Cahilin feraseti!

Abone Ol

Biri annesinin kafasını kesiyor, balkondan aşağı atacak kadar canileşiyor.

Başka birileri istedikleri şarkıyı söylemediler diye müzisyeni öldürüyor.

Park tartışması yüzünden kurşun sıkandan, sokakta hiç tanımadığı bir kadına tokat atanına kadar...

Her geçen gün insanın aklını zorlayan anormal olaylar duyuyoruz, kimi zaman maalesef birebir yaşıyoruz.

Bu tür gariplikler geçmişte de oluyordu diyebilirsiniz.

Doğrudur, geçmişte, az da olsa gariplikler oluyordu ancak bu kadar anormal boyuta varmamıştı.

Asıl sorulması gereken soru, toplum nasıl bu hale geldi?

Niçin bu kadar fütursuzca suç işleniyor?

Tabii ki çok sebebi vardır, uzmanlar tarafından ayrıca değerlendirmesi gerekir.

Temel sebep cehaletin toplumda ne yazık ki değer görmesi, cahillerin sırtının sıvazlanmasıdır.

Profesör “Cahilin ferasetine güveniyorum” derse, o cahile bakanlıkta makam verilirse, tabii ki kendisini dokunulmaz sanacaktır.

Arkasında siyasi destek olduğunu düşündüğünde canlı bomba gibi her türlü hukuksuzluk ve kanunsuzluğa başvurabilecektir.

Cehalet ve kibirle canileşenler istediği şarkıyı söylemedi diye masum bir müzisyeni bile öldürebiliyor.

Nasıl olsa bana kimse dokunamaz kafasında olan kara cahiller de çok.

Maalesef hukuk sisteminin çarpıklığı, kanunların yanlış yorumlanması ve uygulanması sebebiyle toplumun dengesini bozan bu tür kişiler ellerini kollarını sallayarak özgür kalıyor.

Düşünün üç yılın altında hapis cezası alanlar bir gece bile yatmadan paçayı sıyırıyor.

Eğitim seviyesinin her geçen gün düşmesi, değer yargılarının yok olması, siyasi çıkarlar uğruna ahlaksızlığın bile çoğu zaman mübah görülmesi cahilleri daha da cesaretlendiriyor.

Öncelikle toplumun özüne geri dönmesi, cahilleri cesaretlendirmekten vazgeçmesi gerekiyor.

Cehalet üzerinden siyaset yapmayı da bırakmalıyız.

Suç işleyen her kim olursa olsun hak ettiği cezayı çekmeli ki toplum biraz rahat nefes alsın.

Yoksa daha çok dizimizi döveriz.

*****

Pembe kurdele

Orta yaşlı ve düzgün giyimli bir adam sessizce kafeye girerek köşedeki masaya oturur.

Garsona sipariş vermek için beklerken yan masadaki gençlerin kendisine bakarak gülüştüklerini fark eder. Belli ki yakasına taktığı küçük pembe kurdele şeklindeki rozetine gülmektedirler. Bu alaylı bakışları görmezden gelen adam, yan masadakilerin bu ısrarlı sırıtmalarına dayanamayarak elini lacivert ceketinin yakasındaki rozete götürerek,“ Bu mu?” diye bakışanlara sorar.

Yan masadakiler yüksek sesle gülerek, “Küçük güzel pembe kurdeleniz lacivert ceketinize pek de yakışmış!” diyerek sırıtmaya devam ederler. Orta yaşlı adam bu sözü söyleyen delikanlıya dönerek, “Lütfen masama buyurun bunu tartışalım” der. Biraz önce tüm sevimsizliğiyle sırıtan delikanlı sebebini anlamadığı bir utanma ve sıkıntı hissine kapılsa da gelip masaya oturur.

Adam anlaşılır ve yumuşak bir sesle, “Bu rozet tüm dünyada, içinde olduğumuz ayda, kadınlar arasında meme kanseri bilincini yaygınlaştırmayı ifade ediyor. Ben bu rozeti annemin adına takıyorum” der.

Bu açıklama karşısında başkalaşan delikanlı, “Çok üzüldüm, anneniz meme kanserinden mi öldü?” diye sorar.

“Hayır” diye cevap verir orta yaşlı adam ve devam eder:

“Annem sağ. Küçük bir çocukken kendimi yalnız hissettiğim korkulu anlarımda her zaman başımı saklayabileceğim ve huzur bulacağım yumuşak bir yuvadır annemin memeleri. Annemin sağlığı için dua ediyorum.”

“Hımmm” diye kekeler delikanlı.“ Bu rozeti karım için takıyorum” diye devam eder orta yaşlı adam. “Karınız da herhalde iyi” diye sorar delikanlı.

“Evet evet” der adam ve devam eder:

“Karım benim için aşk ve sevgi kaynağı olmuştur her zaman. 23 yıl önce sevgili kızımızı beslemişti memesiyle. Karımın sağlığı için Allah'a şükrediyorum.”

“Sanırım kızınızın sağlığı için de takıyorsunuz?”

“Hayır... Kızımı bir ay önce meme kanseri nedeniyle kaybettik. Yaşının çok genç olduğunu düşünerek ihmal etmiş memesinde fark ettiği kitleyi. Bu nedenle geç kaldık.”

Genç adam, yüzündeki utangaç ve üzüntülü bir ifadeyle, “Çok üzgünüm bayım. Özür dilerim” der...

Orta yaşlı adam, “Kızımın anısına övünerek takıyorum bu küçük pembe kurdeleyi. Bu sayede çevremdekileri de aydınlatabiliyorum. Şimdi evine git, karınla, kızınla, annenle konuş” deyip cebinden çıkardığı küçük pembe kurdele rozetini uzatırken, delikanlı öne eğilir ve “Takmama yardım edebilir misiniz?” diye mahcup, mahçup sorar.

*****

TEBESSÜM

Duymadı

Doktor, akıl hastanesinin bahçesinde hastaları kontrol ederken, birinin ağacın altında oturmuş kahkahalarla güldüğünü görür. Yanına gidip sorar:

- Hayırdır, niye gülüyorsun?

- Ben hep kendi kendime fıkra anlatırım ama bu seferkini hiç duymamıştım.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Utanmamak kadar utanç verici bir şey yoktur.

Saint Augustinus