Bu savaşı kazanmak için

Abone Ol

Günümüzde savaşlar, sadece öyle ateşli silah gücüyle yapılmıyor. Ülkeler savaşı, topraklarını büyütmek için de yapmıyor artık. Ekonomik, diplomatik ve psikolojik harekatlarla yürütüyor savaşları ve hedef seçtikleri ülkeleri dışarıda yalnızlaştırarak, içeride de merkezi otoriteye karşı güveni aşındırarak yapılıyor günümüz savaşları.

Vietnam ve Küba deneyimlerinin ağır faturası, ABD'ye yeni savaş tekniklerini geliştirmeyi öğretti: "Askersiz işgal."

NATO, 2.Dünya Savaşı'nın ardından ABD'nin SSCB'ye karşı "ortak ordu" olarak devreye soktuğu bir ittifak olarak gözükse de, üye ülkelerin askeri gücünün kontrol edilmesi için çok iyi bir mekanizma oldu. NATO'ya bağlı ülkelerin kurmayları Pentagon tarafından eğitildi, bu ülkelerin ABD'den hiçbir mahremi kalmadı. NATO'ya üye ülkelerde kurulan "gizli" örgütler, otomatik olarak ülkeyi yönetenler tarafından "korunan, kollanan ve yolu açılan" örgütler oldu. İtalya'da Gladio, Türkiye'de Kontrgerilla olarak adlandırıldı bu örgütler. 

NATO'da bu örgütler, "Az gelişmiş NATO ülkelerini hizaya getirme ve hizada tutma yöntemleri" başlığıyla tanımlanıyor. Suikast, sabotaj, uçak kaçırma, sokak hareketleri, örgütsel çatışmalar vb. gibi "psikolojik harp" terminolojisi içerisinde yer alan tüm yöntemler bu yapılanma sayesinde yürütüldü...

/ / /

George W.Bush döneminde başlayan "BOP ortaklığı" ve "eşbaşkanlığı" sürecimiz, Obama döneminde "pasifizleştirme"ye, Trump döneminde ise "hedef ülke"ler arasına soktu Türkiye'yi. Vize krizi, Sarraf operasyonu, Katar hamlesi Ortadoğu'da devreye sokulan BOP'un yeni perdesinin ürünü. Daha net koyalım adını: ABD, Türkiye'ye karşı diplomatik, ekonomik ve psikolojik savaş yürütmeye başladı. ABD'nin yeni oyununda Vahhabi çetesinin dışında kalmayı seçen Katar da hedefler arasında. Bir diğer net hedef ülke ise İran...

Irak'ın kuzeyinden Suriye'nin kuzeyine kadar "mezhep" ve "etnik kimlik" endeksli bir dizayn peşinde ABD. Her biri, Irak ve Suriye'ye karşı atılan adımlar gibi gözükse de aynı zamanda Türkiye'yi "kuşatma" hamleleri bunlar. Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya'da NATO yığınakları yapılırken, Suriye'nin kuzeyine yeni ağır silahlar taşıma kararı aldı ABD. Bölgesel bir savaşın ayak sesleri bunlar...

Bu savaş, globalleşen dünyada kolay yürütülebilecek bir savaş değil. 

/ / /

Henüz çağın "asimetrik savaş"ı terörle yürütülüyor gözükse de, "psikolojik savaş"ın en yeni tekniklerini kullanıyor ABD bölgede.

Psikolojik operasyonlar, gerçekliğin algısını çarpıtmayı hedefleyen propagandadan çok daha karmaşıktır. Örneğin, 2011'de Suriye'ye karşı yürütülen savaş boyunca müttefiklerin propagandası, Beşar Esad'ın, Tunus Cumhurbaşkanı Ben Ali'nin yaptığı gibi ülkeden kaçacağına halkın inandırılması esasına dayanıyordu. Bu algıya kapılanlar, kendilerini El Kaide ve benzeri "dış güdümlü" terör örgütlerinin kucağında veya ülke dışında buldu kendisini.

Günümüzde, Blackwater-Academi, DynCorp ya da CACI gibi paralı askerlerden oluşan ordular olduğu gibi, İngiliz SCL (Strategic Communications Laboratories) ve bağlı ortaklığı ABD'li Cambridge Analytica gibi psikolojik operasyonlarda uzmanlaşmış özel şirketler de bulunuyor. Bunlar büyük bir gizlilik içerisinde, "renkli devrimlerin"  örgütlenmesinde CIA'ye yardım etmekte ve bugün de seçmenlerin yönlendirilmesi alanında kendilerini sınamaktadırlar. 2005 yılından beri İngiltere'deki Defense Sytems & Equipment International'e (DSEI-Uluslararası Savunma Sistemleri ve Donanımları Fuarı) katılmaktadırlar ve hizmetlerini en yüksek teklifi yapanlara satmaktadırlar.
Hedef ülkelerde "partnerleri" vardır bu şirketlerin ve bunlar "meşru organizasyonlar" gibi gözükerek hizmet ederler "psikolojik savaş"ın hamlelerine...

/ / /

Türkiye'nin kısır döngü içindeki iç siyasi dinamikleri, bu psikolojik operasyonların ne kadar farkında bilemiyorum. TBMM'de son yapılan 2018 Bütçe Yasası görüşmeleri, iktidarın da, muhalefetin de henüz gerçeklerle yüzleşmediğini net bir şekilde ortaya koydu. 

İktidar ve muhalefet arasındaki "diyalogsuzluk" ve "çatışma" ortamını, oyun kurucuların avuçlarını ovuşturarak izlediğinden ve keyiften dört köşe olduğundan eminim. Oyunu bozacak tek şey; ulusal birlik ve emperyalizmin hamlelerine karşı tek vücut tavır alabilmek. Ama bunun için ne iktidarda, ne de muhalefette en ufak bir pozitif adım atan yok.

Türkiye'ye ağır bir ekonomik fatura çıkarmakla sonuçlanabilecek Rıza Sarraf merkezli operasyon bunun en net örneği. Bugün "casus"lukla suçlanan Rıza Sarraf'la ilgili özeleştiri yapmayan, mal varlığına el koymakla yeterli adımları attığına inanan bir devlet aklı var karşımızda. Diğer yanda ise Rıza Sarraf'tan siyasi başarı elde etmeye çalışan bir muhalefet...

Bugün ortaya çıkan tabloda, Rıza Sarraf üzerinde uzlaşılabilecek net bir konu var: Hayali ihracat...

Rıza Sarraf'ın itirafları, İran'a para aktarmak için "hayali ihracat" yaparak Türkiye'nin de dolandırıldığını ortaya koyuyor. Casusluk suçlaması ve soruşturması ayrı bir konu. Ama aynı zamanda "hayali ihracat" soruşturmasını açıp, Türkiye'nin ABD emperyalizmine karşı komşusuna destek vermesinden "nemalananlar"ı da hesaba çekmesi, iktidar ve muhalefeti bir eksende yürümeyi de getirebilir.

Psikolojik operasyon şirketleri sosyal, yazılı ve görüntülü medya, Blackwater gibi savaş şirketleri terör örgütleri aracılığıyla bilimsel bir savaş yürütüyor Türkiye'ye karşı. Şu ana kadar en büyük kazanımları da bizim birbirimizle savaşıyor olmamız. Kafa tokuşturduğumuz sürece onlar kazanacak, kafa kafaya verirsek biz... Benim gözümde, kim kafa kafaya tokuşturmayı seçiyorsa, o küresel çetenin gönüllü neferidir. Bu kadar...