Laodikya Antik Kenti

Laodikya gezimizde, mola yerinde karşılaştığımız, bir bilim ve araştırma ekibi de; bu kazı alanı ve genel olarak da, Anadolu Su Medeniyetleri konusunda daha özgün bilgiler verdi. Özellikle, Pamukkale Üniversitesi tarafından düzenlenen “Anadolu Su Medeniyetleri Forumu”na katılan: Pamukkale Üniversitesi İnşaat Fakültesi Hidrojeoloji Bölüm Başkanı ve Hidropolitik Akademi üyesi Prof. Dr. Orhan Baykan (geçtiğimiz yıl aramızdan ayrıldı, ışığı bol olsun), Pamukkale Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Nesrin Baykan, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ünal Öziş, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fahri Işık, Antalya Patara Örenyeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Havva İşkan Işık, İTÜ öğretim üyesi ve Su Vakfı Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen, İzmir Yürksek Teknoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Baba, Hierapolis Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Grazia Semeraro (İtalyan), Araştırmacı yazar-belgeselci Dursun Özden, Mimarlar Odası Temsilcisi ve yazar Süleyman Boz ve öteki konuklarla sohbet etmenin keyfi yanı sıra; bu gezimiz tam bir dolu dolu kültür gezisine dönüştü. Bu bağlamda, çok şanslı bir gezi rotası izlemiş olduk.

Yol arkadaşlarımla Pamukkale Travertenleri, Antik Havuz, Hierapolis Antik Kenti ve müzesinde dolaşırken, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Bir de baktık ki, Güneş karşı ufukta bize el sallamaya hazırlanıyor…  Ören yerlerinin neredeyse kapanma saati gelmişti. Hierapolis’ten ayrılarak, hızlıca Laodikeia’ya doğru yola çıktık. Kapanıştan önce orada olup, bugün için görmeyi planladığımız bu iki antik kent gezimizi tamamlamalıydık. Çünkü, ertesi gün Salda Gölü ve Lavanta Köyü’nü gidecektik. Neyseki, kapanıştan önce yetiştik ama zaman çok azdı. Güvenlik görevlisi arkadaşlar misafirlerimin yurtdışından geldiğini öğrenince, bize tolerans gösterip zaman verdiler. Müze görevlilerinin rehberliğinde gezmeye başladık. Kazı çalışmalarının devam ettiği ve çalışmaların daha çok uzun yıllar süreceği tahmin edilen bu antik kent, Hierapolis Antik Kenti’nin karşısındaki tepede kurulmuştu. İkisinin arasında yer alan ova ise, bir zamanlar kocaman bir gölmüş ve Türkler bu göle deniz dedikleri için, burası Türklerin eline geçince adına “Denizli” demişler. Denizli adı nereden geliyor? Diye hep merak etmiştim. Merakımı en doğru yerde ve zamanda öğrendim. Ayrıca, Denizili’nin simgesi olan kızıl ibikli çil horoz heykelciği de bu ören yerinde bulunan antik tarihi eserlerin başında gelmektedir.

Daha sonra ise, bir etkinlikte tanıştığım Laodikeia Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek, “17 yıldır kazı çalışmalarının devam ettiği Laodikya Antik Kenti’nde, asırlar önce kurulan antik kentin tamamının gün yüzüne çıkarılmasının asırlar boyunca ve 12 ay üzerinden geniş ekiple çalışmalar devam ederse, kazı ve restorasyon çalışmalarının yaklaşık 750 yıl süreceğini” söyledi. 8 kilometrelik alan üzerinde, M.Ö. 261-263 yılları arasında inşa edilen ve Anadolu’nun en köklü ve eski şehirlerinden olan Laodikeia’da kazı çalışmaları, 2003 yılında başlamıştır. Geçen 17 yıla rağmen, kazı alanının ancak %1,3’lük kısmı gün yüzüne çıkarılabilmiştir.

Bildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar en uzun süreli kazılardan birisi İzmir Selçuk’ta bulunan Efes kazısıdır. Bu kazı 125 yıldan fazla sürmüştür. Buna rağmen %10’luk kısmı gün yüzüne çıkarılmıştır.

Bu uzun girizgahtan sonra, gün batımına denk geldiğim için mi, yoksa o hüzünlü yalnızlığından mı olduğunu bilemediğim ama, beni çok etkileyen Laodikeia Antik Kentini tanımaya başlayalım.

Devamı haftaya…