Sanık Şair Faruk Nafiz Çamlıbel Yassıada’da
Pek çok şiiri şarkı oldu Çamlıbel’in. Bütün kıskançlar adına yazdığı mısralar hâlâ dillerde dolaşmaktadır: “Sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın! / Sesini duyan olur, sana göz koyan olur, / Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, / Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...”
Yassıada’da yargılanan şair ve İstanbul Milletvekili Faruk Nafiz Çamlıbel, diğer milletvekilleri gibi kendisi de pek çok baskıya maruz kaldı. Uzun yıllar sanatı ve milletvekilliği ile halka hizmet etmesine karşın mahkeme karşısında hesap vermek zorunda bırakıldı. “Mavi bir gölde elem katrası” olarak tanımladığı Yassıada’da yaşadığı sıkıntıları, ömrü boyunca elinden düşürmediği kalemiyle anlattı. Zindan Duvarları işte bu zor günlerin bir ürünüydü. Hapis kaldığı süre içinde yaşadıklarını topladığı Zindan Duvarları, iki bölümden oluşur. “Adadan Kıtalar” adlı birinci bölümünün başında “kader ve keder birliği ettiğimiz arkadaşlarımızın aziz hatırasına” ifadesi yer alır. “Ölümle Kalım Arasında” adlı ikinci bölüm ise kendisi ile beraber yargılanan bir dönem Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı görevlerini yapan Celal Yardımcı’ya ithaf etti.
“Gece zindanda Yusuflar sıralanmış yatıyor,
Yüzlerinden okurum sapsarı rüyalarını...
Kimi sehpada görür kendini, çarmıhta kimi,
Ve ararlar yine zindandaki dünyalarını...
Evler yıkılır, köyler olur hak ile yeksân,
Viran yeri birkaç yıla varmaz onarırlar.
Yalnız şu gönül mülkü harap olmaya görsün;
Tamire yetişmez onu dünyada asırlar.”Öte yandan; Faruk Nafiz’in gizli aşkı şair Şükufe Nihal Başar, bu kara sevda için, şu dizeleri yazmıştı:
“Kalbime akan bir sesti
Akşam gölgesinde çağlayan o su
Sesini en tatlı yerinde kesti
Bizi sonsuzluğa bağlayan o su!”
Faruk Nafiz Çamlıbel ve Şükufe Nihal Başar Türk edebiyatının iki önemli şairi ve aydını. Yaşadıkları yasak aşklarıyla bir döneme damga vurmuş, adlarından çokça bahsettirmiş ve konuşulmuş iki isim…
Şair Ahmet Özdemir ise, bir makalesinde; Faruk Nafiz için şu dipnotu düşmüştü: “Faruk Nafiz Çamlıbel, Azize hanımla evliydi, Yeliz adında bir kızı ve Okyay adında oğlu vardı. Azize Hanım amansız bir hastalıktan ani vefat edince, Faruk Nafiz Çamlıbel sarsıldı. Hayatını paylaştığı karısının ölümü üzerine, dinlerken içimizi titreten şu sözleri yazmıştı. Alaeddin Yavaşça da bu güfteyi hicaz makamında bestelemişti.
“Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Bir yer ki, sevenler sevilenlerden eser yok!
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok
Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok!”
Faruk Nafiz Çamlıbel 8 Kasım 1973 tarihinde çıktığı yurt gezisinde, Akdeniz sularında seyreden Samsun vapurunda kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. 11 Kasım Pazar günü Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi…”
Eşi Azize Hanım’ın vefatından çok etkilenen Faruk Nafiz, her yıl dostlarıyla deniz seyahatlerine çıkarak iç huzurunu yakalamaya çalıştı. Fakat ölüm, 8 Ksım 1973’te Fethiye-Kaş arasında çıktığı bir mavi yolculukta geldi şaire. Kamarasında kalp krizi geçiren Faruk Nafiz, Çamdeviren, Deli Ozan, Akıllı Ozan, İsmail Vecih, İğne ile Kuyu Kazan, Kalender, Tatlı Sert, Yamak imzalarını da yanına alarak sonsuzluğa karıştı…
Yassıada’da, 16-17 Eylül 1961’de Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam cezaları onandı ve infaz edildi… Menderes, Koraltan ve Zorlu idam sehbası-çarmıh-4 çivi-dar ağacına götüren iddianamede adı geçen şair Necip Fazıl Kısakürek’in kirli yanları ve Menderes’in gizli aşkı ya da “Cesur bir aşk hikayesi: Adnan Menderes ve Ayhan Aydan” ilişkilerine inat; idam sehbasında ve zindanlarda ağır bedeller ödeyenlerden biri de Çamlıbel idi. O pek çok eseri yanı sıra; Han Duvarları ve Onuncu Yıl Marşı’nı yazan onurlu şair, edebiyatımıza ve Anadolu şiir gelenekine büyük katkılar sağlamış Faruk Nafiz Çamlıbel, eserleriyle yaşıyor, yaşayacaktır. Tarihin belleğinde her şey kazılı-yazılı… Yassıada-İmralı ve Ulucanlar zindanında yağlı urganları bağlayan, kalem kıran o zalimler ise, çoktan unutuldu bile…
Devamı yarın…