Yıllardır kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriydik. Teknoloji ve sanayi ürünlerini ithal ediyorduk, ancak tarlada yetiştirdiğimiz ürünler bize yetiyordu.

Dışarıya sattıklarımız da cabası… Sümerbank basma fabrikasının vaktiyle narenciye parası ile kurulduğunu unutmamak lazım…

Çikita muz ithalatıyla başlayan süreç; saman, et ve kurbanlık hayvana kadar uzandı…

Çiftçiyi desteklemek, ucuz gübre ve mazot temin etmek, ekonomiye yük olarak algılandı. Tarım ürünlerini ithal etmek, iktidarlar için daha cazip göründü.

Devletin desteğinden mahrum kalan, yeni teknolojiye de ayak uyduramayan çiftçiler, ekip biçmeyi bıraktı. Sadece tarlalar boş kalmadı, çiftçiler terk edince köyler, meralar ve yaylalar da boşaldı. Hayvancılık da bitti.

Sebze, meyve, buğday ekilmediği gibi hayvan kalmadığı için et ve süt üretimi de durdu.

Her şeyi dışarıdan alma kolaycılığı yüzünden tarım ülkemizde bitirildi.

Şimdi sadece Türkiye değil, tüm dünyada üretim darboğaza girdi. Üretim azalınca fiyatlar arttı, hatta ürün tedariki zora girdi.

Herkes kara kara düşünüyor, halimiz ne olacak?

Çare belli, çiftçiyi tekrar üretime teşvik etmek, daha da önemlisi maddi açıdan desteklemek şart.

Gübre fiyatları almış başını gidiyor, çiftçiye ucuz gübre sağlanmalı… Tarlada işçilik fiyatları çok arttı, çiftçinin ekimini yapabilmesi için öncelikle teknik imkanlar sağlanmalı…

Tarlaları, traktörleri hacizli çiftçileri, öncelikle borç sarmalından kurtarmalı…

Ülkemizde özellikle Anadolu’da tarlaların çoğu boş duruyor.

Az sayıda üretim yapan çiftçi var; onlar da borçtan kurtulamıyor, haciz tehdidi altında yaşıyor.

Birçok üründe destekleme ve taban fiyat belirlenmediği için çiftçi mahsulünü çok ucuz satmak zorunda kalıyor. Hatta taban fiyat belirlense bile yaş çay örneğinde olduğu gibi çiftçi yine de taban fiyattan satamıyor.

Kamu kuruluşları veya birlikleri ürünlerin tamamını almadığı için özel sektör fiyatı kırıyor. Çaresiz kalan çiftçi, maliyetinin altında fiyatla ürünleri elden çıkarıyor.

Bir sonraki sezon ürünü ekmeye mecali kalmıyor.

En önemlisi de tohum sorunu… Çiftçiye ucuz ve kaliteli tohum sağlanmalı…

Hatta çiftçi tohum için ücret ödememeli, verilen tohum karşılığında üreticiden tarım ürünü satın alınmalı…

Avrupa’da çiftçiye üretim ve mali destek verilmediği gibi ülkemizde çok yanlış bir görüş var.

AB ülkelerinin her birinin çiftçiye verdiği maddi desteğin onda birini bile vermiyoruz.

Bu sebepledir ki, Konya’nın üçte biri kadar bile toprağı bulunmayan Hollanda’dan tarım ürünü, düşman diye her gün lanet okunan İsrail’den tohum alıyoruz.

Çiftçinin feryadını duymazsak, yarın öbür gün yiyecek ekmek bile bulamayız…

*****

İki kardeşin hikayesi

İki erkek kardeş babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.

Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü:

- Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.

O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.

Bu arada evli olan kardeş de bekar kardeşini düşündü:

- Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var, yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.

Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı.

İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu.

Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştı. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.

*****             

TEBESSÜM

Papağan

Temel, papağanını satmak için pazara götürür. Bir kafese koyup, müşteri beklemeye başlar.

Bir müşteri gelir ve papağanın özelliklerini Temel’e sorar:

Temel anlatmaya başlar:

- Sağ ayağını çektiğinizde hoş geldiniz, sol ayağını çektiğinizde güle güle diyor.

Bunu duyan müşteri sorar:

- Peki iki ayağını çektiğimizde ne olur?

Bu kez papağan cevabı yapıştırır:

- Düşerim geri zekalı!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Metodu olan topal, metotsuz koşandan daha çabuk ilerler.

Francis Bacon