Laodikya Antik Kenti

Laodikeia Antik Kenti, Denizli İli’nin 6 km. kuzeyinde yer almaktadır. Helenistik kent, M.Ö. 3. yy.’ın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından, karısı Laodike adına kurulmuştur. M.Ö. 130/129 yılında ise, bölge tamamen Roma’ya (önce Cumhuriyet, sonra İmparatorluk) bağlanmıştır. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropollük seviyesinde, dini bir merkez haline gelmiştir. Laodikeia’da yapılan kazı çalışmaları, Erken Kalkolitik Dönem (Bakır Çağı), M.Ö. 5500’den, M.S. 7. yy.’a kadar kesintisiz yerleşimlerin varlığını ortaya koymuştur. Zamanımızdan 7 bin 500 yıl önce kurulmuş bir medeniyetten (Laodikya’dan) söz ediyoruz. Bu bağlamda Laodikeia, önemli arkeolojik kalıntılara sahiptir. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikeia’nın, önemli ve günümüze kadar gelebilen yapıları içinde; Anadolu’nun en büyük stadyumu (ölçüleri 285×70 m.), 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri sayılabilir. Kentin dört tarafını ise, nekropol alanları çevirir.

Laodikeia, Hristiyanlık dünyası için çok önemlidir. Çünkü kent M.S. 4. yy.’dan itibaren Kutsal Hac Merkezi olma gibi dinsel bir özelliğe sahip olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Laodikeia Kilisesi adına vahiy gönderilen bir kentte, Laodikeia Kilisesi’nin ortaya çıkarılması, bu kutsallığı bir kat daha artırmaktadır. Kilise, Büyük Constantinus zamanında (M.S. 306-337), Hıristiyanlığın M.S. 313 yılında, Milano Fermanı ile serbest olmasıyla birlikte yapılmıştır. Bu yönüyle Hıristiyanlık dünyasının en eski ve en önemli kutsal yapılarından biri olma özelliğini korumaktadır. Bu yapı, bir hac kilisesidir. Bu antik yapıyı merak edip görmeye gelen batılılar için, önemlidir burası.

Hierapolis ve Laodikya Antik Kenti’ne hayat veren; Karız Su Kanalları Sistemi, Su Terazisi ya da Taksim adı verilen su toplama, depolama ve dağıtım sisteminin yapıldığı oyma taş ve künk sistemi ile hala ayakta duran tarihi su yapıları, meraklıların ve araştırmacıların gözde yerlerindendir. Bozulmadan günümüze kadar gelen bir başka yapı ise; kanalizasyon sistemidir.

Atatürk Evi Etnografya Müzesi

Binanın yapılış tarihi hakkında kesin bir belge bulunmamakla birlikte halktan edinilen bilgilere göre 19. yüzyıl sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bina, dış yapısı, planı, pencerelerinin formu ve süsleme özelliklerinden dolayı sakız tipi olarak tanımlanmaktadır. İki katlı olarak inşa edilen yapı, plan itibariyle orta sofalı ve bu sofaya açılan odalardan oluşmaktadır. Üst katın sofası, ön cephede cepheyi hareketlendiren çıkma balkona, arka cephede ise iki kat boyunca yükselen ve sonradan eklendiği anlaşılan bölüme açılmaktadır. Zemin katın tavan silmeleri ile üst katı taşıyan ahşap direklerin üzerini örten kaval yivli meander bezemeli, silme başlıklı dekoratif köşe payelerinin dışında herhangi bir süslemesi yoktur.

Bina, Cumhuriyetin ilk yıllarında parti binası olarak kullanılmış ve Ulu Önder Atatürk, 4 Şubat 1931 tarihinde Denizli’ye gelişlerinde burada bir gece konuk edilmiştir. 1950’li yıllardan sonra Sağlık Bakanlığı’na tahsis edilerek bir süre Verem Savaş Dispanseri olarak hizmet vermiştir. 1977 yılında da Kültür Bakanlığı tarafından anıt eser olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olan 1981 yılından 1983 yılı sonuna kadar binanın onarımı ve teşhir tanzimi gerçekleştirilerek 1 Şubat 1984 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. Zamanın olumsuz etkisi, mimari yapısı ve bulunduğu yer itibariyle bina yıpranmış, 1997 yılı sonunda tekrar onarıma alınmıştır. Onarım ve yeniden teşhir tanzimi ile Atatürk’ün Denizli’yi onurlandırmalarının 68. yılı olan 4 Şubat 1999 tarihinde yeniden hizmete girmiştir.

Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi’nin alt katında etnografik eserler sergilenmektedir. Ziyaretçi girişinin solundaki ve sağındaki iki odada, duvar ve yer vitrinlerinde gümüş ve bafon kadın takıları, işlemeli kadın cepkenleri, el işlemeleri ile fincan zarfları bulunmaktadır. Sağdaki ikinci odada ahşap oyma hat örnekleri yer almaktadır. Alt kattaki en geniş ve üçüncü odada, vitrinler içerisinde değişik tipte tüfekler, kılıçlar, Yatağan palaları, tabancalar, işlemeli kadın giysileri, geleneksel el işlemeleri sergilenmektedir. Ayrıca İzmir’in düşman işgaline karşı 16 Mayıs 1919 tarihinde Denizli Bayramyeri meydanında düzenlenen mitingde kullanılan sancak yanı sıra; Milli Mücadele’de büyük yararlılıkları görülen Mustafa Kemal Paşa ve Kuvayı Milliye direnişinin İstihbaratçı subayı ve Milli Mücadelenin gizli kahramanı olan ve İlk meclisin Denizli milletvekili Fahri Akçakoca Akça (1894-1955) ile Çal ilçesi Selcen köyünden olan Hüseyin Efe’ye (Hüseyin Çavuş) ait giysi ve eserler sergilenmektedir. Denizli’ye gelen yerli ve yabancı turistlerin merak edip gezdikleri yerlerin başında gelen Atatürk evi ve Etnografya müzesini ve de özellikle; Türk ve Dünya Edebiyatının seçkin kitaplarının yer aldığı Merkezefendi Belediyesi tarafından yaptırılan modern mimarisi ile dikkat çeken kütüphaneyi mutlaka geziniz…

Devamı yarın…