Hepimiz toprak anamızın çocuklarıyız. Eğer bir kardeşliğimiz varsa buradandır. Bu kardeşlik yalnızca insanlarla ilgili değil; ağaçlarla, fidanlarla, buğdaylarla, kuşlarla, Dünya üzerindeki tüm canlılarla ilgili.  Yani topraktan gelen, toprağa dönen toprak ananın çocuklarının kardeşliği.

Birkaç hafta önce ayva fidanları diktiğimizi anlatmıştım sizlere. O diktiğimiz fidanlardan dün ilki patladı. O küçük hanımın fotoğrafını da paylaşmak istiyorum sizlerle.

Sevinçli, mutlu, huzurlu hissettim minik yapraklarına dokunurken. Bu yazının giriş paragrafı da aslında o minik fidana söylendi dün akşam üstü. Hoş geldin dedim; işittiğini biliyordum;  beni işittiğinden hiç kuşku duymadım.

Yaşam hepimize verilmiş olan bir armağan. Avucumuzda sımsıkı tutmaya çalıştığımız bu armağanı nasıl kullanacağımız bizlere kalmış. Süresini bilmediğimiz, asla tekrarı olmayan ömrümüzü ya kavga ederek, hırs yaparak ya da huzur içinde yaşayacağız.

Bu yazının da başlığı olan Cahit Zarifoğlu’nun muhteşem dizesi belki hepimize nerede olduğumuzu, kim olduğumuzu anımsatır. Diyor ki Zarifoğlu;

                                    ‘’Burası Dünya. Burada her iş yarım kalır.’’

Her işimiz yarım kalacak. Kimi seviyorsak yarım kalacak. İşlerimiz, yapacaklarımız, yazmaya çalıştıklarımız; ne varsa ömrümüzde bir gün bırakıp gideceğiz. Bırakıp gitmek demişken Pir Sultan Abdal ne götürebileceğimizi sonsuz bir derinlikle söylüyor bizlere;

            ‘’ Cehennem dediğin, dal odun yoktur.

Herkes ateşin kendin götürür.’’

Huzurlu ve mutlu olmanın yolu belki de kardeşliğimizi benimsemekten geçiyor. Yaşadığımız doğaya uyum sağlamak, toprağa, insanlara, canlılara uyum sağlamak huzuru bulmanın tek yolu. Bizler huzursuz ve gergin ruhlar arasında yaşıyoruz. Bir aslanın bir karacayı yakalayıp yemesi vahşet, canilik değildir ama iki şehir eşkıyasının sebep ne olursa olsun küçücük çocuğunun ve eşinin gözleri önünde bir insanı öldüresiye dövmesi canilik ve vahşettir.

Ne yazık ki canlılar topluluğu içinde insan en acımasız ve en vahşi olandır. Hepimiz biliyoruz ki karnı tokken yemek yiyebilen yek canlı insandır. İşte bu durumda halimizin özetidir. Bu cümleden devam etmek istemiyorum. Onun yerine sizlerle 350 tane ayva fidanından ilk patlayan, ilk yaprak açmış olan küçük hanımı paylaşmak istiyorum. Hoş gelmiş sefa gelmiş kardeşleri arasına. Kardeşlerinin en hızlısı, en çok yaşamak isteyeni oymuş.

Bir fidanın açan, patlayan ilk yaprakları insanı bu denli mutlu edermiş. Bunu da öğrendik çok şükür.