İhtiyacımız olan birçok şeyi yazdım. Meditasyonun anlamını ve faydalarını biliyoruz. İzlemeyi ve tanık olmayı öğrendik. Doğru nefes alıyoruz. Oturup kendimizi dinleyebiliyoruz. Gerçekten hepsini düzenli ve günlük uyguladıysak değişimin farkında mıyız?

Uygulamadıysak maalesef bir değişimden bahsedemeyiz. Deneyip kendi içiyle yüzleşmekten korkup “ sıkılıyorum “ savunma mekanizmasına geçenleriniz olmuştur. Sıkılmıyoruz. Aslında korkuyoruz. Yine zihnimizin oynadığı oyunlara denk geliyoruz. Çok normal. Hepimiz geçmişimizden o kadar şey getiriyor, o kadar çok yaşantı biriktiriyoruz ki… Aklımıza gelen, unutamadığımız şeylere o kadar bağlıyız ki bırakmak istemiyoruz. Bırakmaktan korkuyoruz.

Bize zarar veren düşünceler, anılarımız, kayıtlarımız, günlük kaygılarımız, terkedilişlerimiz, terk ettiklerimiz, çocukluk yaralarımız, içimizde kalanlar, özlemlerimiz, hüzünlerimiz, başaramadıklarımız, keşkelerimiz, korkularımız, inançlarımız, acabalarımız, endişelerimiz, umutlarımız, isteklerimiz, arzularımız, kaybettiklerimiz, arayıp bulamadıklarımız, acılarımız, unutamadıklarımız…Aslında hepsine içten içe o kadar bağlıyız ki bir çoğunu bırakmak istemiyoruz. Bir an bile aklımızdan çıkmalarına izin vermiyoruz. Yanardağın yanışından zevk alır mı insan? Bir çoğumuz başka türlüsünü bilmediğimiz için alıyoruz. Sonra da o yanardağın üstünde 15 dakika bile oturmak istemiyoruz. Sözde sıkılıyoruz…

Neden bırakmak istemiyoruz ve bu düşünceler nerede kayıtlı? Cevap birçoğunuzun bildiği gibi... Bilinçaltımızda.

Zihnimizde yapılan faaliyetlerin çoğundan bilinçaltı sorumlu. Bilinçaltı zihnin anatomik bir karşılığı yok bildiğim kadarıyla fakat çoğunlukla sağ beyinle ilişkilendiriliyor. Bilinçaltını benliğimizin bilgisayarı olarak düşünebilirsiniz. Uyumuyor, her söylenene inanıyor ve komut olarak kabul ediyor, gerçekle hayali ayırt edemiyor. Bize yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat bizim farkında ve kontrolünde olmadığımız bir yerden bahsediyoruz. Anne karnından itibaren her şeyimizi kayıt altına alan, unutmayan, duyguları, sezgileri, alışkanlıkları, yaşantıları, inançları olumlu olumsuz demeden her şeyi kaydeden bir depo. Anlayacağınız üzere aslında bugüne kadar bahsettiğimiz zihin kavramı ve oyunları bilinç değil bilinçaltıyla ilişkili kısmı ilgilendiriyordu.

Çoğumuz geçmişten getirdiğimiz travmalarımızın, bilinçaltı kayıtlarımızın yönlendirmesiyle yaşıyoruz ve maalesef farkında bile değiliz. İnsanlar bu olumsuzluklardan kurtulmak için terapi alıyor (en sağlıklı yöntem) günlük telkinler yapıyor. Meditasyonun da düzenli uygulandığında bilinçaltına faydası artık bilinen bir gerçek. Meditasyonla dıştan içe düşeriz ve farkındalığımız artar dedik. Evet düştüğümüz yer içimiz. Zihnimiz. Bilinç ve bilinçaltımız.

Hepimizin zihnimizdeki bu düşüncelerden uzaklaşmaya ve biraz özgür hissetmeye ihtiyacı var. Bu yüzden bu hafta sizlerle keyifli ve daha özgür hissedeceğiniz bir meditasyon paylaşmak istedim.

Gökyüzü hala baki olan ve insan elinin değmediği, sınırlama olmayan tek manzara...

Bir yaz akşamı gökyüzünün maviliği nerdeyse hepimize huzur verir. Belki de gökyüzüne bakıp biraz özgür hissettiğimiz için daha huzurluyuzdur kim bilir?

Meditasyonu açık, güvenli ve sakin bir alanda dışarda yapmanızı istiyorum.

Yere uzanın ve önce uzandığınız yeri bütünüyle hissetmeye çalışın.

Gözlerinizi açın ve gökyüzüne bakmaya başlayın. Tamamen gökyüzüne odaklanın.

Nefes alıp verişleriniz bir süre sonra düzene girecektir.

Varsa bulutları inceleyin.

Gözlerinizi kırpmamaya çalışın ve gözlerinizi kapatmayın.(gözleriniz acıyabilir, yaş gelebilir)

Aklınıza gelen düşüncelerin gökyüzündeki bulutlar olduğunu imgeleyin.

Kayıtsız kalın.

Gökyüzünün derin maviliğinde kaybolur gibi hissettiğiniz an gözlerinizi kapatın.

Gözleriniz kapalıyken de gökyüzünü imgelemeye devam edin.

Gökyüzünü düşünmeyin sadece gökyüzüyle bir olduğunuzu hayal edin.

Hazır hissettiğinizde gözlerinizi açabilir ve yavaşça kalkabilirsiniz.

Osho’nun buna benzer bir tekniği var. Boşluğu İçinde Bulmak olarak tanımlıyor ve devam ediyor;

Ne zaman ki içsel boşluğun tamamıyla ıvır zıvırdan arınacak -kelimeler, düşünceler, anılar, arzular, hayaller, rüyalar-  ne zaman ki hepsi gidecek ve sen sadece orada, sessizce orada, bu muazzam hiçliği tecrübe ediyor olacaksın, o an mutluluğu hissettiğin ilk an olacak.

İçinizdeki boşlukla tanışmanız dileğiyle...