Sanık Şair Faruk Nafiz Çamlıbel Yassıada’da
Yassıada gezimde, Özgürlük ve Demokrasi Müzesi’ni gezerken, Yassıada İddianamesinde adı geçen mahkumlardan bir olan ünlü şair Faruk Nafiz Çamlıbel’e ayrıca bir kapı aralamak istedim…
Yassıada sanıklarından şair ve yazar Faruk Nafiz Çamlıbel, 1946-1960 yılları arasında, 14 yıl Demokrat Parti İstanbul milletvekilliği yapmıştır. Onun bu uzun sayılabilecek milletvekilliği hayatı pek parlak geçmemiştir. Meclis’te fazla konuşma yapmamış, Meclis’teki faaliyetlere katılmamıştır. 1960 darbesi olunca o da diğer milletvekilleri gibi tutuklanmış ve Yassıada’ya gönderilmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel Yassıada’da 15 ay tutuklu kalmıştır. 13 Haziran 1960’ta nezarete atılan Faruk Nafiz Çamlıbel, Yassıada Mahkemesi’ne savunmasını 23 Ağustos 1960’ta vermiştir. Aslı Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan bu savunmada Faruk Nafiz Çamlıbel, Demokrat Parti’nin aleyhinde ifade vermiştir. Demokrat Partiye yapılan iddiaları kabul etmiş, kendisinin bunlara karşı olduğunu, engellemek için uğraştığını söylemiştir. Bu makalemizde onun böyle davranmasının sebeplerini de ortaya koymaya çalıştık. (1967’de Tan Matbaası tarafından yayınlanan Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Zindan Duvarları” kitabından alıntıdır).
Han Duvarları’ndan Yassıada Zindan Duvarlarına…
Çamlıbel’in Kayseri’deki edebiyat öğretmenliğiyle başlayan muallimlik yolculuğu, Ankara’da Muallim Mektebi, Kız ve Erkek liseleri, İstanbul’da ise Vefa ve Kabataş liseleriyle Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’yle devam etmiş fakat tren makas değiştirerek onu bir gün siyaset istasyonuna indirmiş, 1946’da Demokrat Parti’den İstanbul milletvekili seçilmişti şair. Şiirleri azalmış ne gam, sevmişti siyaseti Çamlıbel. Ta ki, 1960’a kadar. On dört yıl milletvekilliği yaptıktan sonra 27 Mayıs ihtilalinde diğer DP’lilerle birlikte tutuklanarak Yassıada’ya gönderilmiş ve bir ekim sabahı tarihî duruşma salonundaki 592 sanık arasında bulmuştu kendini. Han Duvarları’ndan sonra zindan duvarları bekliyordu onu. Her ne kadar saygın bir şair olması diğer mahkûmlara göre biraz daha ayrıcalıklı tutsa da onu, bir yıllık hapis cezasının ardından “Zindan Duvarları” adlı bir kitap yazdıracak kadar savurmuştu onu. Hapisteyken yazdığı şiirleri ancak 1967 yılında yayımlama cesaretini bulmuştu şair.
“Mavi bir gözde elem katrası”ydı Yassıada. Ağaçsız, yamaçsız ve yaslı. Darağacından korularla çevrili bu kara parçasında korku içinde yaşıyordu insanlar. Özel günler yeni ve kasvetli anlamlar kazanmıştı. Yılbaşı bir Kerbela akşamıydı mesela kanlı bulutlarda Hüseyin’in yüzü görünen. 1960’ı 1961’e bağlayan gece koğuşunda şu mısraları yazıyordu Çamlıbel: “Kerbela akşamıdır Marmara ufkunda tüten, / Çölü deryaya çevirmiş sel olmuş gözyaşımız… / Görerek kanlı bulutlarda Hüseyn’in yüzünü. / On Muharrem gibi matem tutuyor yılbaşımız!” Faruk Nafiz Yassıada günlerinde kah Hz. Nuh’un yalnızlığını libas ediniyor kah Hz. Yusuf’un zindanında nefes alıp veriyordu. “Deli Poyrazları divâne Lodoslar / Gitmiyor Nuh’unu sahilde unutmuş gemimiz”; “Gece zindanda Yusuflar sıralanmış yatıyor, / Yüzlerinden okurum sapsarı rüyalarını... / Kimi sehpada görür kendini, çarmıhta kimi, / Ve ararlar yine zindandaki dünyalarını...”
Pek çok şiiri şarkı oldu Çamlıbel’in. Bütün kıskançlar adına yazdığı mısralar hâlâ dillerde dolaşmaktadır: “Sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın! / Sesini duyan olur, sana göz koyan olur, / Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, / Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...”
Sonunda beraat etti Çamlıbel. Fakat beraat etmek yetmiyordu itibarına kavuşmak için. Siyasetten soğumuştu. Yıllar sonra kendisiyle yapılan bir röportajda “Politikayla 11 yıldan beri dargınız… Ve bu dargınlık sürecek de… Politikanın doktorasını Yassıada’da verdik. O işi bitirdik !..” diyordu.
Devamı haftaya…