Her olumsuz olay sonrasında dövünüyoruz…

Ne yazık ki, sadece sonuçları konuşuyoruz; sebepleri araştıran ve önceden tedbir alan yok.

Sağlıkta şiddet var, sadece işini yaptığı için bir doktor öldürülüyor…

Herkes bağırıp çağırıyor, tepkiler artıyor, öfke seli oluşuyor.

Başka bir cani, avukat öldürüyor, yine halkın tepkisi zirve yapıyor.

Üçüncü günde her şeyi unutuyoruz.

On gün bile geçmedi, doktor ve avukat cinayetini kaç kişi hatırlıyor?

Her şeyi çok çabuk unutuyoruz, sebeplerini araştırmıyoruz, çare düşünmüyoruz.

Sadece anlık öfke ile geçici tedbirler alınıyor ki çoğu zaman o bile olmuyor.

Asıl sorulması gereken soru, sağlıkta şiddet niçin artıyor?

Çok değil, birkaç yıl önce doktorlara karşı saygımız sonsuzdu; derdimizi anlatırken, hastalığımız hakkında bilgi verirken bile sesimizi yükseltmek şöyle dursun saygıda kusur etmezdik.

Doktorun ilmine, mesleğine son derece saygı duyardık…

Dün doktorun karşısında ceketini ilikleyenler, bugün niçin aynı doktoru dövmeye kalkıyor, şiddet uyguluyor ve öldürüyor?

Asıl sorulması gereken soru budur…

Son yıllarda tek güç egemen kılınmak isteniyor, onun dışındaki herkes itibarsızlaştırılıyor.

Doktorların, avukatların, hakimlerin, öğretmenlerin, beyaz yakalı diye tabir edilen tüm meslek gruplarının yaptıkları iş basite indirgeniyor, değersizleştiriliyor.

Hatta ne yazık ki, çoğu zaman aşağılanıyor…

İlim ve ilim sahibi olanlar değersizleştirilince, cehalet zirve yapıyor…

Cahil, doktorun işini beğenmiyor, avukatın işine karışıyor, öğretmene akıl veriyor…

Gidenler gitsinler diye doktorlar itibarsızlaştırılırsa, doktorlar para göz diye aşağılanırsa, avukatlar sahtekar diye haksız ithama uğrarsa, öğretmenler okey masasından kalkmıyor diye öğrenciler karşısında değersizleştirilirse…

Bunlar yetmezmiş gibi bir de kendini hoca sananlar, “Dövmez misin öldürmez misin?” diye vaaz ederse…

Şiddeti önleyemezsiniz, hatta özendirirsiniz, cahillere çanak tutarsınız.

Bu şartlarda doktorlara gül uzatılmasını mı bekliyorsunuz…

Isırgan otu ekerseniz gül yetişmez.

Önce cehaleti öven kafa yapımızı değiştirip, ilim ve ilim sahiplerine değer vermeyi öğrenmeliyiz…

İlme ve ilim sahibine saygı olmadan hiçbir şiddet önlenemez…

*****

Kurbağa yarışı

Hikaye bu ya; bir gün kurbağalar arasında yarışma yapılacakmış. Kurbağalar çok yüksek bir kulenin tepesine çıkacakmış…

Bir sürü kurbağa yarışı seyretmek için toplanmışlar ve yarışma başlamış. Kule o kadar yüksekmiş ki, seyircilerin hiçbiri yarışmacıların başarabileceğine inanmıyormuş. Destek vermek yerine başlamışlar bağırmaya:

- Zavallılar! Hiçbiriniz başaramayacaksınız!

Yarışmaya başlayan kurbağalar ümitsizliğe kapılıp, kulenin tepesine ulaşamayacaklarını düşünmüşler; teker teker yarışı bırakmışlar.

İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya devam etmiş.

Seyirciler bağırıyorlarmış:

- Zavallılar! Hiçbiriniz başaramayacaksınız!

Sonunda, geriye kalan son bir kurbağa yarışı bırakmamış ve büyük bir gayret ile kulenin tepesine çıkmayı başarmış.

Seyirciler ve diğer yarışmacılar hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş:

- Bu işi nasıl başardın?

Kuleye çıkan kurbağa cevap vermemiş. O an farkına varmışlar kurbağa sağırmış!

Kurbağa olumsuz tüm haykırışları duymayıp ümitsizliğe düşmemiş ve yalnızca kulenin en tepesine çıkmayı düşündüğü için sonunda başarmış.

*****

TEBESSÜM

Gebe değil ebe

Temel her zaman olduğu gibi yine işe geç kalmıştı. Patron çağırıp sebebini sorar:

- Sormayın efendim, karım dün gece güç bir doğum yaptı da ondan dolayı geciktim.

Bir hafta sonra yine işe geç gelmişti. Patron çağırdı. Temel bu kez de aynı mazereti söyledi:

- Efendim, karım dün gece çok güç bir doğum yaptığı için zamanında gelemedim.

Patron hiddetlenir:

- Nasıl olur canım! Karınız haftada bir çocuk mu doğuruyor?

Temel son derece sakin cevap verir:

- Efendim, karım doğurmuyor doğurtuyor. Çünkü karım gebe değil ebe!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Dünyayı kara gören insan, herkesi kendisi kadar kötü sanır ve bunun için herkesten nefret eder.

Bernard Shaw