Dert zili

Abone Ol

Bugün ilk ve orta dereceli okullar derse başlıyor. Üniversiteler de önümüzdeki haftadan itibaren peyder pey açılacak.

Ülkemizde Eylül, dert ayı…

Hem kış hazırlıklarının yapılması, hem de okulların açılması dar gelirli aileleri çok zorluyor.

İlkokul birinci sınıfa başlayacak bir öğrencinin sadece kalem defter masrafı 600 TL’yi geçiyor.

Bazı okullar okul kıyafetini zorunlu tutuyor; belli mağazalar okul kıyafeti sattığı için fiyatlar uçuyor. Bazı bölgelerde öğrencilerin okul forması bin lirayı buluyor.

Tek tip kıyafet kaldırıldı ancak okul forması sorunu bir türlü çözüme kavuşmadı. Her okul ayrı forma belirliyor, belli mağaza ile anlaşıyor, öğrencinin başka yerden forma alma imkanı olmayınca fiyatlar cep yakıyor. Bu konuda dedikodular ayyuka çıkmış ama kimse umursamıyor.

Tek tip kıyafet uygulaması kaldırılmasına rağmen ısrarla forma istenmesi ve formanın da sadece bir veya en fazla iki mağazada satılması garabetinden artık kurtulmak lazım.

Her mağazada satılan, öğrencilerin de velilerin de kolaylıkla alabileceği türden bir forma niçin seçilmez? Israrla ve inatla niçin öğrenci forması üzerinden rant sağlanmak isteniyor, anlamak mümkün değil.

Yardımcı ve kaynak kitap kavgası hâlâ bitmedi. Milli Eğitim Bakanlığı ısrarla yardımcı kaynak kitabı yasaklıyor. Okul müdürlerinin bir kısmı öğretmenleri yardımcı kitap almaya zorluyor, bazı okullarda da öğretmenler kaynak kitap aldırdığı için soruşturma geçiriyor, ceza alıyor.

Milli Eğitim Bakanlığının ücretsiz dağıttığı ders kitapları çok yetersiz, yetersiz olmasının da ötesinde hatalarla ve yanlış bilgilerle dolu. İhtiyaca cevap vermediği için öğretmenler yardımcı kaynak kitap kullanmak istiyor ama bakanlık müdahale ediyor. Veliler kitap almak için öğretmeni zorluyor.

Kaynak kitap konusunda öğretmenler ve okul müdürleri arada kaldı. Kaynak kitap aldıran da sıkıntı yaşıyor, aldırmayan da… Bakanlığın bu konuya acil çözüm getirmesi gerekiyor.

Asıl sıkıntı özellikle büyük şehirlerde sınıfların yetersiz olması. Birçok bina depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle yıkıldı. Ancak yeni binalar bir türlü yetişmiyor. Öğrenciler, misafir okul olarak başka yerde eğitim görüyor. Çoğunluğu çok daha uzak yerlere gitmek zorunda kalıyor.

Zorunlu olarak ikili eğitim yapılıyor. Aynı binada iki ayrı okul, iki ayrı okul yönetimi var.

Sınıflar çok kalabalık. Özellikle İstanbul’un bazı bölgelerinde bir ilçe nüfusu kadar öğrencisi olan okullar var. Sınıflar 40-50 kişilik. Bu şartlarda eğitim yapmak nasıl mümkün olabilir?

En büyük sorun öğretmen açığı…

İstanbul gibi büyük şehirlerde bile yeterli öğretmen yok, açık ücretli öğretmenlerle kapatılmaya çalışılıyor.

Öyle bir garabet ki; yarım milyondan fazla işsiz öğretmen atama bekliyor. Milli Eğitim Bakanlığının ortalama yüz bine yakın öğretmen ihtiyacı var.

Öğretmen alınmıyor ama köle düzeni ile ders saati karşılığında ücretli öğretmen çalıştırılıyor.

Sonra da eğitimde niçin dibi görüyoruz diye dert yanıyoruz.

Ders zili değil, dert zili çalıyor…

*****

Tiryakiliğin hakkı bir fincandır

Aşırı kahve tiryakisi olan çiftçinin tarlada işi uzar. Kahvesiz kalmak başına vurur.

Yanındaki dağda yaşayan eşkıya başının kahve tiryakisi olduğunu bilir ama…

Çaresiz dağın yolunu tutar. Daha ormana girer girmez eşkıyanın adamları çiftçiyi yakalar ve eşkıya başının karşısına dikerler.

Çiftçi derdini anlatır.

Eşkıya başı, kendi adamının kulağına bir şeyler fısıldar…

Çiftçiyi arka tarafa alıp bir fincan kahve ikram ederler.

Çiftçi gözlerini kapatarak ve büyük bir zevkle kahvesini içer.

Eşkıya başının adamı sorar:

- Bir fincan daha yapayım mı?

Çiftçi teşekkür eder:

- Yok, tiryakiliğin hakkı bir fincandır.

Çiftçi, eşkıya başının adamına sorar:

- Maşallah iyi kahve pişiriyorsun, nerelisin?

Konuşma konuşmayı açar, çiftçi ile eşkıya başının adamı hemşeri, hatta hısım çıkarlar.

Muhabbetine güvenen çiftçi, eşkıya başının adamına sorar:

- Eşkıya başı kulağına bir şeyler fısıldadı, ne dedi?

Etrafını şöyle bir kolaçan eden adam cevap verir:

- Bir fincan kahve yapıp verin, içtikten sonra ikinci fincanı teklif edin, “Tiryakiliğin kararı birdir” deyip kabul etmezse, bu adam hakikaten tiryakidir. Her zaman kapımızın açık olduğunu belirtin ve bir miktarda kuru kahve verip gönderin. Eğer ikinci fincanı kabul ederse bilgi toplamaya gelmiştir, sıkın kafasına…

*****

TEBESSÜM

Çikolata

Bir kimyacı bilgisayarının başında çalışırken, 6 yaşındaki oğlu odaya girer. Babasına der ki:

- Babacığım şu büyük kimya bilim adamlarının hayatlarını alabilir miyim?

Babası buna çok sevinir. Daha bu yaşta oğlum kimya ile uğraşırsa gelecekte tam bir kimyacı olur diyerek; kitapları uzatır.

Çocuk, 5 cildi birden alıp götürür. Bir saat sonra annesi söylenmeye başlar:

- Çikolatalar yine bitmiş. Bizim bacaksızın boyu da oraya yetişmez ki…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Eğitim bir insanın diktatör olmasına değil, önder olmasına yarar.

Lord Braugham