kalemindeki masasına oturan hâkime “Kalk buradan, burası benim yerim” diyen zabıt kâtibine alkış istiyorum.

  • Dosya içerisinde delgeç ve zımba unutan, o halde Yargıtay’a gönderen, daha sonra Yargıtay tarafından eksiksiz iade edilen zabıt kâtibine ve Yargıtay’a alkış istiyorum.

  • Resmi nikâhı olmadan imam nikâhıyla yaşadığı eşinden, boşanmak ve nafaka almak için mahkemeye gelen kadına “Boş ol, boş ol, boş ol” diyerek gönderen hâkime alkış istiyorum.

  • Otopsi bittikten sonra düzenlenen “defin ruhsatının” teslim alan kısmına, ölenin adını yazan zabıt kâtibi arkadaşımıza alkış istiyorum.

  • Otopsi tutanağı başlığı açmak isterken, hızlı yazma kurbanı olarak “Orospi tutanağı” yazan zabıt kâtibine alkış istiyorum.

  • Taksirle yaralama suçunu “Taksitle yaralama” olarak yazan zabıt kâtibine alkış istiyorum.

  • Dinsel törenle nikâh yazacağına, “Cinsel törenle nikâh” olarak yazan zabıt kâtibine alkış istiyorum.

  • Fiili livata suçunu, “Çivili cıvata” olarak yazan ve bu suçun o adliyede artık bu isimle anılmasını sağlayan zabıt kâtibine alkış istiyorum.

  • Yetkisizlik kararını Kartal CBS’ye gönderen, gerekçeye Kadıköy CBS yazan ve suç yerini Kars olarak gösteren savcıya alkış istiyorum.

  • Kalemi arayıp “Başmüfettiş Ali” diye başlayan müfettişe, “Ben de mülkiye müfettişiyim” diye cevap verip haritada yer beğenen kâtibe alkış istiyorum.

  • Daha önce sayısız hırsızlık yapan, ifade sırasında avukattan daha çok bilgiye sahip olan ve savcıya tek söz ettirmeden ifadesini yazdıran şüpheliye alkış istiyorum.

  • 30 Ocak günü, ahırında 150 kilo esrar yakalatan, yazın toplayıp kışın içtiğini savunan 65 yaşındaki şüpheliye “Kapatırım seni ahıra, bahara kadar bunları bitireceksin” diyen hâkime alkış istiyorum.

(Alıntıdır)

*****                 

TEBESSÜM

Ters yön

Temel otoyolda ters yöne girer. Bunu gören trafik polisi, sürücüleri uyarmak için radyodan anons yaptırır. Ters yolda ilerleyen Temel de radyo dinlemektedir.

Polis radyodan:

- Lütfen dikkat, ters yönde ilerleyen bir araç var!

Temel bağırır:

- Ne bir tanesi hepsi hepsi!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bir ulusun büyüklüğü, nüfusun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür.

Victor Hugo