Sizlere katıldığım Türkmen düğününü anlatmak istiyorum. Yolum tesadüfen Türkmen düğününün olduğu yerden geçti. Uzaktan geleneksel giysileri içinde insanları görünce bu düğünlerden birine katılıp yazmak istedim. Karıncalı Köyü Muhtarı Veli Ayaz’a söyledim bu isteğimi. Beni kırmayarak düğünlerine davet ettiler.

‘’Armut’’ Ahmet Özpek ve Müslime Özpek’in kızı Ebru; İbrahim-Fatma Karanfil çiftinin oğlu Ali ile iki gün süren bir düğünle evlendi.  Baba Armut Ahmet lakabının yazılmasını özellikle istedi.

Türkmenler; tahtacı, Türkmen Alevileri olarak da isimlendiriliyorlar. Ben bu yazıyı Türkmen/Alevi düğünü olarak değil de Orta Asya’dan buralara getirdiğimiz geleneksel Türk düğünü olarak yazıyorum.

Çanakkale, Bayramiç Karıncalı Köyü bir Alevi köyü. Hâlâ geleneklerini sürdüren köylerden biri. Değişen yaşam şartlarıyla birlikte bir kısım gelenekler kaybolmuş olsa da genel çizgileriyle bazı geleneklerini devam ettirmekteler.

Türkmen köyleri misafirperverliği ile ünlü. Daha önce de birkaç kere misafirleri oldum ve her seferinde mükemmel şekilde ağırlandım. Birçok konuda sorunlarını kendi içlerinde çözüyorlar. Kavga gürültü olmuyor köylerinde. Taşkınlık yapana karşı toplu olarak tavır aldıklarından rahatsız edici davranışlar olmuyor köyde.

Cuma sabahı dokuzda başlıyor düğün. Geleneksel üç eteklerini giymiş kadınlar ve kız çocukları sanki sizi yüzlerce yıl geriye götürüyor. Düğün evine bayrak asılıyor. Kız tarafı ayrı yerde toplanıyor erkek tarafı ayrı yerde. Sabah müzisyenler karşılarına aldıkları gelin ve akrabalarını duygusal türkülerle ağlatıyorlar. Düğün ateşi çoktan yanmış oluyor. Kazanlar kaynıyor, yemekler yapılıyor. Başka bir tarafta peynir, domates, helva, zeytin gibi yiyeceklerle kahvaltı masası kuruluyor. Saat on olmadan insanlar eğlenmeye ve yemeğe başlıyor. Yemek tepsileri akrabalar ve eş dost tarafından dağıtılıp toplanıyor. Bir anda masalar sekiz on çeşit yiyecekle donanıyor. Yeme içme faslı gece yarılarına kadar sürüyor.

Öğleden sonra erkek tarafıyla kız tarafı yolda karşılaşıyor. Önce gençlerin bayrağı çıkıyor. Bayrağın arkasından yürüyen iki topluluk yol üstünde karşılaşarak niyazlaşıyorlar ve düğünü kutluyorlar. Niyazlaşma iki tarafın bayrakları bir birine değerken ‘’ salli ala salavat, Muhamme’de salavat, kutlu olsun diyenin akıbeti hayırlı olsun’’  cümlesi  üç kere tekrar edilerek yapılıyor. Erkek tarafı bir süre daha kalıyor kız tarafının düğün evinde. Oyunlar oynanıyor yemekler yeniyor.

Cumartesi günü sabah dokuzda yeniden başlıyor hazırlıklar ve aynı şekilde yeme içme ve eğlenme devam ediyor. Öğleden sonra kız evinin ikramları bitiyor ve erkek tarafı kamyonetlere yüklediği yemeklerle kız evine geliyor ve onların ikramları başlıyor. Kız tarafı biz kız tarafıyız diyerek biraz zorluyor erkek tarafını. Bu yemek soğuk değiştir, tuzsuz olmuş değiştir gibi sürekli bir naz kısmı var. Anlayacağınız erkek tarafına epey ter döktürüyorlar.

İki gün süren ve onlarca çeşit yiyeceğin olduğu neredeyse dokuzdan gece on ikiye kadar süren yemek faslı çok maliyetli. Bu durumu da aralarında dayanışmayla aşıyorlar. Düğün evine bırakılan paraya ‘’Dürü’’ diyorlar ve sayede bu masrafların altından kalkılıyor. İnsanların dayanışması, birbirlerine sahip çıkması ayrı bir güzellik.

Saat beş gibi gelin geleneksel gelinliğiyle evden çıkıyor. Ve yeni bir hayata başlamak için baba evinden dualarla, göz yaşlarıyla uğurlanıyor.

İki muhteşem gün yaşadım. 2022 yılında binlerce yıldır devam eden bir geleneği gördüm ve hissettim. Gösterdikleri misafirperverlik ve ev sahipliği için Armut Ahmet ve eşi Müslime Hanıma çok teşekkür ederim.