Ameliyathane’den naklen yayın

Benden biraz uzun ve gürbüz bir yapısı vardı, Doç. Dr. Asıf Yıldırım’ın. Güleç yüzü Türkmenleri andırıyordu. El sıkıştık, tanıştık. Biyopsi ve PSA raporlarına baktı. Bir sürü kâğıda bir şeyler yazdı.

_ Ünal ağbi, sen de biliyorsun ki, Fikret beyin bir an önce ameliyat olması gerekir.

Sonra, elindeki evrakları bana uzattı…

_Tüm bu tetkikleri yaptırın. Sizi Temmuz’un on beşinde ameliyat edebilirim. Şimdi izne çıkıyorum.

Ben gelene kadar bu tetkikler de ancak biter…

Haziran’ın on dördü idi… Demek bir ay gidip gelecektim buraya, tetkikler için…

Ertesi sabah erkenden, Üroonkolog Yıldırım’ın, verdiği listeye göre, önce Anestezi bölümüne gittim.

Tüm yönlendirmeler buradan yapılıyordu ameliyat olacak hastalar için…

Dört gün sonraya, sabahın 05.45’ine MR çekimleri için randevu alabildim…

Ardından, kanser hücrelerinin yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için yapılan iskelet sistemi taraması (sintigrafi) için de birkaç gün beklemem gerekti. Gerçi fazla uzun sürmedi ama tabuta girmiş gibi hissettim kendimi.

Beni en çok etkileyen işlem sonunda teknisyen arkadaşın şu sözleri oldu:

_Radyasyon etkisi 24 saat sürer, küçük çocuklardan uzak durun, sakın onları sevip okşamayın…

İster misin, karanlıkta ampul gibi ışıyayım da, torunlar korkudan… Düşüncesi bile ürküttü beni…

Gel de bunu bizim torunlara anlat. Daha kapıdan girer girmez sarılırlar boynuma…

Bu yüzden o geceyi kardeşimin evinde geçirdim.

Batın ultrasonu, akciğer filmi, kan ve idrar tahlilleri bittiğinde Temmuz’un 7’si olmuştu.

On beş Temmuz’u ameliyat günü olarak belirledi Dr. Yıldırım. Ancak yatışım 12 Temmuz’da olacak, son tetkikler orada yapılacaktı.

Hanım, hastanede yatarken lazım olacağını düşündüğü eşyalardan bir çanta hazırladı. Tuttuk hastanenin yolunu. Yatışım yapıldı. Sekiz katlı binanın altıncı katında üroloji bölümü.

İNSAN GİBİ KONUŞUYORLAR AMA…

Dört asansörden ikisi hasta taşımaya ayrılmış… Diğer ikisinin önünde kuyruklar… Sanırsınız hükümet avantadan kömür, erzak dağıtıyor… Tazı gibi seğirten, başları bağlı genç, genç hanımlar ön sıraya geçmek için yaşlıları bile iteklemekten çekinmiyor… Çoğu da ikinci, üçüncü katta iniyor… Ne diyeyim, ne söyleyeyim… Serapa insanlık akıyor her yerlerinden…

Eşimi ikinci kez gelen asansöre zar zor bindirdim. Ben yürüyerek çıktım altıncı kata çok şükür…

Üç özel oda, üç de koğuş var. Koğuşlardan biri kadınlar için… Demek ki, üroloji hastalıklarında erkekler ön sırada… Özel odalar birer kişilik, refakatçinin yatabileceği şekilde ayarlanmış. Ancak burada yatabilmek için artı bir para vermeniz ve çok sıra beklemeniz veya torpilli olmanız gerekiyor…

Yatağım cam kenarında. Her yatağın başında kocaman bir numara… Hastalar isimleriyle değil numaralarıyla çığırılıyor burada… Benimle birlikte altı hasta daha var koğuşta.

Hepsine okkalı bir geçmiş olsun selamı verdim… Dördü birkaç gün önce ameliyat olup kurtulmuşlar. Birinin böbreğinden taş almışlar. Bir başkası prostattan, bir diğeri ise hemoroitten yatmış bıçak altına… Allah herkese şifa versin…

GELECEK YAZI: VOLTA ZAMANI